Anadolu’da telif edilen ilk eser "Keşfü'l Akabe"
Anadolu’da Türkçe eserler yazma geleneği Fuad Köprülü’nün ifade ettiği gibi 13’üncü asırla birlikte Danişmend ilinde başlar. Danişmendoğulları’nın ülkelerinde Türkmencilik ülküsünü yerleştirme gayretleri bu yörelerde Türkçe eserler yazılmasına vesile teşkil eder. Anadolu Selçukluları zamanında te’lif edilen eserler kronolojik bir sıralamaya tabi tutulduğunda, Malazgirt Zaferi’ni takip eden ilk 150 yılda müsbet ilimlere ve felsefeye ilgi duyulduğu, devlet adamlarının da, ilim adamlarını bu yönde teşvik ettiği, bunun sonucu olarak da ilk 150 sene içinde pozitif ilimler alanında eserler yazıldığı görülür.
Anadolu Selçukluları zamanında resmi dil olarak Farsça'nın kullanılması nedeniyle, bu dönemde te'lif edilen eserlerin büyük bir kısmı da Farsça oldu. 250 senelik zaman zarfında, 230 eser te'lif edildi. Bu eserlerden 14 tanesinin yazarı ise meçhul. 145 eserin dili Farsça, 68 eser Arapça, 15 eser de Türkçe olarak kaleme alındı. Birkaç eser de Süryanice ve Ermenice'dir. Bugünkü bilgilerimize göre Anadolu'da te'lif edilen ilk eser de Malazgirt Zaferi'nden 30 sene kadar sonra Danişmendoğulları'nın Kayseri Dizdarı olan İbnü'l Kemal İlyas b. Ahmed'in yazdığı "Keşfül – Akabe (Kaşf al-'Akaba) " adlı astronomiye dair Farsça eserdir.
ANADOLU TOPRAĞINDA İLK TÜRKÇE ESERLER
Fuad Köprülü'nün ortaya attığı meselelerden biri de Anadolu toprağında ilk Türkçe eserin ne zaman ve kim tarafından yazıldığıdır. Kendisinin bu konudaki görüşü ise şöyledir: Fuad Köprülü, eski "Türk Yurdu" mecmualarında yayınladığı "Selçuklular Devrinde Anadolu Şairleri" adlı yazılarından birinde, bu devirde yaşayan Fakih Ahmed adlı bir şairi ve onun Türkçe olarak yazdığı "Çerh-name" adlı mesnevisini tanıtır. Bu mesnevinin yazarı olan Fakih Ahmed'in, Mevlevi yazar Ahmed Eflaki'nin "Menakibü'l –arifin" adlı eserinde adı geçen ve 618 (1221) yılında vefat edip, cenaze namazını Mevlana'nın kıldığı belirtilen zat olduğunu ileri sürmüştür. Ancak bu şairin Eflaki'nin belirttiği tarihte değil de yine Eflaki'nin bu zat hakkında verdiği bazı bilgilere dayanarak 13. asır ortalarına kadar yaşamış olduğuna hükmetmektedir. Fuat Köprülü bu tespitlerine dayanarak Anadolu'da XIII. Asrın ilk yarısından itibaren Türkçe eserler yazılmaya başlandığını savunur.
Hakim Bereket tarafından kaleme alınmış, tıp ilmine dair "Tuhfe-i Mübarizi" adlı Türkçe eser, tarihi bir belge olarak değerlendirilir. Hakim Bereket eserinin önsözünde bildirdiğine göre önce bu eseri "Lubabü'n-nuhab" adıyla Arapça olarak yazmış sonra bunu Tuhre-i Mübarizi adıyla Farsça'ya tercüme edip Emir Mübarüzi Din Halifet Gazi'ye sunmuştur. Halifet Gazi'nin eseri çok beğendiğini ve bu eser Türkçe olarak yazılmış olsaydı çok değerli ve bulunmaz bir eser olacağını belirttiğini, bir müddet sonra da onun isteği üzerine bu eserini bu defa Türkçe 'ye çevirdiğini belirtir. Anadolu'da Türkçe eserler yazma geleneği Danişmend İlinde başlar. Danişmendoğulları'nın ülkelerinde Türkmencilik ülküsünü yerleştirme gayretleri bu yörelerde Türkçe eserler yazılmasına vesile teşkil eder. Türk milli kültürüne dair ilk eserler de ilk önce Danişmend ilinde kaleme alınmıştır.
Keşfül – Akabe (Kaşf al-'Akaba)
Anadolu'da telif edilen eserlerden bilinenlerin en eskisi olan, Anadolu'nun ilk fatihlerinden ve Danışmend Oğulları devletinin kurucusu Malik Ahmed Gazi'ye ithaf edilmiş olan, bu farsça eserin bilinen tek nüshası İstanbul Fatih Kütüphanesi'nde kayıtlıdır. Yazarının adı ise, İlyas b. Ahmed-i Kaysairyyaî olarak bilinir. Yazar eserini bir devlet adamına ithaf eder. Esrin 250 sayfasında dünyadaki iklim kuşaklarından dördüncü iklim kuşağından bahsedilirken, bu iklim kuşağının diğeri iklim kuşaklarından üstün olduğu belirtilir.
Eserin ilk olarak Anadolu'ya gelen yeni Müslüman olmuş, Oğuz boyuna mensup ve çeşitli bölgelerden gelen derviş Türkmen geziler içerisinde telif edildiği sonucuna varmamak mümkün değildir. Anadolu'da ilk kurulan ve Anadolu'yu fetheden devletlerarasında bilhassa Danışmend Oğulları devleti gazilik ruh ve şuuru ile teessüs etmiştir. Sonradan Selçukliler tarafından ortadan kaldırılmış olmasına rağmen ilk kurulduğu bölge olan Amasya, Tokat, Niksar ve civarı Osmanlılar zamanında da bu asli karakterini muhafaza ediyordu. İşte İlyas b. Ahmed'in Malik Ahmed Gazi'ye Şahib- Kıran-ı Âlem deyişi, onun bu gazilikruh ve şuurunun lideri oluşu ile ilgilidir.
ESERİN MUHTEVİYATI
Yazar, eserine yazdığı önsözde, eserini sunduğu zata kulluğunu belirtmek ve iltifatına mazhar olmak maksadı ile eski filozof ve bilginlerin sözlerinden birkaç söz derç eyliyeceğini belirterek eserinin esas konusunu belirtiyor. Konunu 4 makaleden makalelerin de fasıllardan meydana geleceğini ifade ediyor. Önsözde belirttiği üzere eserin esas konusu felsefe hikmettir. Fakat yazar bazı metafizik düşünce ve görüşlerini astronomik gerçeklermiş gibi göstermek maksadiyle konuya giriş sadedinde coğrafi ve astronomik bilgiler vermiştir. (İslâm Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, Anadolu'da te'lif edilen ilk eser Kaşf al-'Akaba, Mikâil Bayram)