Anne her zaman annedir
Padişahların anneleriyle ilişkilerine baktığınızda bir tarafta oğullarına "arslanım" diye hitap ettikleri resmi ve protokol yönü gözüküyor. Diğer tarafta da hükümdar annelerinin çocuklarına "aman oğlun üşütme, aman cirit oynayıp sakatlanma dediği" anne yönünü görüyoruz
Osmanlı tarihinin en renkli isimlerinin başında gelen Kösem Sultan önce eşi Birinci Ahmed'in daha sonra da oğulları Dördüncü Murad ve Sultan İbrahim ile torunu Dördüncü Mehmed'in hükümdarlıkları döneminde yaklaşık yarım asır imparatorluğun tarihinde önemli rol oynadı. Döneminde ümmü'l-Müminin, yani Müminlerin annesi olarak anılırdı.
17. yüzyılda padişahların çocuk yaşta tahta çıkmaları devlet yönetiminde bir boşluk meydana getirmişti. Bu dönemde devlet idaresinde harem ve valide sultanlar ön plana çıktılar. Kadınların devlet yönetimini üstlenmesini tuhaf karşılayan tarihçiler de valide sultanların devlet idaresindeki rollerini tenkit ettiler. Ancak hükümdar otoritesinin bulunmadığı bir dönemde Kösem Sultan ve Turhan Sultan'ın hanedanın akıbetini her şeyin üstünde tutması devletin devamını sağladı. Tam da ihtiyaç olduğu bir dönemde sarayda böylesine muktedir kadınların bulunması, Osmanlı Hanedanı ve İmparatorluğu için önemli bir şanstı.
BİR ANNE OLARAK KÖSEM SULTAN
Kösem Sultan, bir taraftan devleti yönetmeye çalışıyor diğer taraftan ise büyüdükçe kabına sığmayan oğlu Dördüncü Murad'a söz dinletmeye çalışıyordu. Günümüzdeki bir anne gibi oğlunun soğukta üşüyüp hasta olmamasına ve tehlikeli sporlarla uğraşmamasına çalışıyordu.
Veziriazama yazdığı bir mektupta, "Arslanım sabah gider ahşam gelür. Ben dahi görmem soğuktan perhiz etmez. Mizacı gider, bozulur. Hele oğul olmaya beni helâk edeyor. Allah emaneti buldukça kendiye nasihat edesiz canını esirgesün. Neyleyüm söz tutmaz. Hastalıktan kalkmıştır soğukta gezer, bunlar bende akıl komadular. Hemen vücutları sağ olsun" demişti.
Yine oğlunun cirit oynamasından da rahatsızdı. Veziriazama yazdığı bir başka mektupta ise, "Keşke benim sözceğizimi tutup Atmeydanı'nda ciridi kaldursanuz gayet makul idi. Varsunlar Langa'da oynasunlar. Zira benim arslan nice hevesi hatırına gelür, benim aklım gider. Hele bunu eyi manadır diyen yalan söyler. Hemen açmazdan tembih edesiz. Neyleyim şimdiden sonra bizim sözümüz anları acı gelür. Hemen dünyada var olsun. Cümlemize lâzım vücududur. Derdim çoktur, kaleme gelmez. Hele kadir olduğunuz kadar nasihat lâzımdır. Birin tutmazsa birin tutar. Hemen sağlık olsun. Hep olur biter" demişti.
Erhan Afyoncu-Sabah
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Atatürk, Meclis'i dualarla açmıştı (06.05.2018)
- Osmanlı Türkçe’yi resmî dil ve bilim dili yaptı (29.04.2018)
- II. Abdülhamit en çok Yörüklere güvenirdi (24.04.2018)
- Seçimle II. Mahmud döneminde tanıştık (22.04.2018)
- Suriye’deki Alman-İngiliz çekişmesi bizi II. Dünya Savaşı’na sokuyordu (15.04.2018)
- Sanatçı ve yazarlarımız Çanakkale’de de Mehmetçik’leydi (08.04.2018)
- Fransa asırlardır bize Fransız kaldı (01.04.2018)
- Sahtekâr satıcıya falaka ve teşhir cezası verilirdi (25.03.2018)