Aşık ve sevgilinin temsilcisi Divan şiirlerinde göz hastalıkları

İnsanoğlu tarih boyunca, ruh ve beden sağlığını korumak, yaşamını daha yaşanılır kılmak için doğadan, inanışlardan, dinlerden, mitolojilerden, kişisel ve toplumsal deneyimlerden yola çıkarak koruyucu, önleyici ve iyileştirici çareler aradı. Bulunan çareler, yüzlerce yıllık insanlık tecrübesi olarak yazıya döküldü ve böylece günümüze kadar ulaştı.

Yayınlanma Tarihi: 15.08.2018 00:00 Güncelleme Tarihi: 15.08.2018 17:51

"DÜŞÜNCELERİMİZ YA DA İNANDIKLARIMIZ NESNELERİ GÖRÜŞÜMÜZÜ ETKİLER."

İnsanın doğaya adım atmasıyla birlikte ilk yaptığı şey, gözünü açarak çevresine bakması ye görmeye çalışmasıdır. "Görme konuşmadan önce gelmiştir. Çocuk konuşmaya başlamadan önce bakıp tanımayı öğrenir."

Görme ediminde ilk adım olan bakmak gözün dışarıya doğru hareketi iken görmek, gözün dışarıya doğru bilinçle hareketi, eş-anda ve devamında da algılamayı beraberinde getirmesidir. Bakmanın rast gelelik ve tesadüfilik taşıması, gözün açık olma zorunluluğu ile doğru orantılı iken, görmede rast gelelik ve tesadüfilik yoktur. Zorunluluk da yoktur. Açılması gereken göz açılır ve bireysel istekle de görme gerçekleşir. Göz, istediğini, isteyerek ve bilinçli olarak seçer ve görme eylemine dönüştürür.

ÂŞIK'IN GÖZÜ KÖRDÜR

Aşk da sevgiliyi tüm insanlardan ayırır ve âşık sadece sevgiliyi görür. Gözün aşktaki önemli görevinden dolayı göz, hastalıklarla birlikte anılırdı ve tıp kitaplarında yer alan göz hastalıkları hakkındaki bilgiler ışığında şiirlerdeki göz hastalıkları değerlendirilmeye çalışıldı. Böylece göz ve göz hastalıklarının şiirlerde geniş yer tuttuğu gözler önüne serildi.

Aşığın sevgiliye duyduğu aşk ekseninde şekillenen divan şiirinde âşık, çektiği dert ve üzüntüler sebebiyle her daim hastadır. Sevgiliyi ve onun güzelliğini görmeye adanmış göz de hastalıklardan nasibini almıştır.

İLİM KİTAPLARI GEÇMİŞTEN BUGÜNE GELDİ

Abbasi Araplarından Anadolu Türklerine kadar geçen süreçte Latin, Eski Yunan, Arap, Çin, Hint, Mısır, İran, Selçuklu ve Osmanlı dönemi büyük şark tıp deneyim ve birikiminin yer aldığı bilgiler Arap harfli tıp metinlerinde bugüne kadar saklanarak bize ulaşmış, bu eserlerden bazıları neşredilerek ilim âleminin hizmetine sunulmuştu.

Söz konusu bu eserlerde anatomiden cerrahiye, beslenmeden kozmetiğe, botanikten kimyaya kadar insan yaşamı için gerekli olan bilgiler ile pek çok hastalık ve bu hastalıkların tedavi yöntemleri bulunuyor. Bu eserlerin yazarlarının ya da eserlerdeki bilgileri derleyenlerin büyük çoğunluğunun hekim ya da sağlık alanında hizmet veren kişilerden oluşması söz konusu metinleri daha nitelikli ve değerli kılıyor.

DÜNDEN BUGÜNE HALK HEKİMLİĞİ

Dinî ve felsefî inanışlarla mitolojinin ve bunlara dayalı halk hekimliğinin etkili olduğu Türk tıbbında on dört yüzyıllık bir geçmişe sahip olan uygulamalar özellikle Uygurlar döneminde inanç odaklı halk hekimliğinden ayrılarak modern tıp uygulamalarına dönüşmüş ve Selçuklular zamanında da oldukça gelişmişti.

Uygurların hayvansal ve bitkisel olarak kullandıkları ilaçlar, Osmanlı Türkleri tarafından yazılan kitaplarda da aynı hastalıkların tedavisi için kullanıldı. Bugün de Anadolu halkı arasında benzer tedavi yöntemleri kullanılmaya devam ediyor.

