HDP Kandil'den bağımsız bir siyasi aktör olduğunu kanıtlayabilir mi?
Çocukları PKK tarafından kandırılarak dağa çıkarılan Diyarbakır Annelerinin HDP il binası önünde başlattığı oturma eylemi 16. gününe girdi. PKK'nın bölgede oluşturduğu korku duvarını aşan annelerin sayısı zaman içinde 43'e yükseldi.
Annelerin talebi basit: Çocuk yaşta tüm uluslararası anlaşmalara aykırı olarak kandırılıp veya radikalleştirilerek dağa çıkarılan çocuklarının kendilerine iade edilmesi ya da akıbetleri ile ilgili bilgi almak.
Bu talebin muhatabının HDP olmasının sebebi ise gayet basit, zira herkes biliyor ki HDP PKK terör örgütünün siyasi uzantısı ve Kandil'den yönlendiriliyor.
Çocuklar da zaten HDP teşkilatı vasıtasıyla radikalleştirilip, yine HDP teşkilatı vasıtasıyla dağa gönderiliyor.
Bu noktada HDP'li belediyelerin gençlik merkezleri ve gençlik kampları adeta radikalleştirme merkezleri gibi çalışarak bu çocukların dağa çıkmalarını organize ettiklerini biliyoruz.
İçişleri Bakanlığı işte bu ve başka sebeplerden dolayı geçmişte yüzlerce HDP'li belediyeye kayyum ataması yaptı ve bu gidişle yeni belediyelere de kayyum atamaya devam edecek.
Bu adımı antidemokratik bularak eleştiren çevreler ve muhalefet PKK karşısında HDP'ye alan açılması ve siyasete bir fırsat verilmesi gerektiğini iddia ediyorlar.
Halbuki öncelikle HDP'nin Kandil'den bağımsız ve kandile rağmen adım atabilen bağımsız ve meşru bir siyasi aktör olduğunu kanıtlaması gerekiyor.
Zira HDP ve onun öncülü olan siyasi partilerin geçmişinde bu konuda tek bir örnek dahi yok.
HDP Diyarbakırlı annelere sahip çıkarak bu alanda ilk adımı atabilir.
Muhalefet de eğer gerçekten HDP'ye ve siyasete şans verilmesi konusunda samimi ise ittifak kurduğu HDP'ye bağımsız bir siyasi aktör olduğunu kanıtlaması için baskı yapabilir.
Böylelikle sırtını terör örgütüne dayamış gayri meşru bir siyasi hareketle ittifak kurmuş olmanın yükünden de kurtulmuş olurlar.
Bütün bu beklentilerin gerçekleşmesi çok zor olan bir hayalden öteye gitmediği ise çok açık.
Zira ne HDP'de böyle bir cesaret ve istek ne de muhalefette böyle bir siyasi vizyon var.
HDP varlığının garantisi olarak PKK'yı gördüğü ve geniş bir toplumsal tepki ve izolasyon ile karşılaşmadığı müddetçe PKK'ya karşı tavır almaz, alamaz.
Muhalefet ise 40 yıldır bu ülkenin sırtında yük olan terör sorununun çözümüne ciddi bir katkı sağlamaktan ziyade kurduğu ittifaka zarar gelmemesini ve günlük siyaseti önceliği müddetçe böyle bir vizyon geliştiremez.
Dolayısıyla HDP'ye ve siyasete bir şans verilsin demeleri demagojiden öteye gitmeyen bir söylemden başka bir şey değil maalesef.
Enes Bayraklı
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Almanya aşırı sağcı terörle neden mücadele edemiyor? (05.07.2019)
- Popülizm dalgası (02.07.2019)
- Esas kimin derse ihtiyacı var? (21.06.2019)
- Organize işler (20.06.2019)
- CHP eski Türkiye'nin siyasetini en sonunda hortlattı (17.06.2019)
- CHP’nin İstanbul eşbaşkan adayı (15.06.2019)
- Gerçek muhalif kim? (14.06.2019)
- Türkiye AB ilerleme raporlarını ne zaman ciddiye alır? (31.05.2019)