Eğitime getirilen ilk radikal eleştiri: “Okul olmasaydı ne olurdu?”
Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim sisteminde yaşanan sorunların aşılması için ilk adım olarak, öğretmenlerin kültür birikimine yönelik faaliyetlere yöneldi. Yeni dönemde okuması gereken kitap listesini yayınladı; listede dikkat çeken kitaplardan biri, “Eğitim- Bir Kitle İmha Silahı.” Kitap, zorunlu eğitim karşıtı bir yorum üzerine kurulu. Öğrencilerin sadece serbest eğitim ile birtakım kültürel birikimlere sahip olacağını vurguluyor. Bunun yanı sıra bir diğer dikkat çeken kitap ise Ivan Illich’in “Okulsuz Toplum”u oldu.
Okul kavramı eğitim felsefesinin temel tartışmalarından birisi. Avusturyalı filozof ve toplumbilimci Ivan Illich'in "Okulsuz Toplum" teorisi, yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren bu tartışmanın odak noktası oldu. Illich, kitabında okulun, statükonun korunmasına vesile olan araçlardan biri olduğunu iddia eder. Ona göre okullarının yerine geniş iletişim ağları kurulmalı ve isteyen istediği yerde bilgiyi almalı ve kullanmalı… Peki, bu ne kadar mümkün?
"Bir çocuk, eşit nitelikte okul eğitimi hakkına sahip olmakla zengin bir çocuğun konumuna nadiren ulaşabilir. Aynı okula, aynı yaşta başlasalar bile fakir çocuklar, orta sınıf çocuklar için pekâlâ mümkün olan eğitim olanaklarının çoğundan mahrumdurlar. Bu avantajlar evdeki sohbetlerden ve kitaplardan, çocuğun hoşlanacağı tatil gezilerine ve hem okulda hem de okul dışında yer alabileceği farklı ilgi alanlarına dek uzanmaktadır."
OKULLAŞMA GERÇEKTE NE ANLAMA GELMEKTEDİR?
Okullaştırma, eğitimle aynı anlama mı gelmektedir? Kesinlikle hayır. Herkes gün be gün bir şeyler öğrenmektedir. Dürüst olmak gerekirse, çoğumuz, yaşamımızda okullaşmanın direkt ve derin bir etkiden son derece yoksun olduğunu görürüz. Bu durumda iki soru ortaya çıkmaktadır: "Her toplumda okullaşmaya bu derece büyük bir önem ve prestij kazandıran nedir? Eğitimin işlevi bir şüphe içeriyorsa, okullaşma gerçekte ne anlama gelmektedir? Ivan Illich, bu eserinde okulun, statükonun korunmasına vesile olan araçlardan biri olduğundan dolayı bu prestije sahip olduğu yolundaki tezini kanıtlamaya çalışır.
Ona göre günümüzdeki okullar eğitimi açısından etkisiz olduğu kadar, bölücü bir nitelik de taşır. CIDOC 1970'li yıllarda entelektüel düzeyde uluslararası saygınlığı olan bir odak oldu. Ancak Illich'in çalışmalarını eğitim dışındaki konulara kaydırmaya başlaması ve Latin Amerika'ya eskisi gibi misyonerlerin gitmemesi nedeniyle CIDOC'un etkinliği inişe geçti. 1980'lerden sonra Illich Meksika, ABD ve Almanya'da çalışmalarını sürdürdü. ABD'de Penn State Üniversitesi'nin Felsefe ve Bilim, Teknoloji ve Toplum bölümlerinde konuk öğretim üyesi olarak ve Almanya'da Bremen Üniversitesi'nde Illich'in fikirleri çevresinde bir araya gelen "Oranlılık Üzerine Araştırmalar Döngüsü" adlı bir grupla birlikte çalıştı. Son yıllarda Oakland'da yaşıyordu ve çalışmalarını 'oranlılık' kavramı üzerine yoğunlaştırmıştı. Illich, en başta toplumsal cinsiyet üzerinden bölünmüş bir toplumsal yapıda oran duygusunun kaybolduğunu savunur…
Okulsuz Toplum kitabını incelemek ve satın almak için tıklayın…
"1930'lu yıllarda rastgele bir genç, arabasını onarmayı bilirdi. Ama bugünlerde araba üreticileri kablo sayısını çoğaltıp, uzmanlarından başka birinin araba onarmasına izin vermiyor."
SİSTEME BAĞIMLI BİREYLER
Illich'e göre kişiler tamamen sisteme bağımlı hale getiriliyor. Kitabın ilk bölümünde eğitim sistemine ait sorunlar, eğitimin kurumsallaştırılması, mevcut sisteme bağımlı, ona hizmet eden bir hale getirilmesi yönünde örnekler ve açıklamalar yoluyla bilgilendirmeler yapılıyor. Verilen örneklerin ve yapılan çıkarımların çoğu Amerikan eğitim sistemi üzerinden gerçekleştiriliyor. Yazar yaptığı eleştiriler ve durum tespitinden sonra kendi öngördüğü şekilde, saygılı, insancıl, özgür ve çok yönlü bir eğitim modeline geçiş yapılması gerektiğini vurguluyor. Yazar bu doğrultuda, eğitim kurumlarının tasarım ve hedeflerinin "insan ne öğrenmeli?" sorusuna verilecek cevap yönünde geliştirilmesi gerektiğini söylüyor. Bu şekilde eğitimi sisteme bağımlı, kurumsallaşmış ve tekdüzelik arz eden bir yapıdan uzaklaştırmanın mümkün olacağını belirtiyor. Okulların özgürleştirilmesi gerektiğini, kurumsal bir yapı olmanın ötesine geçen bir değer halini alması gerektiğini ve bu şekilde eğitimin hayatın her alanında yer alması gerektiğini belirtiyor. (neokudumneizledim, Kitap İncelemesi: Okulsuz Toplum)
"Okullu anlayıştaki birey, dünyayı yalnızca giriş kartı olanların girebildiği sınıflı piramitler olarak algılıyor."
DEĞER YERİNE GÖREVİ BENİMSEME
Öğrenmeyi öğretimle karıştırmak, eğitimi ilerlemeyle derecelendirmek, yeterliği diploma ile belgelemek ve yeni bir şey söyleyebilme yeteneğini akıcı konuşma ile karıştırmaktır. Çocuklar "okullu" kavramıyla değer yerine görevi benimserler. İllıch'e göre ister zengin ister yoksul her iki kesimi de okullu yapmanın maliyet açısından hiçbir farkı yoktur. Aynı okula gitseler, aynı yaşta başlasalar bile yoksul öğrenciler, orta sınıf çocuğuna sağlanmış eğitsel olanakların çoğuna erişemezler. Yoksul öğrenci, ilerleme ya da öğrenme için yalnız okulla yetinmek zorunda kaldığından geri kalacaktır. (Sunum: Ivan Illich Okulsuz Toplum, Hasret Yılmaz)
"Zorunlu eşit okullaşmanın, ekonomik olarak uygulanamaz olduğu itiraf edilmelidir."
EĞİTİMDE ALTERNATİF ARAYIŞI
Eğitimde alternatif arayışını şu biçimlerde yapabiliriz: "Çağdaş okul sisteminin gördüğü gizli işlevleri sayabilir: koruyucu bakım, seçme, görüş işleme ve öğrenme... Bu işi alıcılar yönünden çözümlemeye girişir, bu gizli işlevlerden hangisinin öğretmenler, çalışanlar, çocuklar, ana-babalar ve diğer mesleklerden kişiler açısından yarar ve zararlarını bulabilir. Batı kültürü tarihini ve antropoloji tarafından derlenen bilgileri tarayıp günümüzde okulun yaptığı işi gören ne tür kurumlar bulunduğunu araştırabilir. Comenius ve Quintilian'dan bu yana yapılan düzenleme biçimlerine bakıp günümüzdeki okul sistemlerinin bunların hangisine yakınlaştığını bulabilir."
OKUL KURUMUNUN KALDIRILIŞI MÜMKÜN MÜ?