Günümüzde Anadolu halk hekimliğinin aslî unsurlarını koruduğu görülüyor. Her ne kadar diğer kültürlerle etkileşim içinde olsa da Türk dünyasındaki tedavi uygulamalarının benzerliği ve hastalık isimlerinin pek çoğunun Türkçe olması bunun bir göstergesi.

Tıp tarihinde kullanılan ilaçların, günümüz halk hekimliğinde de uygulandığı, inançlara dayalı uygulamaların ise modern tıbbın etkisiyle terk edildiği görülüyor.

Halk hekimliği ve modern tıp, birbirlerinden beslendiği için göz hastalıkları ve tedavileri ile ilgili birikim de halk tıbbı ile bilimsel tıbbın birbirlerine katkılarıyla oluşmuş.

GÖZ, TIP TARİHİNDE İLGİ ÇEKEN BİR MESELE

Tıp tarihinin başlangıcından itibaren hekimlerin ilgisini çeken göz ile ilgili bilgilere kaynaklarda sıkça rastlanıyor.

Eski Türkçenin Uygur dönemine ait olduğu bilinen tababetle ilgili 45 yazmada "göz hastalıkları" hakkında bilgiler yer alıyor.

Ortaçağ İslam tıbbına bakıldığında ise yalnızca göz hastalıkları hakkında kehhâl adı verilen uzmanlar tarafından yazılmış kitapların da olduğu görülüyor. Batı tıbbında XVIII. yüzyıla kadar el kitabı olarak kullanılan Ali b. İsa'nın Tezkiretü'l-Kehhal'i bunlardan biridir.

Osmanlı tıbbında da göz ve göz hastalıklarına ilişkin eserler dikkati çeker.

Mukbiloğlu Mümin'in 1422'de yazdığı Zahire-i Muradiye'nin göz hastalıklarına ayrılmış 8. bölümünün müstakil kitap olarak yayımlanmış hali olan Miftahü'n-Nûr ve Hazâinü's-Sürûr; Hekimbaşı Gevrekzâde Hasan Efendi'nin göz hastalıkları konusunda yazmış olduğu Risâle-i Zübdetü'l-Kuhliye fî teşrihi'l-Basariye ve Muhammed bin Mahmud Şirvani'nin Mürşid adlı eseri göz hastalıkları üzerine yazılmış eserlere örnektir. Dönemin diğer tıp eserlerinde de göz ve göz hastalıkları hakkında bilgilere rastlanır.

TEDAVİ İÇİN ÖNCE HASTALIĞIN SEBEBİNİ YOK ET

Hastalığı tedavi etmenin yolu öncelikle hastalığın nedenini ortadan kaldırmakla başlar.

Teşhisi kolay olan göz hastalıklarının çeşitli nedenleri vardır. İbn-i Sînâ'ya göre göz hastalıklarının nedeni üç hılt arasındaki dengenin bozulmasıdır. O da kendinden önceki hekimler gibi, gözde üç hılt (humor) olduğunu kabul ederek, göz hastalıklarını ve tedavi yöntemlerini bu teorilere göre açıklar. Göz iltihapları, göz kapaklarındaki yaralar, ülserler, şişler, göz kapağı dönmesi, arpacık, göz kapağındaki ufak urlar ve etler, göz kapağındaki taşlaşma, tik ve göz uyuzu onun bu teoriyle açıkladığı hastalıklar arasında yer alır.

Soğuk hava, rüzgârda kalmak, çok yürümek, gürültü, güneşte kalmak, mehtaba karşı yatmak, nazar, bulaşıcı hastalıklar... vb. göz hastalıklarına sebebiyet veren unsurlardır.

ALİ HAYDAR BAYAT VE İÇGÜDÜ İLE TEDAVİ

Ali Haydar Bayat, bir çalışmasında, insanların doğayı gözlemlemeleri sonucu edindikleri bilgiler ışığında göz hastalıklarını tedavi ettiklerinden bahseder.

Hayvanların milyonlarca yıldır bazı problemlerini içgüdüleriyle gidermeye çalıştıklarını belirterek bu konuda, kış uykusundan uyanan yılanların zayıflamış gözlerini güçlendirmek amacıyla raziyâneyi hem yedikleri, hem de gözlerine sürdükleri, kırlangıçların yavrularının görüşlerini kuvvetlendirmek için onlara kırlangıç otu yedirdikleri, gözlerinde katarakt meydana gelen keçilerin, hasta gözlerini dikenli çalılara sürterek katarakt ameliyatı yaptıkları örneklerini verir.

