Erhan Afyoncu

Kanunî’nin gönlünü fetheden Hürrem Sultan nerelidir?

Bu hafta Ukrayna Büyükelçiliği'nin talebi üzerine Hürrem Sultan'ın türbesindeki Rus asıllı olabileceği yönündeki ibarenin değişmesi gündemdeydi. Türbedeki yeni panoda etnik köken belirtilmeksizin sadece Hürrem Sultan'ın bugünkü Ukrayna sınırları içinde doğduğu belirtildi.

GENÇLİK YILLARI BİLİNMİYOR

Batılı tarihçiler tarafından genelde Roxelana, Rossalane, Roxa, Roza, Rossa ve Ruziac adlarıyla bilinen Hürrem Sultan'ın aslen nereli olduğu kesin olarak bilinmiyor. Hürrem Sultan üzerine bir araştırma yapan Galina Yermolenko, "Roxolana'nın Osmanlı imparatorluk hareminde doğuşu bir meteorun veya parlak bir kuyruklu yıldızın gece karanlığında parlamasına benzetilebilir" der. Avrupalı bazı araştırmacılar ve tarihçiler Hürrem Sultan'ın Rus kökenli olduğunu söylerler. 16. yüzyılın ortalarında Kırım'daki Litvanyalı bir büyükelçi olan Mikhail Litvin, "Türk imparatorunun aşkı, veliaht ve en yaşlı şehzâdenin annesi, bir zaman önce bizim topraklarımızdan kaçırılmıştı" der. Venedik Elçisi Navagero'ya göre Hürrem Sultan, "Rus ulusundandı, majesteleri tarafından o kadar sevilmişti ki Osmanlı hanesinde daha yüksek kudrete sahip hiçbir kadın olmadı. Hoş, mütevazi, Büyük Efendi'nin tabiatını çok iyi bilen biri" idi.


Yine Venedik elçilerinden Trevisano da Hürrem Sultan'ı Rusyalı Sultan olarak adlandırır. Araştırmacı Yermolenko, "Roxolana'nın Ukraynalı'dan çok Rusya kökenli olduğuna dair kanaat Roxolana ve Rossa kelimelerinin yanlış yorumlanmasından kaynaklanmaktadır. Erken modern dönem Avrupa'sında Ruthenia eyaleti (Rutenya) Batı Ukrayna'yı işaret etmekteyken bu isim değişik zamanlarda Kırmızı Rusya Galiçya veya Podolya (günümüzde doğu Podolya Polonya yönetimindedir) olarak anılmıştır. Günümüz Rusya'sı ise Moskof veya Moskof Rus veya Moskova Dükalığı olarak anılmaktaydı. Antikçağ'da Roxolani göçebe Sarmatyalı bir kabile ve Dinyester Nehri yakınlarındaki yerleşimler için kullanılmaktaydı" diye Hürrem Sultan'ın Rus zannedilmesinin sebeplerini açıklar. Avrupalılar'ın "Rutenyalı bakire" anlamına gelen Lehçe bir terimden dolayı, Hürrem Sultan'ı Roxelana olarak zikrettikleri de rivayet edilir. 1620'lerde İstanbul'da bulunan Lehistan Elçisi Samuel Twardowski'ye göre Roxolana, Dinyester üzerindeki Lvov'a yakın bir kasaba olan Rogatin'inden (Rohatyn) Ortodoks bir rahibin kızıdır. Bukovina bölgesinin eski bir halk şarkısına göre ise genç ve güzel Nastusenka Tatarlar tarafından Rohatyn'den kaçırılarak, sultanın haremine satılmıştı.


