Düşünmek ve Canlılık: İbnü’l-Arabi’nin İnsan Tanımı Eleştirisi
'İnsan düşünen canlıdır (hayvan-ı natık)' demek eksik insan tanımıdır, gerçekte insan kevn-i cami olarak tanımlanmalıdır. İbnü'l-Arabi metafiziğinin en önemli iddialarından birisi bu basit cümlede beyan edilen düşünce olduğu kadar, onun düşüncesinin en ihmal edilen yönlerinden birisi de bu tabire yüklenen düşüncelerdir. Bu basit cümlenin içeriğini oluşturmak, hepsinden önemlisi iddiayı temellendirmek hiç kolay görünmüyor. Her şeyden önce 'düşünen canlı' tabirinin dönemlere, ekollere ve filozoflara göre farklı anlamlar ve yaklaşımlar taşıdığını hatırlamak gerekir. Düşünme faaliyetinin ne olduğu ve düşünenin kim veya hangi parçamız olduğu üzerinde birçok görüş geçmişte ve günümüzde dile getirilmektedir. Bilhassa çağdaş düşüncede bütün eski tanımlar neredeyse anlamını yitirmiş, yeni bir zihin ve bilinç arayışı ortaya çıkmıştır. Bu itibarla İbnü'l-Arabi'nin söylediği sözlerdeki eleştiri kısmı geçmişe göre günümüzde daha anlamlı görülebilir, daha soğukkanlı bir şekilde ele alınabilir.
İbnü'l-Arabi insan tanımında yer alan her iki kavramın da insanı ayrıştırma kabiliyetinden yoksun olduğunu düşünerek tanımın kendisini, eksik tanım olarak görür. Ona göre 'insan düşünen canlıdır' derken insanı öteki varlıklardan ayrıştıran asıl niteliklerini tespit etmiş olmayız. Önce tabirde geçen canlılık kavramından hareket edebiliriz: İnsanı canlı saymak, varlıkların cansız sayılan kısmından onu ayrıştırmak amacı taşıyarak bir cins içine insanı yerleştirmek demektir. İbnü'l-Arabi önce böyle bir telakkiyi reddederek canlılığı insana mahsus kılan anlayışın, varlığı idrak etmemek olduğunu düşünür. Ona göre var olan her şey canlılıktan belirli bir şekilde nasibini alır; var olmak canlı olmak demektir. Bu itibarla 'her şey hayvandır' demek, İbnü'l-Arabi'nin varlık anlayışının ana ilkelerinden birisini teşkil eder. Bu meyanda onun bilgi kaynakları öncelikle dini metinler, bu metinlerde beyan edilen düşünceleri açıklayan ve yorumlayan tasavvuf tecrübesi olacaktır. İlahi kelamda her şeyde bir canlılık ve bilinç bulunduğunu fark edebileceğimiz hüviyetten söz edilir. İbnü'l-Arabi bu tarz ifadeleri herhangi bir yoruma ve tevile gerek kalmadan doğrudan bilgi veren önermeler olarak kabul eder. Bu durumda her şeyin Allah'ı tesbih etmesi başta olmak üzere birçok fiil varlıklara izafe edilirken İbnü'l-Arabi bu tikellerden oluşan alemi bir cemaat şeklinde tasavvur eder. Yunus'un 'dağlar ile taşlar ile çağırayım Mevlam seni' derken işaret ettiği şey tam olarak bu cemaattir. Bu meyanda dikkate değer hususlardan birisi taşlardan söz eden bir ayet-i kerimede dindar insandan söz eder gibi 'Allah korkusu ile yuvarlanan taşlar' tabirinin kullanılmış olmasıdır. Öyleyse İbnü'l-Arabi'nin alem tasavvurunda birinci ilke 'her şey canlıdır' seklindeki ilke olacak, bu durumda insanın içinde bulunduğu cins bütün varlıkları ihtiva edecek şekilde genişleyerek insana mahsus ayrıcalık ortadan kalkacaktır. Hiç kuşkusuz böyle bir ilke kadim zamanlardan beri bilinen animist evren inançlarının düşüncelerine hak vermek demektir.
