Fransız İhtilali özgürlükle özdeşleştirilmiş bir devrim gibi gösterilir. Ancak ihtilal döneminde yüzbinlerce Fransız, "Cumhuriyet düşmanı" diye en vahşi şekillerde öldürülmüştür. Ülkemizde Afrika ve Fransa tarihi konuları çalışan nadir tarihçilerimizden Ahmet Kavas, "İki Din Arasında Fransa" isimli eserinde ihtilal sırasındaki katliamları ve kaçan kral taraftarlarının ülkemize sığınmak istemelerini teferruatlı olarak anlatır.
CUMHURİYET DÜŞMANLARI
Fransa Kralı XVI. Louis, vergi toplamak isteyince parlamentoyu toplamaya mecbur olmuştu. Parlamento 5 Mayıs 1789'da toplanınca halkın temsilcileri bazı haklar talep ettiler. Kral talepleri kabul etmeyip, parlamentoyu dağıtmaya kalkınca Parisliler 14 Temmuz 1789'da Bastille Hapishanesi'ni basıp, mahkumları saldılar. Bütün Paris'i kontrol altına alıp, yeni yönetimler kurdular. Bundan sonra bir taraftan krallıkla ilgili kurumlar ve feodal haklar ortadan kaldırılırken, bir taraftan da yıllarca sürecek bir kaos ve anarşi dönemi yaşandı. İhtilalin getirdiği uygulamalara karşı çıkan, kendi dini düşüncelerinden vazgeçmeyen milyonlarca Fransız, Cumhuriyet düşmanı diye öldürüldü. Anatole France, 1912'de yayınladığı "Tanrılar Susamışlardı" isimli eserinde ihtilal sırasında akan kanların çok renkli tasvirini yapar.
Tarihe ilk soykırım diye geçen asıl katliam ise Vendée bölgesinde gerçekleşmişti. İhtilal komitesinin din adamları için hazırlattığı yasaya piskopos ve papazları yemin ettirme teşebbüsü Fransa'nın kuzeyindeki Vendée'de büyük yankı uyandırdı.
Vendéeliler ihtilalcilerin kilise uygulamalarına karşı çıktılar. Ancak bunun üzerine Cumhuriyet düşmanı damgasını yediler. Katolikliğe sıkıca bağlı olan ve geçimlerini topraktan sağladıkları için arazilerinden kopmak istemeyen Vendéeliler sadakatle bağlı oldukları kralın idam edilmesiyle birlikte iyice gerginleşmişlerdi. 1793'te ülke genelinden 300 bin gönüllü asker alınması kararı Vendéeliler'in başkaldırması için zemini hazırlamıştı. Birinci Vendée Savaşı olarak da bilinen bu ilk savaş 23 Aralık 1793'te bitti. Her türlü zulme ve baskıya rağmen Vendéeliler boğun eğmediler. En ufak bir fırsat bulduklarında savaşı devam ettirdiler.
ÇOCUKLARI ÖLDÜRDÜLER
Cumhuriyet Orduları komutanlarından François Joseph Westermann Fransız İhtilali'nin ardından kurulan Kamu Güvenliği Komitesi'ne Vendée'den 23 Ekim 1793 tarihli şu mektubu göndermişti:
"Artık Vendée yok, kadınlarıyla ve çocuklarıyla kılıçlarımız altında öldüler. Onları Savernay'ın meralarına ve ormanlarına gömdüm. Bana verilen emirleri yerine getirerek çocukları atların ayakları altında ezdim, bir daha haydutlar doğurmasınlar diye kadınları katlettim. Hepsini yok ettiğim için bana kötülük yapmak üzere yaklaşabilecek biresirim bile yok."
İhtilalciler'in katliamları sonucu bütün Vendée, millî mezarlığa dönüştürüldü. Vendéeliler'i öldürmek için giyotin, suda boğma, kurşun, süngü, kılıç, tüfek dipçikleri kullanıldıysa da bu savaş aletlerinin hazineye belli bir külfet getirdiğini düşündüler. En etkili silah zehir olmalıydı ve hem de az masraflıydı. Vendéeliler'in yiyecekleri, içecekleri zehirlendi, köylülerin sığınacağı ormanlar yakıldı.
Vendée bölgesinde 200 binden fazla insan öldürülmüştü. Bir bölge insanına karşı yapılan bu toplu kıyım Avrupa'da işlenen ilk génocide, yani soykırım olarak tarihe geçti. Bu katliamda hayatını kaybedenlerin cesetleri, 1814'te çıkarılarak düzenlenen dini törenlerle kilise bahçelerine ve mezarlıklara gömüldü.
VERDİKLERİ SÖZLER
Fransa'daki katliamlar sırasında canlarını ve mallarını İhtilal ordularının saldırısından korumak isteyen yüz binlerce Fransız, İngiltere, Avusturya, Rusya, Amerika ve Prusya'ya sığınmıştı. Ancak hâlâ milyonlarca insanın canı ve malı tehlikedeydi. Viyana'da bulunan Osmanlı elçisine yardım isteyen bir mektup geldi. Katliamdan kurtulmak isteyen Fransızlar, Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa'daki topraklarının herhangi bir bölgesine, Mora yarımadasına veya Girit'e yerleşmek için izin istiyorlardı. Osmanlı padişahı kendilerini kabul edecek olursa derhal Tuna üzerinden ve Venedik körfezinden geçerek bir taraftan büyük bir katliamdan kurtulacaklar diğer taraftan da Osmanlı İmparatorluğu'na birçok alanda hizmet etme sözü veriyorlardı.
Erhan Afyoncu- Sabah