GÖNLÜNÜ FETHETTİ

Hürrem Sultan, Tatarlar tarafından Dinyester üzerinde Lvov yakınındaki yaşadığı yerden esir alınmıştı. Daha sonra hangi yolla Harem'e geldiği tam olarak bilinmiyor. Manisa'da mı Kanunî'nin Harem'ine girdi, yoksa İstanbul'da mı tam olarak çözülememiştir. Harem'e alındığı zaman yaşının 14-17 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Yüzünde daima bir gülümseme havası olduğu için yeni bir isim verilirken bu özelliğinden dolayı Hürrem adı verilmişti. Harem'de öne çıkmayı ve Kanunî'nin gönlünü kazanmayı başardı. 1521'de Şehzâde Mehmed doğdu. Kanunî'nin gözü artık Hürrem Sultan'dan başkasını görmüyordu. Hürrem Sultan bundan sonra Kanunî'nin yanına başka bir kadın yaklaştırmadı. Hürrem'in, Kanunî'yi kendine bağlaması yüzünden Harem'deki diğer kadınlar, özellikle Şehzâde Mustafa'nın annesi Mahidevran Kadın ile araları gün geçtikçe daha da bozuldu. Ancak durum daha da ileri gitmeden Kanunî'nin annesi Hafsa Sultan'ın devreye girmesiyle gerginlik kısa bir süre için son buldu. Hafsa Sultan'ın 1534'te vefat etmesi üzerine Harem'in tek hakimi Hürrem Sultan oldu ve ilk iş olarak da rakibesi Mahidevran'ı oğlu Şehzâde Mustafa'nın yanına göndertti. Daha sonra üstüne üstlük daha önceki padişahlar cariyelerle nikâhlanmazken, 1533 veya 1534'te Hürrem'e nikâh da kıydırdı. 1558'de ölene kadar Kanunî'nin en büyük aşkı ve yol arkadaşı olarak kaldı.

HÜRREM SULTAN'IN ÖLÜMÜ

Hürrem Sultan, daha önceki hasekilerin aksine 1542'de Manisa sancakbeyliğine gönderilen en büyük oğlu olan Mehmed'le beraber sancağa gitmemişti. Daha sonra iki oğlu sancağa vali olarak gönderildiğinde de İstanbul'dan ayrılmadı. Bu durumda sakat olan oğlu Şehzâde Cihangir'i İstanbul'da yalnız bırakmamak, oğullarından birini tercih etmemek ve Kanunî'yi yalnız bırakmamak isteğinin de etkisi vardı. Ancak sık sık oğullarını valilik yaptığı yerleri ziyaret ederek, şehzâdelerini yalnız bırakmadı. 1543'te Manisa'da Şehzâde Mehmed'i ve Konya'da Şehzâde Selim'i ziyaret etti. 1544'te kızı Mihrimah, damadı Rüstem Paşa ile birlikte Bursa'ya gitti. Ailesini orada topladı. 1547'de Şehzâde Cihangir'i yanına alarak Şehzâde Mehmed'in ölümünden sonra Manisa'ya gönderilen Şehzâde Selim'in yanında bir ay geçirdi. 1548'deki Azerbaycan seferi sırasında Edirne'ye batı hudutlarını ve bölgeyi muhafaza için görevlendirilen Şehzâde Selim'in ziyaretine gitti.


Venedik elçileri Navagero ve Trevisano'nun, 1553 ve 1554 yıllarına ait raporlarına göre bu yıllarda 50 yaşı civarında olan Hürrem Sultan, Kanunî Sultan Süleyman tarafından hâlâ çok sevilmekteydi ki bu dönemde gençlik yıllarından eser kalmamıştı. Elçilere göre Hürrem Sultan, Kanunî'nin hayatının en büyük aşkı, yol arkadaşı, resmî eşi ve sıradışı bir kadın karakterdi. Hürrem Sultan, Şehzâde Mustafa'yı devredışı bıraktırarak oğullarının taht yolunu açmıştı. Ancak oğullarının tahta geçtiğini göremedi. Kanunî ile 1558'de Edirne'ye gittikleri zaman rahatsızlandı ve doktorların tüm müdahaleleri bir işe yaramadı. O dönemde İstanbul'da bulunan Mekkî, Hürrem Sultan'ın bir süredir sıtma ve kulunçtan ıstırap çektiğini söyler. İstanbul'a getirildikten kısa bir süre sonra da 1558 Nisanı ortalarında vefat etti. Cenazesi vezirlerin omuzunda Bâyezid Camii'ne getirilip, Şeyhülislam Ebussuud Efendi'nin imamlığında cenaze namazı kılındıktan sonra Süleymaniye Camii yanındaki türbesine defnedildi.

HÜRREM SULTAN'IN HAYIRSEVERLİĞİ

Hürrem Sultan, 1536'da İstanbul Aksaray'da bir cami, imaret, medrese, darüşşifa ve sıbyan mektebi ve çeşmeden oluşan bir külliye inşa ettirdi. Bu eser Sinan'ın mimarbaşı sıfatıyla İstanbul'da inşa ettiği ilk külliyeydi. Hürrem Sultan, ayrıca Edirne ve Ankara'ya külliyeler inşa ettirdi. Edirne'ye su getirtti. Kudüs'te bir darülaceze ve imaret ile Mekke'de bir imaret yaptırdı. Ayrıca İstanbul'da bir imaret ile iki hamam da inşa ettirmişti.


Erhan Afyoncu - Sabah

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.