ÇEŞM, DÎDE, AYN, MAHMUR, KARA…

Türk kültürünün altı yüzyıllık sürecine tanıklık etmiş Divan şiirinde her türlü inanış, gelenek ve göreneklerin yanı sıra pek çok hastalık ve onların tedavilerine de yer verilir. Bu hastalıklar arasında göz ile ilgili olanları ve onların tedavi yöntemleri de önemli bir yer tutuyor.

Göz, Divan şiirinde güzelliği temsil etmesi bakımından ele alınır. Kirpik ve kaşlar eşliğinde güzelliğin en can alıcı unsurlarından olan göz; şiirlerde çeşm, dîde, ayn ve basar olarak geçer.

Renk olarak şiirlerde daha çok ela renge yer verilirken kara renkli göze de rastlanır. Sevgilinin gözleri âşık için çok değerlidir, çünkü "gözler kalbin aynasıdır."

Âşık, sevgilinin bakışlarından onun kendisine karşı duygularını anlamaya çalışır. Sevgilinin gözleri âşığı görmez, zâlim ve kan dökücüdür, nazlıdır. Şehla, mahmur veya şuh bakışlıdır. Kaşlar, kirpikler ve gamzenin yardımıyla hilekâr, fitneci, kavgacı olan göz; bir ok veya bir hançer gibi âşığın gönlüne saplanır.

EDEBİYATTA AŞK UĞRUNA HASTALANAN GÖZLER

Âşığın sevgiliyi gören gözleri aşk acısından nasibini alır. Âşık, sevgilinin cefâları nedeniyle hastalanır. Hastalık âşığın organlarına da sirayet eder ki bu organlardan en önemlisi âşığın sevgiliyi gören gözüdür. Uykusuzluktan, devamlı ağlamaktan göz kanlanır, kan çanağına döner; âşık kanlı gözyaşları döker. Bu durumda âşık hasta, sevgili ise onu iyi edecek olan tek hekimdir.

Şiirlerde adı geçen bazı göz hastalıkları şunlardır: ahvel, amâ, 'aşâ, cefn, çüher, ekmeh, gışâ, göze ak düşmesi, göze su inmesi, göz kararması, göz seyirmesi, göz zayıflığı, karasu, perde, remed, rûz-kûr, sebel, şebkûr...

Remed

Divan şiirinde en çok rastlanılan göz hastalığı remeddir. Osmanlı dönemi tıp eserlerinden Müntahab-ı Fi't-Tıbb'da "remedi ya'ni gözün aġrısını bildürelüm" denilirken söz konusu hastalığın göz ağrısı olduğu belirtilir. Remed; göz ağrısı, göz iltihabı, göze elem veren her türlü hastalık olarak da tanımlanır.

Gözlerüm cânâ remedden bağlarum sanma beni
Sakınır iki gözünden 'âşık-ı şeydâ seni

Şeyhülislâm Yahya

Şair, sevgilisine seslenerek onu iki gözünden sakındığı için gözlerini bağladığını, gözlerini bağlamasının remedden kaynaklanmadığını söylemektedir.

Sebel

Günümüzde karşılığı katarakt olan ve şiirlerde sıkça karşılaşılan diğer bir hastalık da sebeldir. Tıp metinlerinde sebel, gözde örümcek ağı gibi çekilmiş kalın ve kızıl bir perde olarak tarif edilirken ve bazen kızıllığın azaldığı ve göze bakınca bulut gibi nesnelerin görüldüğü ifade edilir.

Sebel gibi meh ü mihrün tururdı gözine ebr
Bulara sümm-i semendüŋ ger olmasa kehhâl

Mesihî Divanı

Ay ve güneşin önünde bulutların durması olayının sebel hastalığında gözde bulut şeklinde beyaz lekelerin oluşmasına benzetildiği Mesihî'nin beyti söz konusu hastalığı yukarıdaki gibi örneklendiriyor.

Ger kemâlüñi göremedi-se düşmen ne 'aceb
Nicesi göre güni göz ki ola anda sebel

Ahmedî Divanı

Ahmedî'ye ait olan beyitte şair, düşmanın sevgilinin kemal derecesindeki güneş gibi parlak güzelliğini görmeyişinin sebebini sebel hastasının güneşe bakamamasıyla ilişkilendirir.

Göze ak düşmesi

Tıp kitaplarında "Ve dahı bir galizdür, ya'ni kalındur, karniyyenün derinindedür, ana beyaz dirler, ak dimek olur." diye tanımlanan göze ak düşmesi, remed ve sebel gibi hastalıklar sonucunda gözde meydana gelen beyazlıktır. Hastalığın, gözleri devamlı kapatmak ve göze ışığın hiç girmemesi sonucu oluştuğu belirtilir.

