1. Fransız edebiyatının kahvekolik Napolyon'u: Balzac
"Tüm sefaletimi gördü, tüm planlarımdan haberdar, düşüncelerime kulak misafiri oldu, yazarken üzerine yaslandığımda kolum onu neredeyse zorbaca kullandı."
Dünya edebiyatının dev isimleri arasında yer alan Balzac, orta sınıf bir burjuva ailesinde içine doğdu. Annesi tarafından terkedilen Balzac, çocukluğunu yetimhanede geçirmek zorunda kaldı.
"Benim hiçbir zaman bir annem olmadı… Benim hayatımdaki tüm kötülüklerin sebebi annemdir."
Gerçek adı Honoré Balssa olan yazar, kendi adını köylü kimliğinden kurtarmak için değiştirdi. İsminin önüne "de" takısı getirdi. Bu sıfat ona soylu bir görünüm verdi ve Honoré de Balzac oldu.
KAHVE İÇMEDEN YAZAMAYACAĞINA İNANAN BALZAC
Uç noktalarda yaşaması ile bilinen Balzac, günde 18 saat çalışırdı. Çalıştığı süre zarfında, kırk fincan kahve içerdi ve bir yazarın kahve içmeden yazamayacağına inanırdı. Balzac, kahve olmadığında kahve çekirdeklerini çiğnerdi.
KAHVE SONUNU GETİRDİ
Balzac ölümünden sonra, geriye 50'si taslak halinde çok değerli eserler bıraktı. Kalbi, 1850 yılının Ağustos ayında yüksek dozda içtiği koyu kahvelerin verdiği etkiye dayanamadı ve hayata gözlerini yumdu.
KELİME SAYISINI DOLDURMADAN MASADAN KALKMAZDI
Vadideki Zambak, Goriot Baba gibi dünyaca ünlü eserlerini yazabilmesi için kahvenin yanında mutlaka bir mum ona eşlik ederdi. Bunlara ek yazarken başına yün bir şal sarıp ayaklarını suya sokar, belirlediği kelime sayısını doldurmadan masasından asla kalkmazdı.
2. Yeşil boya sevdalısı - T. S. Eliot
''...Bakma sen herkesin öyle mutlu göründüğüne,
Vicdan diye bir yer var ve orada herkes suçlu...''
"Kendi mutluluklarını, başkalarının mutsuzlukları üzerine inşa edenler, en tehlikeli insanlardır."
"Batının son şairi"
Yirminci yüzyıl modernist şiirinin en büyük şairlerinden ve dönemin en önemli oyun yazarlarından olan Thomas Stearns Eliot'ın ağırbaşlı görünümün ardında yazı yazarken, yüzünü yeşile boyar ve öyle çalışırdı.
3. Gece kuşu: Dalton Trumbo
İçlerinden bebekler gibi ağlayarak öldüler hepsi de.
Uğruna öldükleri, uğruna savaştıkları şeyi unuttular.
İnsanın anlayabileceği şeyleri düşündüler.
Bir arkadaş yüzünün hasretiyle öldüler.
Bir ana, bir baba, bir kadın ve bir çocuk sesini duymak için inleyerek öldüler. Doğdukları yeri son bir kere daha görmek,
Son bir kere daha görebilmek için yürekleri acıyarak öldüler.
Yaşamak için derin iç çekişlerle, sızlanarak öldüler.
Neyin önemli olduğunu biliyorlardı.
Hayatın her şey demek olduğunu biliyorlardı.
Hıçkırıklar içinde haykırarak öldüler bunun için.
Ölüm anlarında kafalarından geçen tek cümle;
"Yaşamak istiyorum, yaşamak istiyorum, yaşamak istiyorum" olmuştu...
Ünlü Amerikalı senarist ve yazar Dalton Trumbo'nun çalışma alanı bilinenin aksine hiç normal değildi. Yazılarını gece banyoda yazar ve oyuncu Kirk Douglas'ın kendisine hediye verdiği papağanı da yanında eşlik ederdi.
