Bütün eksiklerine rağmen AK Parti bu ülkenin tarihinde gördüğü en başarılı siyasi parti.
Zira 2003'ten bugüne kadar Türkiye sağlıktan, ulaşıma, turizmden, ihracata her alanda çağ atladı.
AK Parti kendisini sürekli yenileyen, öz eleştiri yapabilen, yeni koşullara adapte edebilen bir parti. 17 yıllık başarısını buna borçlu.
Karşındaki CHP ise geçmişteki hatalarıyla yüzleşmekten ısrarla kaçınan ve her seçimde hafif bir makyajla milletinin önüne çıkan bir parti.
Bu öz eleştiri ve yüzleşmeden ısrarla kaçan CHP ve destekçileri çareyi AK Parti'nin inkar edilmesi mümkün olmayan bütün başarılarını tersyüz edip, itibarsızlaştırmakta buldular.
Mesela savunma sanayiindeki büyük atılımı görmezden geldiler, görmezden gelemedikleri yerde ortaya konan başarıları hafife aldılar ve itibarsızlaştırdılar.
PKK, DEAŞ, FETÖ ve DHKPC ülke içerisinde neredeyse bitme noktasına getirildi, bunu bile yok saydılar.
Bugüne kadar en fazla ağaç dikmiş olan ve arıtma tesisleri dahil çevre yatırımları yapmış olan AK Parti'yi yeşil ve çevre düşmanı ilan ettiler.
Cumhuriyet tarihinin en büyük ve en fazla alt yapı yatırımlarını yapmış olan AK Parti'nin hastane, otoyol, köprü, havalimanı gibi eserlerini itibarsızlaştırmak için akla hayale gelmedik yalanlar ortaya attılar.
Marmaray'dan geçmeyiz, su sızdırıyor dediler. Şimdi Marmaray'dan inmiyorlar.
Avrasya tüneline karşı çıktılar, en çok onlar kullanıyorlar.
Yeni İstanbul havalimanının zemini çürük açılmayacak dediler, havalimanı açıldı, tıkır tıkır işliyor.
Havalimanının pistleri eğimli olduğu için uçakların balataları ısınıyor diyerek yalan frenlerinin patladığını açıkça ortaya koydular.
Tarihimizde engelliler, yaşlılar ve dar gelirlilere en fazla sosyal destekleri sağlamış olan bir iktidarı, yoksullara yabancılaşmış diye lanse ettiler.
Üniversite harçlarını kaldıran, yüzlerce yeni üniversite açan, öğrenci yurtlarının sayısını ve kalitesini arttıran, bursları ve kredileri arttıran AK Partiyi üniversite gençliğine düşman gibi gösterip belediyelerin verdiği bursları Anayasa Mahkemesine götüren CHP'yi öğrenci dostu ilan ettiler.
Medyaları ve akademisyenleri sonuna kadar ideolojik, bağnaz ve taraflı olmasına rağmen utanmadan milletinin ve devletinin yanında duran medya ve akademisyenlere yandaş dediler.
Oylar çalınıyor dediler, kendilerinin çaldığı ortaya çıktı. Oy farkı 29 binden 13 bine nasıl düştü diye sorulunca pişkin pişkin YSK kararında çalma ibaresi yok deyip zeytinyağı gibi üste çıktılar.
Binali Yıldırım soruları istedi dediler, soruları kendilerinin istediği ortaya çıktı.
İnkâr edemedikleri bir icraat hizmet önlerine konuldu mu, yolsuzluk ve başarısızlıkla dolu geçmişlerini unutup utanmaz bir şekilde bizim vergilerimizle yapıldı, zaten yapılacaktı dediler.
En sonunda da hiçbir somut başarıya imza atmamış, verdiği vaatlerin çoğunu gerçekleştirmemiş, mal varlığı hakkında gizlilik kararı olan eskinin müteahhidi bir ilçe belediye başkanını Binali Yıldırım gibi geçmişi başarılarla dolu vakur bir siyasetçinin karşısına aday diye çıkardılar.
Şimdi burada sorulması gereken soru şu, esas dersin kime verilmesi gerekiyor?
Bütün sorunlarına rağmen tabanından gelen eleştirileri ve talepleri bazen geçte olsa dikkate alan ve bugüne kadar ki başarıları ortada olan bu ülkenin kimliği, tarihi ile bir problemi olmayan AK Parti'ye mi ders verilmesi gerekiyor?
Yoksa yakın geçmişi yolsuzluk, başarısızlık, demokrasi karşıtlığı ile dolu olan ve bu ülkenin tarihi, kimliği ve kültürü ile bir türlü barışmamış olan ve muhafazakâr seçmenin zekasıyla ve değerleriyle adeta alay eden CHP ve onun yalancı adayına mı ders verilmesi gerekiyor?
Kendisini küskün ve kırgın olarak tanımlayan muhafazakâr seçmen kendine bu soruyu samimiyetle sormalı.