Dür-i dendânun içün dîdeden ey pâk-gevher
Sadefün gözine ak düşdi degüldür gevher

Emrî Divanı

Sedefin içindeki inciyi sevgilinin inci dişleri uğruna akıttığı gözyaşı damlasına benzeten şair, incinin yağmurlarla oluşuyor olmasından hareketle adı geçen hastalığa da işaret eder.

'Aşâ / Şeb-kûr / Gışâ

Gece körlüğü, tavukkarası olarak da bilinen bu hastalık nedeniyle gözler nesneleri gündüz vakti ve aydınlıkta görürken geceleri ve hafif karanlıkta görememek.

Güneş ki merdümek-i dîde-i cihân-bîndür
Kılur bu gerdîş-i dehr anı her gice şeb-kûr

Mesihî Divanı

Mesihî bu beytinde, dünyanın kendi ekseni etrafında dönüşü sonucu dünyanın güneşi görmeyen kısmının karanlıkta kalmasını güneşin şebkûr (gece körü) olması benzetmesiyle ifade ederek söz konusu hastalığa değinir.

Çüher / Rûz-kûr / Cehre

Gece körlüğünün zıddı olan bu hastalık gündüz körlüğüdür. Sebebi görme kuvvetinin (ruh-ı bâsıra) hafiflemesi ve azalmasıdır.

Zâg bigi cîfe-hâr u şûm-fâl
Bûm bigi rûz-kûr u zişt-hâl

Ahmedî/İskendernâme

Yukarıdaki beyitte ise, baykuşların gündüz göremediği inancıyla ilgili olarak rûz-kûr benzetmesi yapılmıştır.

Göze su inmesi / Mâ / Karasu/ Ab-ı siyâh

Gözde meydana gelen su tabakasına denir. Günümüzde göz tansiyonu (glakom) adı verilen bu hastalık, gözde oluşan basınçtır.

Mest-i câm-ı mihr olup açuk tutardı başını
Jâle sanma nergis-i bâgun gözine indi su

Emrî Divanı

Göze benzetilen nergisin üzerindeki çiğ taneleri, göze su inmesi denilen bu hastalıkla bağlantılı olarak ele alınıyor. Hastalığın nedenlerinden biri başı üşütmek… Nergisin gözüne su inmesinin nedeni olarak başını açık tutması gösteriliyor.

Göz seğirmesi

Segirür merdümüm gözümde uçar
Meges-i hâlinün hayâli anun

Emrî Divanı

Divanı'nda yer alan ve şairin sevgiliye duyduğu özlemi dile getirdiği yukarıdaki beyitte göz seğirmesine yer verilir.

Ahvel

Divan şiirinde rastlanan ahvel, bir şeyi iki gören, şaşı olarak tanımlanmaktadır ve bir göz kusurudur.

Ben sinün ile müttehidem yohdur ikilik
Ahvel nazarı n'ola bu ahvâla dönerse

Kadı Burhaneddin Divanı

Kadı Burhaneddin, beyitte sevgili ile ayrı olmadığını söyler ve onların ayrı görünmesinin nedenini onlara bakan gözlerin ahvel olması ile ilişkilendirir.

Amâ / Ekmeh

Tıp kitaplarında söz konusu edilen amâ; görme yetisinin olmaması, kör demektir.

Ya'kûb k'olmış-ıdı anun gönli dâr-ı hüzn
Görmezdi Yûsufı gözine irmese 'amâ

Ahmedî Divanı

Yakup'un kör olduğu için Yusuf'u gördüğünü belirtilir. Oysaki kör olan biri, hiçbir şey göremez. Şair, kurduğu bu tezatla onun gözünün görme yetisinin gönlüne geçtiğini, gönül gözüyle görebildiğini ifade eder.

Ekmeh ise doğuştan kör olmaktır.

Cüzâm-ıla barası bî-gümân zâyil idüp
İderdi ekmeh-i bînâyı câvidân Îsî

Ahmedî Divanı

Hz. İsâ'nın hastaları iyi ettiği, doğuştan kör olanların görmelerini sağladığı yukarıdaki beyitte ifade edilir.

HER DERDİN DEVASI DA VARDIR

Şeker

Tıp metinlerinde, göze şifa için yapılan sürmelerin içine şeker de katıldığı bilgisi karşımıza çıkar. Şeker ile yapılan karışımların göze sürme gibi çekildiği ve bu karışımların remed ve sebel gibi hastalıklar sonucu gözde oluşan beyazlığa iyi geldiği belirtilir.

