İslam Toplumunda kadının yeri (II)
İslam'ın ilk yıllarında yalnız Hz. Hadice değil, İslam'ın ilk kadın şehidi olan Ammar'ın annesi Sümeyye, Mekke devrinde işkence gören Müslüman kadınlardan Nehdiyye, Lübeyne, Ümmü Seleme, Resulullah'ın kızı Rukayya, Fatıma bintü'l-Hattab vb. kadınlar İslam inkılabının Mekke'de en çok tanınan kadınları ve hatta erkeklerin birçoğundan daha etkin olan şahsiyetleri idi. Bu kadınların o günkü Mekke mücadelesinde oynadıkları rol bütün dünya inkılapları içinde en etkili ve en şanlı rol idi.
Aynı şekilde Hz. Peygamber ile Ebu Bekir'in hicretleri sırasında gece yarısı Mekke'den sırtlandığı yiyecek ve içeceği iki üç saatlik mesafeye taşıyıp götüren ve babası ile yol arkadaşına azık yetiştiren bir erkek değil, Ebu Bekir'in kızı Esma idi. İslam dini ve inkılabının Mekke'den Medine'ye taşınmasında oynadığı bu rol hiç de azımsanacak bir rol değildir. Yine Esma'nın küçük kardeşi ve Hz. Peygamber'in sevgili eşi Hz. Aişe'nin gerek İslam'ın cihat dönemi olan Medine döneminde üstlendiği rol gerekse İslam dininin hükümlerinden büyük bir kısmının günümüze kadar taşınmasındaki üstün etkinliği bütün ilim adamlarının ve hatta herkesin bildiği bir husustur. Hz. Aişe olmasaydı bize Resulullah'tan ulaşabilen bilgiler bir hayli az olabilirdi. Mahremiyet gerektiren, ancak dinin de önemli bir kısmını içeren çok önemli hükümler Hz. Aişe aracılığıyla bize intikal etmiştir.
Bedir savaşındaki üstün sabrı ve kahramanlığı ile dillere destan olan Afra Hatun, savaşçılığı ile tanınan Nesibe ve askerin yaralarını sarmada yaptığı katkılarla hemşireliğin duayenlerinden birisi olan Ümmü Sinan, İslam inkılabının insanlığa taşınmasında etkin roller üstlenen meşhur kadınlardandır. Erkeklerin yanı sıra yine Şifa binti Abdullah, Enes ibn Malik'in annesi, Hz. Peygamber'in halası Safiyye ve Resulullah'ın kızı Fatıma'nın etkinlikleri ve toplum içindeki rolleri de dillere destan olmuştur. Tebük seferi için ordunun donatılmasına katılan Müslüman kadınların ellerindeki ve avuçlarındaki her şeyi hibe etmeleri, kol ve kulaklarındaki ziynet eşyalarını çıkarıp Hz. Peygamber'e teslim etmeleri, onların İslam'ın Arap yarımadasından dışarı çıkmasındaki etkilerini örnekler mahiyettedir.
Aynı şekilde Yermük savaşında Bizans'a karşı amansız bir mücadeleye giren Müslüman erkekleri arkadan destekleyen ve savaşın ilk anlarında bir kısmının çözülüp geri gelmeleri üzerine çadırların direklerini söküp sopa yerine kullanarak erkekleri kovalayıp cepheye yeniden sevk eden kadınların kahramanlığı ve fedakârlığı tarih boyunca asla unutulmayacak ve sergiledikleri bu asil tavır yiğitlik abidesi olarak kalacaktır. Kerbela'da Resulullah'ın neslinin neredeyse tamamen yok edileceği bir sırada, Emevilerin Irak valisi Ubeydullah İbn Ziyad'a karşı takındığı yiğitçe tavrı ile âdeta bütün Müslümanların kalbinde taht kuran Hz. Zeyneb de bir kadın idi. Zeyneb'in adını çocuklarına verenler bu kadının inkılapçı ruhunu ve ona duyulan sevgiyi tezahür ettirmektedirler.
Abbasiler'den Halife el-Mu'tasım döneminde, Bizans üzerine büyük orduların sevk edilerek Eskişehir yakınlarına kadar muazzam seferlerin düzenlenmesine sebep olan kişi yine bir kadın idi. Bu kadının Mu'tasım'a seslenip: "Ey Mu'tasım neredesin? Müslüman kadınların ırz ve namuslarını korumak senin görevindir?" demesi üzerine Anadolu'nun Müslümanlaştırılmasının ilk adımlarının atıldığı bir gaza seferi gerçekleştirilmiştir.
Yine Anadolu'nun Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra tekrar kurtarılması ve İslam'ın bu diyarlarda hayat sürmesi için yapılan Kurtuluş Savaşı'nda işgal kuvvetlerine karşı girişilen mücadelede kadınların faaliyetleri ve bu faaliyetlerin Nene Hatun'un şahsında sembolleşmiş olması kadının mücadelelerde üstlendiği ve üstlenmesi gereken rolleri temsil etmektedir. 15 Temmuz darbe girişimine karşı gece yarısı kamyonunu Taksim meydanına sürüp götüren Şerife Boz'un ve aynı gece tanklara karşı direnip şehit olan nice kahraman kadınımızın üstlendiği rol tarihte asla unutulmayacak ve her daim anılacaktır.
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere, bütün inkılaplarda ve toplumların değişime uğradığı dönemlerde, kadın her zaman büyük ve etkin bir rol üstlenmiş ve toplumun yarısını teşkil ettiğini kanıtlamıştır.
İşte, İslam tarihi boyunca İslam dininin insanlığa tebliği, insanlar arasında yayılması ve İslamî değişimlerin gerçekleşmesinde en az erkekler kadar kadınların da büyük bir rol üstlendiğini görmekteyiz. Kıyamete kadar sürecek olan İslâmî mücadelede, kadın her zamanki yerini alacak, hatta bütün eylemlerde erkeklerin önünde, safların en önlerinde yürümek suretiyle görevini yerine getirecektir. Kadından beklenen de budur. Yoksa kadın sadece evde oturmak için yaratılmamıştır. Dün Hz. Peygamber'in yanında yer alan Hz. Hadice gibi, bugün de her kadın erkeğinin yanında kendi sorumluluğunu unutmadan, kimliğini koruma ve haramlardan kaçınma şartı ile yerini alacak ve tarihte üstlendiği rolü sürdürmeye devam edecektir. Bu ilke ve kararlılıklar içinde kadının üstlendiği ve üstleneceği rol, İslam nazarında daima önemsenmiş ve erkeklerin ihtiyaç duyduğu bir destek olmuştur. Kadın erkeğe, erkek de kadına destek olarak iki cinsin toplumun birer yarısını oluşturduklarının bilinciyle hareket etmelerini ve üstlendikleri görevleri gerek birbirlerine, gerekse Rablerine karşı ifa etmelerini temenni ediyoruz.
Prof. Dr. Ahmet Ağırakça
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- İslam toplumunda kadının yeri (I) (22.01.2018)
- Bir zamanlar böyle idik... (18.01.2018)
- İslam davasının gerektirdikleri ve bizler (14.01.2018)
- Bir neslin misyonu (10.01.2018)
- Musibet ve sıkıntılar bir imtihandır (05.01.2018)
- İnsan hakları ve birlikte yaşama (02.01.2018)
- İbn Sina tıbbının Batı tıbbına etkileri (II) (08.12.2017)
- İbn Sina’nın Batı Tıbbına etkileri (I) (03.12.2017)