4. Biraz polisiye biraz elma biraz da Agatha Christie:
"İnsanlar, yalanlara gerçeklerden daha kolay inanırlar."
"Derisi ne renk olursa olsun herkes insandır. Bütün insanlar kardeştir."
"POLİSİYE EDEBİYATIN KRALİÇESİ"
Polisiye roman denince zihinde beliren ilk olan isim Agatha Christie'nin yazma serüveni kardeşiyle giriştiği bir iddia sonrası başladı.
CHRISTIE'NİN EN SEVDİĞİ RENK
Agatha Christie'nin dünyaca ünlü eserleri yazarken, banyoda elma yeme gibi bir ilginç bir alışkanlığı vardı. Ayrıca Agatha Christie, disgrafi denilen rahatsızlığından dolayı hikâyelerini dikte ettirerek yazdırırdı.
5. İlginç Bir Disiplin: Victor Hugo
"14 yaşımdayken karnımı doyurmak için bir parça ekmek çaldığımda beni zindana attılar ve orada tam 6 ay bedava ekmek verdiler. Hayatın adaleti budur."
DÜNYA ÇAPINDA ŞÖHRET
Romantizm akımının en tanınmış yazarlarından olan Victor Hugo, ilk romanı Notre Dame'ın Kamburu ile edebiyat alanındaki başarısını ortaya koydu. 1843 yılında Victor Hugo'nun başından onu çok etkileyen bir olay geçti. Kızının bir kaza sonucu boğularak ölmesi sebebiyle, ünlü sanatçının 1852 yılına kadar herhangi bir eser vermedi.
Hugo'nun bir başka ses getiren eseri Sefiller, bugüne dek yazılmış en uzun romanlardan biri olma özelliğine sahiptir. Listenin yirminci sırasında yer alan Sefiller 655,478 sözcükten oluşur.
GÖNÜLLÜ TECRİT…
Hugo yazı yazarken, ilham gelmediğini hissettiğinde tüm kıyafetlerini çıkarıp hizmetlisine verir ve yanında yalnızca kalem ve kâğıt ile kendini bir odaya kilitlerdi. Yaşlılıktan bir o kadar korkan Victor Hugo, sağlığına her zaman dikkat ederdi. Ve yazarken dikkatinin dağıtmamak için ya da dışarı çıkamamak için salı günü hariç bütün kıyafetlerini bir dolaba kilitlerdi.
6. Vladimir Nabokov: Pratik Yazar
Ben yokum ki: Beni yansıtan binlerce ayna var sadece. Tanıştığım her insanla beni andıran hayaletlerin nüfusu çoğalıyor. Bir yerlerde yaşıyor, bir yerlerde çoğalıyorlar Ben tek başıma var olmuyorum.
Lolita adlı eseri ile dünya çapında ses getiren, Rus asıllı ABD'li yazar Vladimir Nabokov, en tanınmış eseri Stanley Kubrick ve Adrian Lyne tarafından filme çekildi. Yazarlığının yanı sıra, ünlü bir kelebek toplayıcısı ve satranç problemleri yaratıcısıdır.
DEHA İLE DELİLİK ARASINDA GİDİP GELEN YAZAR
Usta yazar, yazılarını park halindeki arabasında yazıyordu. Vladimir Nabokov, eserlerinin her paragrafını kartlara yazar, sonra da düzenli bir şekilde saklardı. Böylece gezintiye çıktığında bile yazmaya devam ederdi.
7. Ayakta yazma alışkanlığı: Virginia Woolf
"İsterseniz kitaplıklarınıza kilit vurun; ama zihnimin özgürlügüne vurabileceğiniz ne bir kilit var ne de sürgü, ne de kapatabileceğiniz bir kapı."
"Başkalarının fikirlerini mantıksızlık derecesinde umursamış olan insanların enkazıyla doludur edebiyat alanı."
