Cumhuriyet devrinde bir Osmanlı Efendisi: İbnülemin Mahmud Kemal
Osmanlı Devleti’ne çeşitli görevlerde 33 yıl boyunca hizmet eden İbnülemin Mahmut Kemal İnal, kuvvetli bir inanca, güçlü bir hafızaya ve geniş bir tarih bilgisine sahipti. Toplumsal hayatta çok hızlı ve büyük değişimlerin yaşandığı bir dönemde yaşaması ve pek çok tanınmış kimse ile şahsen bir arada bulunması onu biyografi alanında pek çok eser vermeye yöneltti. Son dönem Osmanlı şairleri, müzisyenleri, sadrazamları, hattatları hakkındaki eserleri ile bu kişilerin unutulmalarını önlemeye çalıştı. Şiir, roman, hikâye gibi alanlarda da eserler verdi. Yaşamı boyunca konağındaki düzenli toplantılarda ilim ve sanat dünyasından kimseleri ağırlayarak kültür hayatına hizmet etti.
MEHMET AKİF İLE BERABER DERS ALDI
İbnülemin Mahmud Kemal, 1871 yılında İstanbul Beyazıt'ta doğdu. Babası Mühürdar Mehmed Emin Paşa, annesi Hamide Nergis Hanım'dır. Babası uzun yıllar sadrazam Yusuf Kâmil Paşa'nın mühürdarlığını yapmıştı. Çocukluk yıllarının çoğu zamanını Yusuf Kamil Paşa'nın eşi Zeynep Kâmil Hanım'ın konağında geçti.
İbnülemin, ilk resmi eğitimine Mercan Ağa Sıbyan Mektebi'nde başladı ve 1885'te Şehzade Rüşdiyesi'nden mezun oldu. Ardından Mekteb-i Mülkiyye'nin yatılı kısmına kaydoldu, ancak buradan öğrenimini bitirmeden ayrılıp dinleyici olarak Mekteb-i Hukuk derslerine devam etti.
İbnülemin, resmî eğitiminin yanında zamanın geleneklerine uygun olarak, küçük yaşta önce babasından daha sonra da konaklarına gelen dönemin tanınmış hocalarından özel ders aldı. Bunlar arasında Mehmet Akif ile birlikte eğitim gördükleri Akif'in babası Fatih müderrisi İpekli Mehmed Tâhir Efendi de bulunmaktadır.
İBNÜLEMİN MAHMUT KEMAL İNAL'IN HAYATI
1916'da Şura-yı Devlet azalığına, 1921'de Osmanlı devletinin resmi yayın organı olan Takvim-i Vekâyi gazetesi müdürlüğüne, 1922'de Divan-ı Hümayun Beylikçiliği'ne atandı. İstanbul Hükümeti yıkılınca Bab-ı Alî'deki görevi sona erdi.
Osmanlı Devleti'ne yıllar boyu çeşitli görevlerde hizmet eden İbnülemin, Sultan Abdülhamid devrinde Yıldız Sarayı arşivinde görev yaptı. Burada mevcut dokümanlar üzerinde detaylı çalışmalar yaparak, araştırmacıların kullanabileceği bir arşiv oluşturdu. İbnülemin'in kendi adıyla zikredilen ve 29 ciltten oluşan bu katalog, şimdi Başbakanlık Osmanlı Arşivi ismini taşıyan kurumda, orijinal haliyle araştırmaya açıktır.
Hazine-i Evrak 1927'de Başvekâlet Osmanlı Arşivi'ne devredilince Tasnif Heyeti lağvedilmiş, İbnülemin'in buradaki görevi de sona ermiştir. Tasnif Heyeti'nin lağvedildiği 1927'de İbnülemin, kurucularından olduğu İslam Eserleri Müzesi'nin Müdürlüğü'ne tayin edildi. 1935'de emekli oluncaya kadar bu görevde kaldı.
İbnülemin Mahmud Kemal İnal, bu görevlerin yanı sıra Kütüphaneler Tasnif İşleri Müşavirliği ile İslam Ansiklopedisi Müşavirliklerinde de bulundu. 1939 sonunda Mısır Veliahdı Prens Mehmed Ali Tevfik'in daveti üzerine İstanbul'daki Türk ve İslâm Eserleri Müzesi'ne benzer bir kurumun düzenlenmesi ve sergilenecek eserlerin seçimi için Reîsülhattâtîn Kâmil Akdik ile birlikte Kahire'ye gitti. Bu görevi yerine getirerek 19 Şubat 1940'da İstanbul'a döndü.
EVİ İLİM MECLİSİYDİ
Yaşamının son dönemlerinde Vefa'daki evi muhafazakâr fikir adamları ve şairler için bir tür meclis niteliğini kazandı; İbnülemin'in son devir Osmanlı erkân ve ricali hakkındaki olağanüstü geniş bilgisi ve kendine özgü fikirleri kendisinden genç kuşaklar tarafından da takdir edildi.
1930'da "Son Asır Türk Şairleri" adlı eserini yayınladı. Bu eserde son dönem Osmanlı entelijensiyası hakkında zengin gözlem ve anekdotlara yer verdi.
1940-1953 arasında son 37 Osmanlı sadrazamının ayrıntılı tercüme-i hallerini içeren 14 ciltlik "Osmanlı Devrinde Son Sadrazamlar" adlı eseri yayımlandı. Kullandığı Osmanlıca nedeniyle, eserlerinin etkisi ve yaygınlığı kısıtlandı.
1953 yılında, hayatı boyunca topladığı kitap, yazı ve levha koleksiyonunu ve yirmi dosya kadar tutan vesikalarını İstanbul Üniversitesine bağışladı. Konağını ise İslami ilimlerde öğrenim görenleri barındıracak bir yurt olarak kendi adını taşıyan vakfa bağışladı.
1957'de İstanbul'da hayatını kaybeden İbnülemin Mahmud Kemal İnal, Merkezefendi Mezarlığı'na defnedildi. (d. 17 Kasım 1870 – ö. 24 Mayıs 1957)
HİZMETLE GEÇEN BİR ÖMÜR
Birinci Dünya Savaşı yıllarında kültür hayatımız için önemli pek çok çalışma içinde bulunarak, vakıflara ait sanat eserlerini koruma amacıyla 1914 yılında Süleymaniye Camii İmaret içinde Evkâf-ı İslâmiyye Müzesini kurdu. Benzer bir kurumu Kahire'de de kurdu. Sanat faaliyetlerine oldukça önem veren İbnülemin, klasik sanatların canlanması için çalışmalar yaptı. Özellikle de hat sanatını yaşatma amacıyla Medresetü'l-hattâtîn'in kurulması yönünde adım attı.
Hizmetlerinden dolayı kendisine üçüncü rütbeden Osmanlı nişanı verildi. Ayrıca kurduğu müzeyi gezen Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorları tarafından da yüksek rütbeden madalya ile ödüllendirildi. Yine Evkâf-ı Hümâyun Nezâreti'nin tarihi ve nâzırlarının hal tercümesine dair orijinal eserin ortaya çıkmasındaki başarısından dolayı kendisine İkinci rütbeden Mecîdî nişanı verildi.
OSMANLI'YA IŞIK TUTTU
Yaşadığı dönemin seçkin simaları arasında yer alan İbnülemin, özelikle de engin tecrübesi ve tarihî birikimiyle Osmanlı sadrazamları ve nâzırların görüş alma ihtiyacı duyduğu şahsiyetler arasında bulunuyordu. Nitekim Birinci Dünya Savaşı sonrası barış müzakerelerinde antlaşma esaslarının belirlenmesi için kurulan olağanüstü komisyonda, sadaret makamının temsilcisi olarak görev yapmıştır.
