Osmanlı’nın ilk oksidentalisti
Türk ilim dünyasının büyük siması, sürekli okuyan; tarih, coğrafya, bibliyografya gibi birçok alanda çalışmalar yapmış 'Osmanlı bilgini' Kâtip Çelebi, 06 Ekim 1657 yılında vefat etti.
Doğu ve batı bilimlerinin sentezini en iyi yapan Türk bilim adamlarından Kâtip Çelebi, tarih, coğrafya ve astronomi alanlarında önemli eserler yazdı. Tarihle ilgili "Fezleke" adlı eserinin yanı sıra coğrafya alanında Cihannüma ile Osmanlı devletinde bu konuda çığır açtı. Kâtip Çelebi'nin en ünlü eseri "Keşfü'z-Zünun an Esamü'l-Kütübi ve'l-Fünun" ise Batı'da büyük yankı buldu. Çelebi'nin bibliyografya sözlüğü niteliğindeki eserinde 14 bin 500 kitap ve risalenin adı ile yazarı alfabetik düzende yer aldı.
Kâtip Çelebi, İslam medeniyetinin yetiştirdiği büyük mütefekkirlerinin eserlerinin yanı sıra, kendi kültür ve ilim dünyası ile sınırlı kalmayarak Batılı bilim adamlarının eserlerine müracaat eder, çağını anlamaya çalışırdı. Üzerinde inceleme yapan bilim adamlarının ortak kanaatine göre Kâtip Çelebi, 'Batı'nın bilimsel ürünlerini kullanan ilk Osmanlı aydını' oldu.
Bu yönüyle ona "ilk Osmanlı oksidantalisti" (Batı'yı bir Doğu'lu olarak yeniden inşa edip söylemleştiren) demek mümkündür. Ancak kesin olan, Batı biliminden yabancı kalmak istemediğidir.
İLİM VE DİN ARASINDAKİ KUVVETLİ BAĞ
Kâtip Çelebi, Osmanlı ilim ve kültür dünyasının mühim bir siması, en büyük bibliyograf ve coğrafyacısıdır. İlmin toplumsal hayatın devamı açısından önemini sürekli vurguladı. Din ile hayat arasında sağlıklı bir ilişki kurmanın ancak ilim yoluyla olabileceğini belirtti.
Kâtip Çelebi, kendi kültür ve ilim dünyası ile sınırlı kalmayarak Batılı bilim adamlarının eserlerine müracaat eden, çağını anlamaya çalışan bir aydın oldu. Öyle ki, Çelebi Batı'nın bilimsel ürünlerini kullanan ilk Osmanlı aydını olarak bilinir.
Hilmi Ziya Ülken, Kâtip Çelebi için "17'inci asır fikir tarihimizde Garba çevrilmiş düşünceyi hazırlayan sağlam realist görüşe sahip bir fikir adamımızdır" der.
BİZZAT KALEME ALDIĞI OTOBİYOGRAFİLER
17'inci yüzyıl Türk ilim dünyasının büyük siması ve çeşitli konulara dair pek çok eserin müellifi Kâtip Çelebi, 1017 Zilkadesinde (Şubat 1609) İstanbul'da doğdu. Asıl adı Mustafa olan Çelebi, aldığı eğitimin ardından Anadolu Muhasebesi Kalemi'ne girdi ve IV. Murad döneminde bir sefere kâtip olarak katıldı. Hayatına ait orijinal bilgiler, bizzat kaleme aldığı otobiyografilerine ve yeri geldikçe öteki eserlerine serpiştirdiği kısa notlarda yer alıyor. Özellikle "Süllemü'l-Vüsul ilâ Tabakatil-Fühul" ve "Mizânü'l-Hak fi İhtiyari'-Ehak" adlı iki eserinin sonunda ayrıntılı bilgi vermiştir. Çelebi, Ulemâ arasında Kâtib Çelebi, Dîvân-ı Hümâyun mensupları arasında Hacı Halîfe diye bilinir.
İlme karşı büyük ilgisi olan Kâtib Çelebi, beş yaşında iken babasının özel olarak tuttuğu İsa Halife el-Kırımî'den ilk dinî bilgileri aldı ve Kur'an'ı kısmen ezberledi. Daha sonra İlyas Hoca'dan dil bilgisi, Böğrü Ahmed Çelebi adlı hattattan yazı dersleri aldı (Müstakimzâde, Tuhfe, s. 98).