Bunun akabinde İbnü'l-Arabi, canlılık ilkesinin ötesine geçerek her şeyde bilinç ve akıl bulunduğunu söyler. Her şeyin bir amaçla yaratılmış olması yaratılış amacını bilebilecek ve gereğini yerine getirebilecek bilinç halini de iktiza eder. Bir ayet-i kerimede her şeyin Hakk'ı nasıl tesbih ettiğini 'siz anlamazsınız' denilir, İbnü'l-Arabi'ye göre bu ifade 'başka birisi anlar' demeyi de içerir. Başta Hz. Peygamber olmak üzere birçok veli doğanın canlılığına ve aklına şahitlik etmiş, doğadaki varlıklarla konuşmuş, onlarla aralarında sohbetler olmuş, onların hüviyetlerine şahitlik etmişlerdir. İbnü'l-Arabi'nin bu düşüncesini güçlendirebilecek delillerden birisi ilahi naslarda zikredilen kuşların konuşması bahsidir. Hüdhüd yeryüzünde Allah'a şirk koşulduğunu Hz. Süleyman'a bildirirken aynı zamanda bundan rahatsız olduğunu da ima eder. O zaman ilahi naslarda hayvanlar, bilgi ve duygu ile nitelenmiş olmaktadır.
İbnü'l-Arabi bu nedenle insanı öteki varlıklardan ayrıştıran her iki kavramı yetersiz kabul ederek yeni bir insanı tanımı peşinden gider: 'İnsan hayvandır' demek ile onu cemadat kategorisinden ayrıştırmadığımız gibi 'düşünendir' demekle de onu hayvanlardan ayrıştırmış olmayız. Bütün varlıklar kelimenin hakiki anlamıyla canlı, yani hayvan sınıfına dahildir. Bu durum İbnü'l-Arabi'nin el-Halık ismi ile el-Hayy ismi arasında kurduğu ilişkiyi gösterir. Allah'ın yaratması varlık vermesi, varlık vermesi de hayat sahibi kılması demektir. Bu durumda her şey yaratılmıştır demek her şey hayat sahibi olarak yaratılmıştır demek olduğu kadar her şey el-Hayy'dan var olmuştur demektir. Sudur teorisinin kurucu ilkelerinden birisi olmak üzere, var olandan varlık çıkabilirken hayat sahibi olandan da ancak hayat sahibi olan çıkar. Bu durumda bütün varlıklar müspet bir yolla el-Hayy'a teşkil eder. Bu yorumda el-Hayy, yaratma ve var etme anlamlı isimlerin anlamlarını ihtiva ederek yaratmanın kaynağı olur.
Hayat bütün varlığa sirayet eden ilahi sır ve Allah ile varlıklar arasında süregelen bağdır. Bu ise Hayy ile birlikte öteki ismi yani el-Kayyum'un gereğidir. O halde el-Hayy ve el-Kayyum birbirini ikmal eden iki isim olarak her şeyin canlı ve bilinçli yaratıldığını anlatır. İbnü'l-Arabi suyun yaratılışın ilkesi oluşunu buradan hareketle açıklar: Her şey sudan yaratılmıştır ve sudan yaratılan her şey canlı kılınmıştır. Tasavvuf metinlerinde su bazen bilginin bazen hayatın remzi olarak kabul edilirken bilgi ile hayat su ilkesinde birleşir. Her şey canlıdır ve her şey bilinçlidir dediğimizde ise bilgi ile canlılık insanı herhangi bir şekilde ayrıştıramaz. Bu durumda insanı tanımlamak için başka bir yaklaşım geliştirmek gerekir: Bu yaklaşım İbnü'l-Arabi'nin düşüncesinde kevn-i cami yani bütün varlıkların özellikleri ile ilahi alemin özelliğini kendinde toplayan varlık olarak insanı düşünmek demektir.
Ekrem Demirli
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Kevn-i Câmi: İbnü’l-Arabî Metafiziğinde İnsan (17.01.2022)
- Tezatlı varlık olarak insan (15.01.2022)
- Müslümanların bir Ortaçağ'ı var mıydı? (10.01.2022)
- Taklit ve tahkik üzerine: Bilgiyi aktarmanın imkanı (30.12.2021)
- Şeb-i Arus: Ballar Balı ile Kovan (26.12.2021)
- Kalp nedir? (22.12.2021)
- Ölüm ve Düşünce (19.12.2021)
- Kalp ve Sadr (15.12.2021)