İbnülemin, hayatının devam eden yıllarında kendini ilmî çalışmalara verdi. Yurt dışındaki ilmî kongrelere davet edildi ve çeşitli ilim cemiyetlerine üye oldu. Ancak o günün şartlarında çağrıldığı bazı uluslararası kongrelere maddî imkânsızlıklardan dolayı katılamadı.
İlimle dolu bir hayat geçiren İbnülemin, şahsi kütüphanesi ve konağındaki kıymetli eserleri daha kendisi hayatta iken, İstanbul Üniversitesi'ne, konağını ise İslâmî ilimlerde öğrenim görenleri barındıracak bir yurt olarak kullanılmak şartıyla İbnülemin Mahmud Kemal İnal Vakfı'na bağışladı.
Seksen altı yıllık bir ömrü öğrenmek, araştırmak, yazmak ve memlekete hizmet vermekle geçiren İbnülemin 24 Mayıs 1957'de dünyaya veda etti. Cenazesi 27 Mayıs 1957 günü yakın aile fertlerinin de mezarlarının bulunduğu Merkez Efendi Kabristanı'na defnedildi.
YAYIN HAYATINA BAŞLANGICI
İbnülemin, dönemin geleneğine uygun şekilde yazım hayatına şiir yoluyla girmişti. Mehmet Âkif ile birlikte erken yaşlarda ilk nazım denemelerine başladı ve eski şiir usulünü izledi. Çoğunlukla gazel tarzında manzumeler meydana getirdi, hece vezniyle de yazdığı eserler oluşturdu. Hersekli Ârif Hikmet gibi üstatları kendine örnek alarak dönemin meşhurlarının şiirlerine nazîreler yazdı ve şiirlerinde "Nâlânî" mahlasını kullandı.
Onun manzum eserleri arasında na'tlarının özel bir yeri bulunuyor. Efendimize karşı duyduğu sevgi ve saygının en güzel göstergeleri olan na'tlarının büyük bir kısmı Hüseyin Sadettin Kaynak, Hüseyin Kâzım Uz ve Hâfız İsmail Nisfet gibi devrin büyük sanatçıları tarafından bestelendi. Şiirlerinin elinde kalanlarını Mevzun Sözler adı altında bir araya getirmişse de bastıramadı. Ayrıca onun tasavvufî nitelik taşıyan bir kıtasına Feyzü'l-Kemâl, bir na'tına da Mir'âtü'l-Kemâl adıyla Hüseyin Vassâf tarafından birer şerh yazılmıştır.
İbnülemin'nin basın hayatına girişi gazete yazıları ile gerçekleşti. İlk matbu yazısı "Ömr-i Beşer" adlı Tarîk gazetesindeki makalesidir (7 Receb 1307/27 Şubat 1890). Bu makale ile başlayan gazete yazıları daha sonra devrin önemli basın organlarında devam etti. Tarîk'in yanında Tercümân-ı Hakîkat, Mürüvvet gibi gazetelerde de makaleleri yayımlandı.
Yazılarında sosyal içerikli konulara ağırlık veren ve bir çalışma ahlâkını temellendirme amacıyla çeşitli makaleler kaleme alan İbnülemin, bu yazılarını Sa'y-i Beşer adıyla bir araya getirse de bastıramadı.
İstanbul'daki gazetelerin yanında Selanik'teki yayın organlarına da yazılar gönderdi. Asır gazetesi ve edebî nitelikteki Mütâlaa dergisi bunlar arasındadır. Bunun yanında Mehmed Âkif gibi arkadaşlarıyla beraber idaresini ele aldığı Resimli Gazete'de de makaleler yazdı. Eserlerinde sürükleyici ve başarılı bir anlatım üslubuna sahip olan İbnülemin'nin ilk roman eseri de Sabîh Târihe Müstenid Hikâye(Selânik 1316) adını taşır.
ESERLERİ
Daha sonraki çalışmalarında hissî konular üzerinde yoğunlaşan İbnülemin, okuyucuda derin tesirler bırakacak roman ve hikâyeler yazdı. O eserler şunlardır:
Menafiüssavm
Ahlâk
Ravzatül-Kemal
Hülâsa-i Ziraat
Hülâsa-i Ticaret
Bir Yetimin Sergüzesti
Rahşan (Hikâye)
Sabih (Hikâye)
Yetîm-i Alîl
Kemalü'l-İsmet
Kemalü'l-Hikme
Kâmil Pasa'nin Sadareti ve Konak Meselesi
Tuhfetül Hattatîn Mukaddimesi
Menâkib-i Hünerveran Mukaddimesi
Divan-i Hikmet Mukaddimesi
Divan-i Gaalib Mukaddimesi
Divan-i Yahya Mukaddimesi
Tarihçe-i Evkaf ve Teracüm-i Ahval-i Nuzzar
Son Asır Türk Şairleri
Osmanlı Devrinde Son Sadrıazamlar (Kemalü's-Sudur)
Son Hattatlar (Kemalü'l-Hattatîn)
Hoş Sadâ
Bu eserler dönemin gazetelerinde tefrika şeklinde yayımlandı. Duru bir Türkçe ile yazdığı "Türkçe: Köy ve Köylüler" adlı romantik bir deneme ile roman ve hikâye alanındaki çalışmalarına veda etti.
İBNÜLEMİN'İN VASİYETNÂMESİ
İbnülemin Mahmud Kemal, kendisine ait evi ile ilgili de bir vasiyetnâme bırakmıştır. Aslı ve tamamı, "Hoş Sadâ" adlı eserinde bulunan vasiyetnamenin başlangıç kısmı şöyledir:
"Ellhamdülilâh, aklen ve bedenen kemâli âfiyette olduğum halde, Medenî Kanunun ahkâmına tevfikân, hiçbir kimseden korkmadan ve hiçbir kimsenin cebrine tâbi olmadan son arzularım mezkûr kanunun 478'inci maddesi mücübince, İstanbul'da Mercan Mahallesinde, Mühürdar Emin Paşa Sokağı'ndaki konağımda, 1955 Haziran'ının 23'üncü günü kendi elimle yazıyorum. Kendime kimseyi mirasçı nasbetmeyerek, tasarruf nisâbına taalluk eden hakkımı tamamen muhafaza ediyorum. Esasen mahfuz hisseli mirasçım bulunmadığından, kanunen haiz olduğum mutlak selâhiyete binâen terekemin tamamı üzerinde tasarruf ederek, metrukâtım bervechi âti umuru hayriyeye tahsis ve arzularımı ve vasiyetlerimi bu vesikada tâdât ve iştira ediyorum.
Müstakîlen mâliki bulunduğum İstanbul'da Mercan'da Mühürdar Emin Paşa Sokağı'ndaki yeni: 13 ve eski: 8 numaralı konağın ve müştemilâtını (Teferruat kabilinden olan ve olmayan mallar hariç) aşağıda gösterilen maksada ve gayeye tespit ettiğim kayıd ve şartlar dairesinde tahsis ederek (İbn'ül-Emin Mahmut Kemal Tesisi) adıyla hükm-i şahsiyeti haiz, Medeni Kanunun 437. maddesinin bahşetmiş olduğu selâhiyete müstenid ölüme bağlı tasarruf yoluyla yani ölümden sonra muzaf olarak vasiyet suretiyle vakfettim. Şöyle ki:
Vakfettiğim bahsi geçen bina, daima "İbn'ül-Emin Mahmut Kemal Yurdu" namıyla yâdolunmak ve hâlihazırıyla mamur olarak muhafaza edilmek şartıyla, halen İstanbul'da hal-i faaliyette bulunan İmam Hatip Mektebi'nin tesisindeki gayeye ve maksada tahsis olunmuştur. Bu mektepte okuyacak talebe ile İstanbul'daki Üniversitelerde Din-i İslâm'ın ferâizine itina ve riayet ile iftihar eden mütedeyyin ve müstehak talebe için bina, yurd olarak kullanılacaktır."
Derlenmiştir.