VAKUR BİR KİŞİLİK
Ölümünden iki yıl sonra müsveddelerinin ve teliflerinin çoğunu satın alan İzzetî Mehmed Efendi'nin belirttiğine göre Kâtib Çelebi himmet sahibi, iyi huylu, az konuşan, hakîm meşrepli bir zattı.
Vakur bir kişiliği olan Kâtib Çelebi hicivden pek hoşlanmazdı. Çiçek yetiştirmek gibi ince bir zevk ve merakının bulunduğu bilinir.
BOŞ İNANÇLARI ELEŞTİRMEKTEN ÇEKİNMEDİ
Zamanında tekkelerin meczupların ve değersiz kişilerin ziyaretgâhı haline geldiğini söyleyen Kâtip Çelebi ölülerden yardım dilemenin anlamsızlığını, mezarlara konan mumların ve yakılan kandil yağlarının mumculara ve mezar bekçilerine yarayacağını belirterek bu tür boş inançları eleştirmekten çekinmedi. Taassubun her çeşidine karşı çıkmış, bunun bir iç savaşa yol açacak kadar şiddetlendiği bir devirde gereksiz taassubu hem şeriata hem akla dayanarak önlemeye çalıştı.
BİN 300 ESER İNCELEDİ
Gerek hayat hikâyesinden gerekse devrinin kaynaklarından aşırı derecede kitaba düşkün olduğu anlaşılan Kâtib Çelebi en çok tarihî ve biyografik eserlerle meşgul olur, tarihî bir olayı aydınlatmak için birçok kitap inceledi. Arapça Fezleke'sini yazarken bin 300 eser incelediği belirtilir.
BATILILARIN EKSİĞİNİ GİDERMEK İÇİN
Kâtib Çelebi coğrafya ile de ilgilendi. Batılıların ve Yunanlıların bu alanda İslâm coğrafyacılarından ileride olduğunu belirterek bu eksikliği gidermek için Cihannümâ'yı yazmaya karar verdi. Osmanlı devletinde bu konuda çığır açtı.
Kâtib Çelebi, ilgilendiği değişik ilimler hakkındaki düşünceleri yanında toplumun düzeni ve devamı için ilmi vasıta kabul etti, âlimleri toplumun kalbi sayarak bilgiye dair hiçbir şeyin küçük görülmemesi gerektiğini belirtti.
OSMANLILARIN SÜYÛTÎ'Sİ
17'inci yüzyıl Osmanlı ilim ve kültür hayatına damgasını vuran Kâtib Çelebi, Türkiye'de olduğu kadar Batı dünyasında da büyük bir takdir ve şöhret kazandı. Eserlerinden hayranlık derecesine varan ifadelerle bahsedildi ve Franz Babinger onu Osmanlıların Süyûtî'si olarak niteledi. Kâtip Çelebi'nin çeşitli eserleri ve özellikle Keşfü'z-zunûn, Batı'da İslâm araştırmaları yapan hemen herkesin müracaat ettiği temel başvuru eseri olduğu gibi en azından Bibliothèque orientale üzerinden genel olarak bir ansiklopedi, özel olarak da bir İslâm ansiklopedisi düşüncesinin doğmasında önemli etkide bulundu (Flügel'in mukaddimesi, I, 44). Onun eserlerinin bir kısmının çeşitli Batı dillerine tercümesi bunun sonuçlarından biridir.
Kâtip Çelebi 6 Ekim 1657 tarihinde vefat etti. Eserlerinin bir kısmını tamamladı, genç yaşta vefat etmesiyle bir kısmı müsvedde halinde kaldı.
OSMANLI DEVLETİ'NDE ÇIĞIR AÇAN ESER
Cihannümâ, coğrafya konusunda Osmanlı Devleti'nde çığır açan bir eserdir. Batılı eserlere müracaat ederek oluşturulan bu eser, bir dönüşümü de gerçekleştirmiş, Müslümanların coğrafya ve astronomi konusundaki görüşlerine batılı bilgileri, bazen ikame, bazen de ilave etmiştir.
