Osmanlı’da mekkâreler ile yapılan taşımacılık
Osmanlı’da taşımacılık hayvan gücüne dayalı nakil vasıtaları aracılığıyla yapılırdı; bu iş için devletin elinde çeşitli yük hayvanları bulunur, özellikle sefer dönemlerinde ihtiyaca kâfi gelmeme durumunda kiralama usulüne gidilirdi. Gerek Anadolu’da gerekse Rumeli’de umumiyetle uzun mesafeler için deve, yakın mesafeler için araba kullanılırdı. Bu yükleri taşıyan hayvan, araba ve bunların sahipleri için kullanılan tabir ise mekkâre olarak bilinirdi.
Kelimenin aslı olan Arapça mükârî sözlükte "ev ve hayvan gibi malları kiraya veren kişi" anlamına gelir. Osmanlı Devleti'nde taşımacılık hayvan gücüne dayalı nakil vasıtaları aracılığıyla yapılırdı; bu iş için devletin elinde çeşitli yük hayvanları bulunur, özellikle sefer dönemlerinde ihtiyaca kâfi gelmeme durumunda kiralama usulüne gidilirdi. Seferlerde cephane ve mühimmatın, ordudaki efrad ve hayvanlar için gerekli erzak ve yemin vaktinde önceden belirlenmiş menzillerde hazırlanması gerekmekteydi. Bu iş için birçok kazanın kadısına hükümler gönderilir ve her kazadan ne kadar at, deve, katır ve araba istendiği bildirilirdi. Bu şekilde taşrada askerî maksatlarla da olsa önemli bir istihdam sahası ve organizasyon oluşturulurdu.
MEKKÂRE NEDİR?
Taşıma işiyle görevlendirilen mekkâre esnafından bazı şartlara uymaları istenirdi. Kendilerinin güvenilir olduğuna (kefîl bi'n-nefs) ve taşıdıkları mala herhangi bir zarar geldiği takdirde zararı karşılayacaklarına (kefîl bi'l-mâl) dair kefiller göstermeleri gerekirdi. İstenen arabaların zamanında orduya ulaşmasını temin için her kazadan sözü geçen bir kişi arabacıbaşı tayin edilirdi. Her biri elli arabaya nezaret eden arabacıbaşıları kontrol etmek için ayrıca hasekiler görevlendirilirdi. Katır, deve, beygir ve öküz gibi kira hayvanlarının genç, sağlıklı, kuvvetli ve uzun yol ve iklim şartlarına dayanıklı olmasına özen gösterilir; havut, çuval, semer, urgan, raht vb. aletlerinin iyi olması hususunda mükârî araba ve hayvanları göndermekle görevlendirilen kadılara tembihatta bulunulurdu. Ayrıca arabaların yeni, üstlerinin örtülü ve arazi şartlarına dayanıklı olmasına dikkat edilirdi.
TAŞIMA ÜCRETLERİ ARASINDAKİ FARKLILIK
Mekkâre istenilen yerden ordunun bulunduğu yere kadar olan mesafede hayvanların yem vb. ihtiyaçları ile deveci, katırcı ve arabacı gibi kimselerin yiyecek ihtiyacı için gerekli harcamalar, çok defa avârız nevinden bir mükellefiyet olarak bölge halkından tahsil edilen parayla karşılanırdı. Aynı şekilde araba ve hayvanların hizmete girdiklerinde ödenen ücretlerin de bazan bu tür vergilerden karşılandığı görülür. Şehid Ali Paşa'nın Mora seferi sırasında arabalara ödenen ücretlerin tamamına yakını arabaların kiralandığı kazaların avârız-nüzül vergilerinden veya cizye gelirlerinden sağlanmıştır. Kiralanan arabaların ücretleri nakit olarak orduda bulunan arabacıbaşı, deve ve atların ücretleri ise sarbanbaşı ve mekkârebaşı tarafından ödenirdi. Taşıma ücretlerinin farklılık arzetmesine devletle mükârî esnafının pazarlıklarının yanı sıra mesafenin uzaklığı, taşınan malın miktarı, iklim ve arazi şartları da tesir ediyordu.