Eğitim bilimcinin egemenliğinin okulun bile ötesinde tüm toplum üzerinde giderek artar. Okulsuzlaştırma, programlanmış bir öğretimin iyi niyetli yöneticilerinin egemenliğinde "cesur yeni dünya "nın gelişi anlamına gelebilir. Yeterlik amaçlı sınıflandırılmış programlı öğretim geniş kitlelerden bildiklerini, inandıklarını paylaşma ve eğitsel araçlardan eşit yararlanma hakkını esirgemektedir. Eşit yararlanma hakkının sağlanması için: "Günümüzde kişi ve kurumların kendi eğitsel değerleri üzerinde sürdürdükleri denetimleri yok ederek nesnelere erişmeyi kolaylaştırmak. İstenildiğinde becerilerin kullanımı ve öğretilmesi özgürlüğünü güvence altına alarak becerilerin alışverişini kolaylaştırmak. İnsanlar adına çalışır görünen kurumların tekelinde olan toplantı düzenleme yetisini bireylere yeniden verecek eleştirel ve yaratıcı kaynakları harekete geçirmek. İnsanları, beklentilerini kurumlaşmış bir mesleğin sunduğu hizmetlerle biçimlendirme zorunluğundan kurtarmak; bu kişiye eşlerinin deneyimlerinden yararlanma ve seçtiği öğretmen, kılavuz, danışman ya da sağlıkçıya güvenme olanağını sağlamakla olur."
TÜRİYE'DEKİ ÖRNEĞİ KÖY ENSTİTÜLERİ
Ivan Illich kitabında, öğrenmenin okulda verilmesi ve eğitimin alınacak tek yer olarak okulun gösterilmesi, okulun da devlet tekelinde olmasına karşı olduğunu her defasında vurguluyor. Aslında eğitime ve öğrenmeye karı olduğu bir yönü yok. İnsanlar okul dışında da öğrenmeye müsaittirler anlamını empoze etmeye çalışıyor. Yakındığı durum aslında okulu devlet kurumu olmaktan çıkarmaktır. Ona göre hem teorik olarak hem de pratik olarak bilgi, sadece okulda değildir. Ivan Illich'in istediği eğitim programına Türkiye üzerinden örnek göstermek gerekirse, Köy Enstitüleri'ni verebiliriz. Öyle ki Köy Enstitüleri'nde eğitim görenler hem örgün eğitim aldı hem de modern tarım teknikleri konusunda bilgiler edindi. Böylece tarımda verimliliğin arttırılması planlandı. Köy Enstitüleri'nin tümünün kendisine ait tarlası, bağı, besi hayvanları, arı kovanları ve atölyeleri vardı. Köy Enstitüleri'nde verilen derslerin yarısı temel örgün eğitim diğer yarısı ise uygulamalı eğitim konularını kapsıyordu. Köy Enstitüleri sayesinde 1940 ve 1946 yılları arası 15 bin dönüm tarla tarıma elverişli hale getirildi ve bu tarlalarda üretime başlandı, 750 bin fidan dikildi, 1200 dönüm bağ oluşturuldu, 150 büyük çaplı inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 100 km yol, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 20 uygulama okulu ve 12 elektrik santrali yapıldı… (Okulsuz Toplum: Ivan Illıch'i Yorumlamak - Eğitişim Dergisi)
OKULSUZ TOPLUM'DAN…
"Okulsuz toplum, öğrenme ediminin iki yönlü doğasını vurgulamaktadır. Tek başına tekrara dayalı öğretimde gösterilecek ısrar bir felakete neden olabilir; öğrenmenin diğer çeşitlerine de eşit derecede özen gösterilmelidir. Fakat bir yeteneği öğrenmek için okullar yanlış yerleri oluşturuyorsa, bu durum aynı zamanda, okulların eğitim için en kötü yer oldukları anlamına gelmektedir."