Cihannümâ iki defa kaleme alınmıştır. Birinci Cihannümâ'nın başlıca kaynağı Ebu'lFida'nın "Takvimü'l-Büldan"ıdır. Birinci Cihannumâ 1648 yılında, İkinci Cihannumâ ise 1654 yılında yazılmaya başlanmıştır.
Eserde, dört unsur işlenmesi düşünülmüş, ancak sulardan bahsedilen üçüncü bab yazılmıştır. Burada denizler, göller, nehirler anlatılır. Dördüncü bab, arza tahsis edilmiş, burada memleketler ve şehirler anlatılacakken tamamlanamamış, Endülüs; Mağrib ülkeleri (Kuzey Afrika) olan Fas, Cezayir, Tunus ve Libya; İklim-i Rum yani Osmanlı ülkesi verilmekte, Bursa, İstanbul, Edirne, Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa kısmı yani Rumeli, Bosna ve Macaristan'dan, en son Hatvan şehrinden bahsedilmiştir.
Cihannümâ'nın sonu şu şekilde biter:
"Bu memleketler yani Rumeli, Bosna ve Macaristan, Âl-i Osman'ın yeni fetihleri olup, kısmen eski, kısmen yeni kitaplardan alınarak yazılmıştır. Bundan sonra Anadolu canibi yazılacaktır. Ondan sonra da vaktiyle Rumeli ülkesine dâhil olan Venedik, Papa ve Fransa vilayetleri kısaca yazıldıktan sonra, dördüncü iklim olarak Atlas okyanusundaki komşu adalar izah edilecektir."
ŞAİR UŞŞÂKİZADE'DEN KÂTİP ÇELEBİ'YE BEYİT
Henüz 48 yaşında iken vefat eden, himmet sahibi, iyi huylu, az konuşan hâkim meşrepli bir kişiliği olan Kâtip Çelebi için şair Uşşâkizade şu beyitleri yazmıştır;
Rind ü zahidle hemdem ü hemrenk
Her usule tutardı bir ahenk
Saldı bu tâk-ı turfepervâza
Nayveş hüsn-ü savtı âvâze
Sagar u kâseye değildi tünük
Küçüğüyle küçük, büyüğüyle büyük
(Rindlerle de sıkı dindarla da arkadaştı, anlaşır her usule uyardı. Bu garip bir dönüşü olan göğe onun sesinin güzelliği ney gibi bir ses bırakmıştır. Şarap ve rakıya düşkün değildi, küçükle küçük, büyükle büyüktü.)
ESERLERİ:
1 Keşfü'z-zunûn anil-esâmi ve'l-fünun (Bibliyografik eseri)
2. Cihannüma (Avrupa dillerine çevrilen coğrafyaya dair ünlü eseri)
3. Arapça Fezleke (Fezleket akvâl'l-ahyâr fi ilmi't-târîh ve'l-ahbâr)
4. Türkçe Fezleke
5. Tuhfet'ül-kibâr fi esfâri'l-bihâr
6. Takvîmü't-tevârih
7. Kanunname
8. Tarîh-i Frengi tercümesi
9. Tarîh-i Kostantaniyye ve Keyasire (Revnaku's-saltana)
10. İrşadü'l-Hıyârâ ila Tarihi'l-yunun ve'r-Rûm ve'n-Nasârâ
11. Süllemü'l-vusûl ilâ tabakati'l-fûhûl
12. Levâmiu'n-nur fi zulmeti Atlas Minur
13. İlhâmü'l-mukaddes min feyzi'l-akdes
14. Tuhfetü'l-ahyâr fi'l-hıkem ve'l-eş'âr
15. Dürer-i münteşire ve gurer-i münteşire
16. Düstûrü'l-amel fi ıslâhı'l-halel
17. Recmü'r-râcim bi's-sîn ve'l-Cim
18. Beyzâvi Tefsirinin şerhi
19. Muhammediyye şerhi
20. Caciü'l-mütûn min cell'il-fünûn
21. Mîzânü'l-Hakk fi ihtiyâri'l-ahakk
.
İslamansiklopedisi-cilt: 25
FİKRİYAT