ARABALARIN TAŞIMA KAPASİTESİ
Taşıma kapasiteleri, yükün cinsine göre farklılık göstermektedir. Meselâ bir öküz arabası erzak ve hububat nevinden 1000 kg., ot ve saman 250 kg., 2 çeki odun ve cephane cinsinden 450 kg. istiab haddine sahiptir. Ancak sefer şartlarına göre bu miktarlar değişebilir, bir deveye 150-250 kg. arasında yük vurulabilir, ayrıca bir deve on üç-on dört kişinin, bir at yedi-on bir kişinin eşyasını taşıyabilirdi. Gerek Anadolu'da gerekse Rumeli'de umumiyetle uzun mesafeler için deve, yakın mesafeler için araba kullanılırdı. Dağlık ve engebeli arazilerde daha ziyade katır tercih edilirdi. Araba ve yük hayvanlarının taşıdığı malzeme içerisinde hububat ve erzak başta olmak üzere top ve top mühimmatı ilk sırayı alırdı. Bunun dışında cephane, mehterhâne, kilâr-ı âmire ve kilâr-ı hâs mühimmatı, hazine, defterhâne vb. araba ve yük hayvanlarıyla nakledilen malzemeyi teşkil ederdi. Özellikle sefer zamanlarında hasta, yaralı ve cenaze nakilleri arabalarla gerçekleştirilirdi.
KİRALAMA USULÜ NASIL YAPILIRDI?
At, katır ve deve öncelikle konar göçer aşiretlerden kiralanmakla beraber sefer zamanlarında Anadolu ve Rumeli'nin birçok kazasında yük hayvanı alıp satan tüccarlardan ya da davar sahiplerinden temin edilirdi. Araba ihtiyacı ise umumiyetle Rumeli'deki haslardan, Gelibolu, Vize, Çirmen, Selânik, Paşa, Köstendil, Üsküp, Silistre ve diğer bazı kazalarla buralara tâbi olan yerlerden karşılanırdı.
Kiralama usulü sadece savaş zamanlarına mahsus bir uygulama değildir. Barış sırasında da gerektiğinde araba ve deve kiralanabilirdi. Nitekim her yıl hac kervanları için çok sayıda deveye ihtiyaç duyulurdu. Bu kervanların güvenliğinden sorumlu askerler ve memurlar için 600 civarında deve gerekiyordu. Yoldaki kayıplar için alınan yedekler ve sivil halktan kervana katılan hacı adayları için lüzumlu develerin de ilâvesiyle bu sayı binlerle ifade edilen rakamlara ulaşırdı. Ayrıca padişahların bilhassa Edirne'ye gidiş gelişlerinde kiralama usulüne başvurulurdu.
BEDEL-İ MEKKÂRE
14. yüzyılın sonlarından itibaren yük hayvanı ve arabası kiralama usulünde bedel uygulaması devreye sokulmuştur. Nitekim Rakka'dan 750 mehar kira devesi yerine, develerin vaktinde ihraç edilemeyeceği mülâhazası ve ahaliye kolaylık olacağı düşüncesiyle deve ihracından vazgeçilerek diğer taşıma ücretlerine sarfedilmek üzere her bir deve için 80 kuruş hesabından toplam 60.000 kuruş bedelin tahsil edilip gönderilmesi emredilmişti. Aynı zamanda bir vergi olarak görülen bedel-i mekkâre Osmanlı hazinesinin önemli bir gelir kalemi haline gelmiştir.
Kuyucu Murad Paşa'nın Tebriz seferi ordu hazinesine ait rûznâmçe defterinde bedel-i mekkâre olarak 3.512.082 akçe tahsil edilmiştir. Bu meblağ ordu hazinesi gelirlerinin % 3,87'sine tekabül eder. Bu tarihlerden itibaren hem kiralama usulünün devam ettiği hem de bedel olarak avârızhânelerine göre belli miktarlarda fevkalâde bir vergi mahiyetinde uygulandığı görülmektedir. (TDV, İslâmansiklopedisi, Mekkâre - Ömer İşbilir)
OSMANLI DÖNEMİNİN HAYVAN KOŞULU İLK ARABASI "KOÇU"
Osmanlı döneminin İstanbul'unun hayvan koşulu ilk arabası, iki öküzün çektiği koçu idi. 18.yüzyılda Avrupa ile beraber Osmanlı Devleti'nde de genel bir aydınlanma ve yükselme olmuştur. Bunun sonucunda taşıma araçlarında çizgileri daha rafine, renkleri ve süslemeleri daha zengin bir araba tipi olan Katipodası toplumda kullanılmaya başlanmıştır. 19.yüzyılın son çeyreğinde de Avrupa'dan ithal, iki yanı açık, üstü arkadan körüklü iki kişilik faytonlar; onların dört kişilik, karşılıklı iki kanepeli ve ön ile arkadan iki körüklü, üstü kapanan tipi olanlar landonlar ve her yanı ahşap yapım, kapalı, yan pencereleri camlı, kutu biçiminde dik, iki kişilik atlı arabalar olan kupalar sosyal hayata girmiştir.
Ayrıca, koçuya göre daha kısa boylu ve daha alçak, perdeli bir araba tipi olan talikalar, Avrupalılaşmış beylerin kendilerinin kullandıkları, Viyana'dan, Paris'ten ithal, parlak metalik renkli, karoserli, tek at koşulu, yan yana iki kişi alabilen kabriyoleler de diğer at arabası türleri olarak kullanılmışlardır.
GÜNÜMÜZDE AT ARABALARI
Günümüzde ise çiftçiliğin ağır bastığı köylerin çok azında görebildiğimiz at arabaları, teknoloji karşısında varlıklarını sürdürememişlerdir. Bazı çiftçiler ya da seyyar satıcılar tarafından az da olsa kullanılmakta olan at arabaları da teknolojiden nasibini almıştır. Özellikle eski otomobil lastiği takılarak onlar da zamana uyduklarını göstermişlerdir. At arabalarında tahta tekerlekleri dışında artık kullanılmayan bir başka özellik de üzerlerindeki resimlerdir. Bu resimler pek çok duygu ve düşünceyi ifade etmektedir. Kullanılan resimler, figürler, motifler Türk kültürünün bir parçasıdır. Buna en güzel örnek, 'araba ressamı' olan Bursalı Enver Ertaban'dır.
ENVER USTA'NIN TUVALİ
Bursalı Enver ustanın tuvali arabanın tahtalarıdır. Tuvalinin konuları ise, doğanın bin bir güzelliği, çiçekler, böcekler, kuşlar, dağlar, ovalar ve denizlerdir. Enver Usta için boyamada en zevkli an resimlemektir. O'na göre, yollar asfalt olalı ne at arabası kaldı ne de onların tıkırdıları... Asfalt icat olmuş, Enver Usta'nın işleri bozulmuş.
"Arnavut Kaldırımları söküleli beri, tahta tekerlekler ve nal sesleri yitti gitti toprağın derinliklerinde, Ama her şeye rağmen, sevdalar, umutlar, özlemler dile geliyor 'Araba ressamı'nın tuvalinde..."
Yine Kuşadası, Davutlar, Değirmen mevkiinde çevre düzenlemesi olarak kullanılan bir arabada deniz, gemi, tekne resimlerini tuvaline konu olarak işleyen bir başka araba ressamı da eserine 'boyacı Hasan Şimşek' imzasını atmıştır. Kuşadası'nda süslediği bir at arabası kullanılan Manisa-Akhisar'lı Hasan Şimşek, at arabalarına uyguladıkları resimlerin "süsleme sanatı" olarak nitelendirildiğini, kendisinin bildiği kadarıyla en az yüz yıldır ayni yöntemin kullanıldığını, sadece bu at arabası süsleme sanatının yöresel bazı farklılıklar gösterdiğini ve ayrıca Akhisar'ın yaylı at arabalarının (Akhisar Yaylısı) çok ünlü olduğunu ifade etmektedir.
At arabalarının teknoloji karşısında kaybolmaya başlaması ile birlikte araba ustalarının da işleri kaybolmuştur. Konya'nın Akşehir İlçesi'nin tek at araba ustası olan Hüseyin Doğancı ve Afyonlu Yılmaz Baytürk buna en iyi örnektir. Günümüzde ise at arabaları çoğunlukla benzin istasyonları, dinlenme tesisleri, lokanta ve turistik yerlerde geceleri de ışıklandırılarak bir süs aracı olarak kullanılmaktadır. Yine, tekerlekleri kullanılarak oturma bankları yapılmaktadır ve antikacılardaki yerini almıştır. (Türk Kültüründe At Arabası (At Arabalarının Dili) , Yard. Doç. Dr. Şayan Ulusan Şahin)
ADALAR'A ELEKTRİKLİ FAYTON
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Adalar'da ulaşım niteliği taşıyan elektrikli araçların kullanılacağını bildirdi. İlk araç önümüzdeki günlerde Kınalıada'da hizmete başlayacak.
Belediyeden yapılan açıklamaya göre, öncelikle Kınalıada'da olmak üzere; her biri en fazla 12 kişilik olmak üzere elektrikli araçla toplu taşımacılığın yapılması amaçlanıyor. İlk araç önümüzdeki günlerde hizmet vermeye başlayacak. Yolculuk ücretleri, istanbulkart ile entegre olacak. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi kararı ile işletmesi İspark AŞ tarafından yapılacak. Bu uygulama test edildikten sonra zamanla tüm Adalar'daki toplu taşıma hizmetinin, elektrikli araçlarla yapılması planlanıyor.