Arama

Sırât-ı müstakîm

Gerçeğe götüren doğru yol anlamında bir Kur’an tabiri. Sözlükte “anayol; doğru ve apaçık yol” mânalarına gelen sırât ile “dengeli ve dosdoğru” anlamındaki müstakīm kelimelerinden oluşan sırât-ı müstakîm “apaçık, dosdoğru ve hak yol” demektir. Burada yol kelimesinin dosdoğru diye nitelendirilmesi onun “hedefe ulaştıran en kısa yol” anlamına geldiğini gösterir.

Sırât-ı müstakîm
Yayınlanma Tarihi: 28.12.2017 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 27.02.2021 16:17

Râgıb el-İsfahânî, istikamet kelimesinin genellikle düz bir çizgi gibi doğru olan yol hakkında kullanıldığını, bundan dolayı hak ve hakikât yoluna sırât-ı müstakîm denildiğini belirtir.

*

Sırât-ı müstakîm terkibi otuz üç âyette yer alır. Ayrıca sırât iki âyette "müstakim" mânasındaki "seviy" ve aynı anlamdaki "sevâ'" (sevâü's-sebîl) kelimesiyle kullanılır. Bu terkip geçtiği âyetlerin bir kısmında, Allah'ın doğru yol ve istikamet üzere olduğunu (Hûd/56), O'nun dilediğini bu yola ileteceğini (el-Bakara/142/213; el-Mâide /16; el-En'âm/39; Yûnus/25), peygamberleri ve inananları doğru yola ulaştırdığını (el-En'âm/87/161; en-Nahl/121; el-Hac/54; es-Sâffât/118) bildirir.

*

Bazı âyetlerde ise Resûl-i Ekrem'in insanları doğru yola davet ettiği (Âl-i İmrân/51; el-En'âm/153; el-Mü'minûn/73; eş-Şûrâ/52) ve Kur'an'ın insanı doğru yola ilettiği (el-Mâide/16) vurgulanmakta ve şeytanın doğru yola girilmesine engel olmaya çalıştığı ifade edilir (el-A'râf/16).

Aynı âyet grubunda Allah'ın ipine sımsıkı sarılma (Âl-i İmrân/103), O'na kulluk etme (Âl-i İmrân/51; Meryem/36; Yâsîn/61; ez-Zuhruf/64) ve Peygamber'e uyma (ez-Zuhruf/61) sırât-ı müstakîm üzere olmanın temel ilkeleri şeklinde zikredilmiş, bazı âyetlerde adaletle doğru yol arasındaki yakın irtibata dikkat çekilir (en-Nahl/76).

*

Fâtiha sûresinde geçen sırât-ı müstakîm "kendilerine nimet verilenlerin yolu" şeklinde açıklanmıştır. Bu ifade, ilâhî nimete mazhar kılınanların takip ettiği yolun özelliklerini belirten âyetle birlikte (en-Nisâ/69) değerlendirildiğinde sırât-ı müstakîmin peygamberlerin, doğruların, şehidlerin ve sâlihlerin yolu olduğu söylenebilir. Buna göre sırât-ı müstakîme "dinde öncülerin takip ettiği yol" anlamı da verilebilir.

*

Hadis kaynaklarında, Resûlullah'ın teheccüd namazına başlarken yaptığı duada Allah'a, "Sen dilediğini sırât-ı müstakîme erdirirsin" şeklinde niyazda bulunduğu nakledilir. Ayrıca onun sırât-ı müstakîmi Kur'an ve İslâm olarak yorumladığı rivayet edilir.

Resûl-i Ekrem toprak üstünde bazı hatlar çizerek sırât-ı müstakîmi açıklamış, bu tür somut açıklama yöntemiyle sırât-ı müstakîmin diğer peygamberlerin yollarıyla ilgisini göstermek istemiş, ardından bunların hepsinin Allah'a götürdüğünü belirtmiş, ancak kendi yolunu diğerlerinden ayırmak amacıyla, "İşte benim doğru yolum!" demiştir.

İslâm âlimleri, yukarıdaki nasların ışığında sırât-ı müstakîmin mâna ve muhtevasını belirlemeye çalışmışlardır. Bunlar arasında Allah ve resulüne uyma, Allah'ın kitabı, İslâm, iman, din, hak, cenneti hak etmiş olanların yolu, kurtuluşa ulaştırıp cennete götüren yol, Peygamber ile onun arkasından gelen iki halifenin yolu gibi yorumlar zikredilebilir.

Etimolojisinden hareketle yapılacak en kapsamlı tanım "aşırılığa kaçmayan doğru yol" şeklindedir. Âlimler, kişinin her durumda ve her zamanda sırât-ı müstakîm çizgisinden sapmadan yaşamasının güçlüğünü dikkate almış, bu sebeple olabildiğince istikamet sahibi olmayı tavsiye etmiştir.

*

Gazzâlî, Kur'ân-ı Kerîm'de kurtuluş için sırât-ı müstakīme yakınlığın yeterli görüldüğünü belirtir; bunun için her müminin günde on yedi defa (beş vakit namazın farzlarında), "Bizi sırât-ı müstakîme ulaştır" (el-Fâtiha/6) niyazında bulunmasının gerektiğine dikkat çeker. Sırât-ı müstakîm, kulun Allah'tan başka her şeyden yüz çevirerek bütün duygu ve düşüncesiyle O'na yönelmesi, musibetlere sabretme gibi davranışlarla peygamberlere uyması şeklinde de açıklanır. Kaynaklar bu tabiri "aklın ve dinin rehberliğinde kulluk yolunda yürüme", "eğriliği ve sapması olmadan varlığını sürdüren, içinde çelişkiler bulunmayan mânevî yol" olarak da tanımlar.

*

Kur'ân-ı Kerîm'de "Allah'a ortak koşmamak, anaya babaya iyilik etmek, evlâtlarının canına kıymamak, her türlü kötülük ve iffetsizlikten uzak durmak, yaşama hakkına saygı göstermek, yetim malına yaklaşmamak, ölçü ve tartıda dürüst olmak, yalan söylememek, Allah'a verilmiş olan ahde vefâ göstermek" şeklinde özetlenebilecek olan belli başlı dinî ve ahlâkî görevler sıralandıktan sonra bunlara riayet etmenin Allah'ın dosdoğru yolu (sırât-ı müstakîm) olduğu, başka yollara sapmadan bu yolda yürümenin gerektiği bildirilir (el-En'âm/151-153). Buna göre sırât-ı müstakîm müminler için İslâm dışı her türlü inançtan, Kur'an ve Sünnet'e aykırı davranışlardan uzak durarak yaşamını sürdürme idealini ifade eder.

Sırât-ı Müstakîm, tarihimiz açısından büyük önem taşıyan bir başka oluşumu da hatırımıza getirir. Mehmet Akif Ersoy tarafından çıkarılan, çıktığı ilk günden itibaren İttihad-ı İslâm düşüncesinin savunucusu ve milli mücadelenin destekçisi olan Sebîlürreşâd dergisinin ilk adıdır.

TDV İslâm Ansiklopedisi'nden derlenmiştir.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN