Meyhane köşelerinden şair toplayan âlim "Lebib Efendi"
İyi bir kâtip, şair, âlim ve rindmeşrebdi olan Lebib Efendi, konağında devrin ediplerini toplar; kabiliyetli gençlerin ilerlemesini sağlardı. Öyle ki dönemin meyhane köşelerinden çıkmayan şairleri toplayarak, edipler arasına kattığı bilinirdi. Lebib Efendi’nin ilmine ve konağında konuşulan ilmi sohbetlere değiniyoruz.
Başı büyük, beyaz sakallı, kısa boylu olup vücudu enli idi. Kendisi iyi bir kâtip, şair, âlim, rindmeşrebdi. Mahmud Paşa Camii civarında Mengene Sokağı'ndaki konağı devrin ediplerinin toplandığı bir yerdi. Bilgili kimseleri himaye eder, bilhassa kabiliyetli gençlerin ilerlemesine çalışırdı. Şair Savfet'i yorgancı kalfalığından ve meyhane köşelerinden çıkarıp edipler arasına katan odur.
LEBİB EFENDİ KİMDİR?
Mehmed Lebib Efendi Tophane Ruznamecisi Mustafa Efendi'nin oğlu olup 1203'de (1788) İstanbul'da doğdu. İyi bir eğitim gördü. Ruznamçe kalemine devam ederek babasının 1 Rebiyülevvel 1228'deki (4 Mart 1813) vefatı üzerine yerine tayin olundu. 13 sene bu görevde bulundu. 1241 (1826)'de Vak'ai Hayriyye'de yeniçeri ocağının kaldırılmasında, Koca Mustafa Paşa civarında bir tekkenin postnişini olan Feyzullah Efendi'nin küçük oğlu fesat erbabından yeniçerilerin mumcusu Arnavud İsmail'in oğlu Süleyman Tophane Nazırı Sadık Efendi'nin vasıtasıyla Lebib Efendi'nin evinde saklandı.
Süleyman'ın serasker tarafından arattırıldığını Lebib Efendi işitince, kendi evinde bulunduğunu gizlice kalyoncu zabitine haber vermeye mecbur oldu. O da Sadrazam Selim Paşa'ya haber verince Süleyman yakalanır ve 26 Zilkade 1241 tarihinde (1 Temmuz 1826) Seraskerlik dairesinin kapısı önünde idam edilir. Lebib Efendi keyfiyeti haber vererek sadakat göstermiş ise de birkaç gün gizlemesi kabahat sayılarak Kütahya'ya sürüldü. Bir müddet sonra affolunarak İstanbul'a geldi.
11 Şevval 1243'deki (26 Nisan 1828) deki Rusya savaşı başlamadan evvel kalelerin durumunu kontrole gönderildi. Savaşın ilânında Şumnu ordusu mühimmatı harbiye nezaretine memur oldu. Mütarekeden sonra İstanbul'a döndü.
1245'de piyade mukabelecisi, 1247 Şevvalinde mevkufatçı ve o sene zecriye muhassılı ve sonra Tersane müdürü olup 1252'de (1836) azledildi. Bir müddet açıkta kaldıktan sonra 1253 Zilhiccesinde Şurayı Babıali azası, 1256'da Halep defterdarı oldu. Fakat havası iyi gelmediğinden iki sene sonra istifa etti.
1262 Rebiyülevvelinde Meclisi Muhasebe reisi, Rebiyülahir 1270'de Meclisi Vâlâ azası ve Zilkade 1273'de takvim nazırı olup Cemaziyelahir 1278'de azledildi. 20 Şaban 1284'de (16 Aralık 1867) vefat etti. Kabri, Mihrişah Valide Sultan İmareti karşısındaki mezarlıkta, Bostan İskelesi Sokağı üzerindeki hazire duvarından itibaren ikinci sıradadır. Sütun şeklindeki şahidesinde şu kitabe yazılıdır:
Hüv'elBâki, Kudemayı ricali Devleti Aliyye'den esbak
Takvimhane nazırı merhum ve mağfurünleh
Mehmed Lebib Efendi'nin ruhi şerifi için elFatiha.
20 Şaban 1284
LEBİB EFENDİ'Yİ ZİYARET EDENLER
Lebib Efendi'yi pek sık ziyaret edenler arasından Ziya Paşa ve Ceride-i Havadis muharriri meşhur Âli gibi pek kıymetli edipler ve şairler vardı. Şair Hersekli Ârif Hikmet Bey'in evinde toplanan Encümeni Şuara'ya devam ederdi. İyi tabiatlı ve şuhmeşrep olan Lebib Efendi Ehli Beyt'e olan bağlılığından her sene muharrem ayında beşer onar sahifelik matemnameler yazardı.
Lebib Efendi'nin bazı eserleri vardır ki şunlardır: Cevahiri Mültekata, Tuhfei Vehbi Şerhi, Tuğraî'nin Lâmiyetü'lAcem namındaki kasidesinin Türkçe şerhi, Fuzûli'nin Sıhhat ve Maraz adlı Farisî risalesinin tercümesi, Divanı Eşâr (Bu eseri basılmamıştır. 12 mecmuadan oluşmaktadır), Sokakların Tanzimi ve Temizliği Hakkında Risale. (Eyüpsultan Belediyesi, Lebib Efendi)
LEBİB EFENDİ'NİN KONAĞI VE İLMİ
İbnülemin Mahmud Kemal İnal'ın Son Asır Türk Şairleri isimli eserinde verdiği bilgiye göre "zamanın ilm ü irfân ile maruf olan" Lebib Efendi'nin Mahmud Paşa Camisinin civarında, Menge Mahallesi'ndeki konağına devrin "üdebâ, şuarâ ve sâir erbâb-ı marifet devam" etmiş, konağın müdavimleri burada ilmî ve edebî sohbetler yapmıştır. Konaktaki toplantıların tam olarak ne zaman başladığına yönelik net bir bilgimiz yoktur.
İbnülemin aynı kaynakta, Lebib Efendi'nin devrin istidatlı gençlerinin ilerlemesi için çalıştığını, onlara bir nevi hamilik yaptığını, şair Safvet'i yorgancı kalfalığından ve meyhane köşelerinden devrin "üdebalarının" arasına kattığının bilgisini vermektedir.
Konaktaki toplantılara pek çok şair ve yazarın yanı sıra Ziya Paşa ve Ceride-i Havadis'te yazan Ali de katılmıştır. M. Kaya Bilgegil, Ziya Paşa üzerinden Biraraştırma isimli eserinde, Fatin Tezkiresi ve Sicill-i Osmanî'deki bilgiler doğru ise, Ziya Paşa'nın Tuhfe-i Vehbî naziresini, aynı esere şerh yazmış olan Lebib Efendi'yi ziyaretleri sırasında vücuda getirmiş olabileceğini belirtmektedir. Lebib Efendi'nin, Encümen-i Şuarâ'ya da devam ettiği düşünülürse onun konağındaki bu toplantıların şairin ölü tarihi olan 1867 yılından önce yapıldığı sonucuna ulaşmamız mümkün olur. (Turgay Anar, Mekandan Taşan Edebiyat sf.411-412)
LEBÎB EFENDİ'NİN TUHFE VE NUHBE'YE TAZMÎNÂTI
Türk edebiyatında sözlük yazma geleneği, geçmişi oldukça eskilere uzanan bir gelenektir. Hatta bilinen ilk yazma eserlerimizden Divânu Lugati't-Türk de malum olduğu üzere bir sözlüktür. Bu eserde de olduğu gibi sözlükler bazen başka milletlere dilimizi öğretmek ya da diğer milletlerin dilini Türk insanının öğrenmesini sağlamak için yazılmış, bu amaçlarla medreselerde öğrencilere okutulmuştur. Kolay ezberlenmesi ve öğrenilmesi sebebiyle bu sözlükler manzum olarak da kaleme alınmıştır. Sünbülzâde Vehbî Efendi'nin Tuhfe ve Nuhbe adlı eserleri de böyledir. Tuhfe, 1782 yılında tamamlanmış Farsça - Türkçe; Nuhbe, 1799 yılında tamamlanmış Arapça - Türkçe manzum lugatlerdir. 19. yüzyılda yaşamış olan Mehmed Lebîb Efendi, Sünbülzâde Vehbî Efendi'nin bu manzum lugatlerini tazmin yoluyla bir eser meydana getirmiştir.
Manzum sözlüklerin bir kısmı yazıldıkları dönemlerde ve daha sonralarında okullarda ders kitabı olarak okutuldu, bazılarına şerhler, tazmînâtlar yazıldı. Lebîb Mehmed Efendi, Tuhfe ve Nuhbe'ye yazdığı tazmînatını 1847 yılında tamamladı. Eser 1846'da Takvimhâne-i Âmire matbaasında basıldı. Manzum bir sözlük olan bu eser toplam 55 varakdır. 660 beyit ve bir tahmisten oluşur.
Lebîb Efendi, Tuhfe ve Nuhbe'den çeşitli kıt'aları alıp, beyitlerin her satırının altına veya üstüne kendi beyitlerini eklemek suretiyle tazminatını oluşturur.
Vehbî: Kovanıdur haliyye nahl arı şehd ü asel baldur
Lebîb: Cenâb-ı Hakk o hayvâna 'inâyet itmiş isti'dâd
Lebîb: Mezâk-ı ehl-i dilde tatlu söz şîrîn sohbetler
Vehbî: Şekerdür kand u sükker kim şekercüye dinür kunnâd
VEFATI VE ŞAİRLİĞİ ÜZERİNE YAZILANLAR
Lebib Efendi'nin Meclisine mülâzimet edenlerden Lutfî Efendi, tarihinin basılmayan kısmında Lebîb Efendi'nin vefatından bahsederken şöyle der:
"…Şuh-meşreb, pîr-i cevan-nümâ, hüsn-i tabiat ve ülfet ü musâhabette yektâ, meclisiyle iğtinâm olunur bir şâir-i bî hemtâ idi."
Fatin Dâvud da tezkiresinde Lebib Efendi'nin şairliği hakkında şu sözleri kaydetmiştir:
"Müşârün-ileyh sür'at-ı tab'a mazhar bir şâir-i kesîrü'l-eser olup eş'ârı şâirâne ve üstadâne vâki olmuştur." (CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl : 2012 Cilt :10 Sayı :1 / Lebîb Mehmed Efendi'nin Tuhfe Ve Nuhbe'ye Tazmînâtı (Metin), Tuncay ÖZTÜRK)