Edebiyatta kadın dendiği anda akla ilk gelenlerden biri olan Virginia Woolf, zor şartlar altında büyümesi ona engel olmadı ve bu azmi onu kendi zamanına ışık tutan bir yazar yaptı. Yazarlık vasfının yanında çevirmen, romancı, yayıncı ve en ağır basan yönüyle ise eleştirmendir.
Eserlerini ayakta yazan Virginia Woolf,59 yaşındayken intihar ederek yaşamına son verdi.
8. 13 Takıntısı: Stephen King
''Kalbinde ne olduğunu asla saklayamazsın.''
Dünyada taştan ibaret olmayan başka yerlerin de olduğu bir şeyler vardır... İçinden alamayacakları ve dokunamayacakları bazı şeyler. O sana aittir. Ne yapsalar alamazlar.
-Ne hakkında?
-Umut...
OBSESİF BOZUKLUK ETRAFINDA ŞEKİLLENEN BİR HAYAT
Korku ve gerilim türünün yaşayan ustası olan Stephen King'in yazma hikâyesi lise yıllarında başladı.
Gerilim ustası Stephen Edwin King, Triskaidekafobi'den mustarip bir yazardır. 13 sayısından korkan yazar bu korkusunu şu sözlerle ifade eder: "13 sayısı söz konusu olduğunda omurgamda aşağı yukarı hareket eden o ürperti asla geçmez. Yazarken 13. ya da 13'ün katı olan bir sayfaya geldiğimde asla durmam, 'güvenli' bir rakama kadar yazmaya devam ederim. 13 yerine 12 adım atmış olmak için evimin merdivenindeki son iki basamağı tek adımda çıkarım. Okurken 94., 193., 382. ya da rakamları toplamı 13 yapan hiçbir sayfada durmam."
9. Disiplin Ustası: Haruki Murakami
Kalpleri karanlık olanlar kötü rüyalar görür. Kalpleri çok daha karanlık olanlar ise rüya bile görmezler.
...ölüm, çok canlı bir gerçekti.
Son yıllarda vazgeçilmez Nobel adayları arasında gösterilen Japon yazar, yazma konusunda oldukça disiplinlidir. Eserleri 50'den fazla dile çevrilen Murakami, sabah erkenden kalkıp 4-5 saat boyunca çalışmakta ve daha sonra da günlük 10 kilometrelik koşusunu tamamlamaktadır.
Çevirmenlik kimliği ile ön planda olan Murakami, kendi romanlarını çevirmiyor. Romanlarında sıklıkla kedileri konu alan Murakami'nin, kedi sevgisin romanlarında gösteriyor.
10. Mavisiz Asla - Charles Dickens:
"Yaşamın tadını çıkarın; canını değil...''
Doğaya ve insanlara bakıp bakıp da her şeyi karanlık ve kasvetli gören insanlar haklıdır. Ne var ki bu karanlık ve kasvet onların kendi tasalı ruhlarının ve görüşlerinin rengini yansıtır.
Yaşadığı dönemde eşi benzeri görülmeyen büyük bir şöhrete ulaşan Dickens, 1870'de kariyerinin zirvesindeyken hayata veda etti. Ayrıca onu diğerlerinden ayıran en büyük özelliği, tüm zamanların en çok satan kitabı olan İki Şehrin Hikâyesi'nin yazarı olmasıdır.
DAİMA KUZEYE DOĞRU UYUYAN YAZAR…
Pusulasını bir an bile yanından ayırmayan Charles Dickens, her zaman kuzeye doğru ve yatağı ortalayarak uyurdu. Bu alışkanlığını yaratıcılık ve yazma gücünü geliştirdiğine inandığından yapardı.Dickens, nesnelere 3 kez dokunma gibi garip alışkanlığı vardı. Charles Dickens, bütün eserlerini mavi renkte kâğıdın üzerine yine aynı tonlarda mürekkeple yazardı.