Bu bağnazlık Almanya'ya yakışmıyor!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçtiğimiz hafta sonu Londra'da Mesut Özil ve İlkay Gündoğan ile görüşmesi nedeniyle Almanya'da yine bir bardak suda fırtınalar koparılıyor.
Alman Milli Takımı'nda oynayan Türkiye kökenli bu iki oyuncu Almanya'da bazı çevrelerce açıktan vatan haini ilan edildi.
Yetmedi, Alman Futbol Federasyonu iki oyuncunun Cumhurbaşkanı ile görüşmesini Almanya'ya entegre olmadıklarını gösterdiğini iddia ederek eleştirdi.
Bazı çevreler Alman milli takımından kovulmaları için kampanya başlatırken, bazıları da iki oyunucunun eğitim düzeylerinin düşük olduğundan dem vurarak ne yaptıklarının farkında olmadıklarını iddia etti.
İnsan buram buram oryantalizm, ırkçılık ve faşizm kokan bu bağnazlık karşısında gerçekten hayret ediyor!
Zira bu söylemler bu iki oyuncuyu düşünme yetisine ve kendi kararlarını vermeye haiz iki birey olmaktan ziyade kendilerine dikte edildiği gibi düşünmeleri gereken eğitimsiz iki doğulu olarak resmetmekte.
Almanya'da doğmuş büyümüş, Alman vatandaşı ve Alman milli takımına büyük katkılar yapmış olan bu iki futbol starının sırf siyasi görüşleri ve düşünceleri nedeniyle toplumsal lince tabi tutulması ve toplumun büyük çoğunluğunun buna sessiz kalması Almanya adına gerçekten endişe verici.
İnsanın sorası geliyor, Almanya'da herkes devletin yahut toplumun çoğunluğunun bir konudaki görüşlerini kabul etmek zorunda mı?
İnsanların özgürce düşünme, düşündüklerini ifade etme özgürlüğü yok mu?
Türk kökenli olduğu için bu iki futbolcu diğer Alman vatandaşlarından daha mı az özgürlüğe sahip?
Almanya'da Türklerin entegrasyonundan anlaşılan devletin söylemlerini kabul etmeleri ve asla sorgulamamaları mı?
İki oyuncunun Erdoğan ile buluşmalarının entegrasyon konusunda yanlış giden her şeyi temsil ettiği söylemi aslında Almanya'daki problemin ta kendisidir.
Zira burada açıkça görülmektedir ki Türkler devletin yahut toplumun çoğunluğunun görüşlerini kabul etmeye zorlayan açık bir anti demokratik dayatma ile karşı karşıyalar. Bunun adı entegrasyon ya da asimilasyon bile değildir. Bunun adı faşizmdir.
Ama son yaşanan referandumda görüldüğü üzere Almanya'daki Türk toplumunun kahir ekseriyeti kendisine neyi nasıl görmesini gerektiğini öğretmeye çalışan ve Türklere tepeden bakanlara boyun eğmiyor.
İşin garibi bütün bu olanların demokrasi adına yapılıyor olması. Halbuki demokrasi en temelinde hoşlanmasanız ve tasvip etmeseniz bile başkalarının görüşlerine saygı duymayı gerekli kılar.
Bundan dolayı Alman dostlarımıza tavsiyemiz başlarını iki ellerinin arasına alarak sakince bu işin nereye gittiğini düşünmeleri, zira bu bağnazlık Almanya'ya yakışmıyor.
Enes Bayraklı
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Irkçılık yaparak anti-semitizmle mücadele edilmez! (11.05.2018)
- Avrupa’nın yeni günah keçisi Müslümanlar (07.05.2018)
- Avusturya'da başörtüsü yasağı (03.05.2018)
- Demokratik Avrupa’nın seçim yasakları (28.04.2018)
- Yeter söz milletindir, AB’nin, Avrupa Konseyi’nin ya da ABD’nin değil! (25.04.2018)
- 28 Şubat zihniyeti Avusturya’da hortladı (20.04.2018)
- Türk dış politikasında soğuk savaş parantezi kapanıyor (13.04.2018)
- Zeytin Dalı Operasyonu ezberleri yıkmaya devam ediyor! (10.03.2018)