"Çünkü yetenek öğretiminin, müfredat sınırlamalarından bağımsız olması gerekiyordur. Aynı şekilde özgür eğitiminde devam mecburiyetinden bağımsız olması gereklidir. Keşfedici ve yaratıcı davranış için, hem yetenek öğrenimi, hem de eğitim kurumsal düzenlemeler tarafından bir amaç haline getirebilir. Fakat bunlar farklı ve genellikle de işin doğasına haykırıdır."
"Günümüzde okul sistemi tarih boyunca güçlü kiliseler için geçerli olan üç işlevi yerine getirmektedir. Okul hem toplum mitinin kaynağı, hem bu mitin tezatlarının kurumsallaştırılması ve hem de mit ile gerçeklik arasında uyumsuzluğu tekrar üretecek ve gizleyecek olan ritüel mekanıdır... Özgür bir toplumun, modern bir okulda oluşturulabileceği görüşü paradoksal bir iddiadır. Bireysel özgürlüğü garanti altına alma, bir öğretmenin öğrencileriyle meşguliyetinde tamamıyla göz ardı edilmektedir. Öğretmen sahip olduğu kişiliğini yargı, ideoloji ve doktor işlevleriyle birleştirdiğinde, toplumun temel yapısı, yaşam için hazırlanması gereken süreçle amacından saptırılmaktadır. Bu üç gücü birleştiren bir öğretmen, öğrencinin yasal veya ekonomik reşit olmama durumunu meydana getiren ya da özgür toplanma hakkını kısıtlayan yasalara göre öğrencinin haklarını daha fazla kısıtlar. Ağaçları yaşken eğip bükmek sevgili öğretmenlerin içtenlikle yerine getirdikleri kutsal ve benzersiz bir vazifedir."
Ivan Illich'in tüm eserlerini incelemek ve satın almak için tıklayın…
IVAN ILLICH KİMDİR?
Ivan Illich (1926-2002) Avusturyalı filozof ve toplum eleştirmeni. Çağdaş batı kültürü, kurumları ve eğitim, çalışma hayatı, enerjinin kullanımı, ekonomik gelişme, sağlık vb. alanlardaki etkileri üzerine eleştirel incelemeler kaleme aldı. 1926 yılında Viyana'da Hırvat bir baba ve Sefarad bir annenin oğlu olarak dünyaya geldi. Babasının gelir durumu nedeniyle pek çok ülkeyi gezip görme olanağına kavuştu.
İtalyanca, Fransızca ve Almancayı anadili gibi bilirken, daha sonra bu dillere Sırpça-Hırvatça, Antik Yunan ve Latin dilleri, İspanyolca, Portekizce, Hintçe de ekledi. İtalya'da Florence Üniversitesi'nde Histoloji ve Kristalografi, Vatikan'da Pontifical Gregorian Üniversitesi'nde teoloji ve felsefe, Salzburg'da Ortaçağ Tarihi eğitimi gördü. Porto Riko Katolik Üniversitesi başkan yardımcılığına getirildi. 1961'de Meksika Cuernavaca'da Centro Intercultural de Documentación Merkezi'ni (CIDOC, International Documentation of Center) kurdu. Merkezin araştırmaları Vatikan ve CIA ile çatışmasına sebep oldu.
"Daha fakir çocuklar, gelişim ve eğitim amacıyla okula bağımlı kaldıkları sürece, genellikle diğerlerinden geri kalacaklardır."
Illich 1970'lerde Fransa'daki sol entelektüel çevrede popüler olmasına karşın François Mitterrand'ın 1981'deki seçiminden sonra Fransız solunun hükümete gelmesiyle birlikte görüşleri fazla kötümser bulunduğundan bu çevrelerdeki etkisi gün geçtikçe azaldı. Hayatının sonraki yıllarında kansere yakalandı ve eleştirdiği kurumsallaşmış tıp yerine geleneksel metotlara başvurdu. Hastalığının ilk aşamalarında tümör ile ilgili bir doktora danışmış ancak kendisine konuşma yeteneğinin kaybolma ihtimalinin çok yüksek olduğu söylenmişti. "Ölümlülüğüm" diye adlandırdığı tümör ile hayatının sonuna kadar yaşadı.