Sürme / Tûtiyâ / Kuhl

Sürme, bir süs aracı olmasının yanı sıra gözü kuvvetlendirmek, görüşü arttırmak, göze parlaklık vermek; gözden remed, sebel, göz yaşarması ve göz kanlanması gibi rahatsızlıkları gidermek için kullanılan bir ilaçtı.

Sevgilinin ayağının tozu, âşık için göze şifa veren ve âşığın acılarını bir nebze olsun dindiren sürmedir. Etkisini artırmak için sürmeye katılan inci de tıp kitaplarında göz için tedavi edici bir unsur olarak zikredilir.

Bilürsin nûr-ı dîdem tûtiyâya katılur cevher
N'ola ağlarsa hâk-i pâyüne çeşm-i güher-pâşum

Bâkî Divanı

Şair, yukarıdaki beyitte gözyaşı incilerini sevgilinin ayağının tozuna dökmesi ile sürmenin içine cevher katılması arasında ilgi kurar.

Zerûr

Zerûr eski yaraları tedavi eden bir çeşit ottur. Zerûr aynı zamanda haricen kullanılan toz ilâçlara da denilir. Şairler, zerûru sürme ile birlikte söz konusu ederler.

Hatmî

Edviye-i Müfrede'de hatmînin şakak ağrısına iyi geldiği belirtilir.

Çeşm-i nergis zarar etmemegiçün hatmî dakar
Edinüp gerdenine levh 'akîk-i Yemen'i

Adnî Divanı

Mahmut Paşa'ya ait olan bu beyitte hatmînin gözü korumak ve tedavi etmek için kullanıldığı anlaşılır.

Pamuk / Penbe

Divan şiirinde gözün tedavisi için kullanılan diğer bir tedavi unsuru da pamuktur. Göze deva olacak merhemler, karışımlar pamuk yardımıyla sürüldüğü gibi, göze sadece pamuk konulduğu da olur.

Gözüñe penbe yapışdur dir o fettân-ı cihân
Çeşmüme hâk-i rehüñ kühl-i cilâ eyle disem

Mecmuâ-i Eş'ar

Âşığın gözlerine şifa verdiği düşünülen sevgilinin ayağının toprağı ile pamuk arasındaki ilişki üzerine kurgulanan bu beyitte pamuğun tedavideki yerine işaret edilir. Pamuğun da sürme gibi gözü tedavi etmek ve ona parlaklık vermek için kullanılması dikkat çekiyor.

Gözlük

Türkçe sözlükte gözlük, görme bozukluğu olan gözlerin daha iyi görmesine veya gözleri korumaya yarayan, bir çerçeveye yerleştirilmiş çift camdan oluşan araç olarak tanımlanır.

Bir çalışmada Avrupa'da ve Çin'de eski zamanlardan beri kullanıldığı bilinen gözlüğün ilk olarak nerede geliştirildiğinin bilinmemesiyle beraber, gözlüğün resmedildiği ilk resmin 1352 yılına ait olduğundan bahsedilir.

Başka bir çalışmada ise gözlüğü ilk bulan kişinin İbn-i Heysem olduğu belirtiliyor.

Divan şiirinde gözlük kullanımından da bahsedilen beyitler göze çarpar.

Ol cevân-bahtun cemâlini kemâhî görmegi
Ay u günden gözine gözlük tutar pîr-i felek
Necati Beğ
Divanı

Necatî Beğ Divanı'nda yer alan bu beyitte gözlüğün yaşlılık sonucu oluşan görüş kaybını gidermek amacıyla kullanıldığı ifade ediliyor.

ŞAİRLER AYNI ZAMANDA DOKTOR

Şâirlerin bazılarının hekim olmaları yanında hemen hepsinin iyi birer gözlemci olmaları göz hastalıkları ve tedavilerine de şiirlerinde sıklıkla yer vermelerini beraberinde getirdi. Bu nedenle bu çalışmada sınırlı tutulan örneklerin divanlar incelendikçe artacağı muhakkak... Şiirlerde adı geçen hastalık ve tedavilerinin dönemin tıp metinlerinde de yer alıyor olması bu edebiyatın yaşamın merkezinde şekillenen bir edebiyat olduğunu da gösteriyor.

(Divan Şiirinde Geçen Göz Hastalıklarının Klâsik Dönem Tıp Metinleri Ekseninde Değerlendirilmesi, Mihrican Aynacı; Görme Üzerinde Bir İnceleme, Mustafa Küçüköner)

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.