Slavlar, bir Türk devleti olan Hazarlar döneminde hanlığın kuzeyindeydiler ve Vikingler'le iç içe yaşıyorlardı. Bizans kaynaklarında Vareg olarak tanımlanan Viking-Slav toplulukları zamanla Rusya'nın içlerine ve Karadeniz kıyılarına ulaştılar. 860'ta İstanbul'a saldırınca Bizans kaynakları bu olayda Varegler için ilk kez "Rus" ismini kullandılar. 9. yüzyılda Vareg boylarına mensup Rurik, Sineus ve Truvor kardeşler Ladoga Gölü'nün kıyılarına ulaştılar. Novgorod'u kuran Rurik, kardeşlerinin kısa bir süre sonra ölmesiyle 862'de Ruslar'ın ilk hükümdarı oldu ve 17. yüzyıla kadar Rusya'yı yöneten hanedana ismini verdi.
KİEV BİR HAZAR ŞEHRİ
Slavlar, Büyük Prensleri Novgorodlu Oleg döneminde güneye yayıldılar. Hazarlar'ın elinde bulunan Kiev ele geçirildi ve yeni Rus devletinin başkenti oldu. Oleg daha sonra çevredeki Slav topluluklarını hakimiyeti altına aldı. İgor'un kardeşi ise kuzeyde Kiev'e bağlı ancak özerk olan Novgorod'un başındaydı. Kiev Slavları en parlak dönemlerini Büyük Vladimir döneminde yaşadılar. Kiev Prensliği, Ruslar'ın en önemli devletiyken, bu prensliğin Karadeniz'deki ticaret ortağı konumundaki Bizans'ın zayıflaması, Kiev'in ekonomik gücünü azalttı.
MOSKOVA YÜKSELİYOR
Moğollar, 1230'lu yıllarda Karadeniz'in kuzeyini ele geçirdiler. Ukrayna'nın merkezi olan Kiev, Batu Han tarafından 1240'da ele geçirildi. Bölgede 1241'de Altınordu Devleti kurulunca Slavlar uzun süre bu devletin hakimiyeti altında kaldılar. Bu yıllarda Moskova küçük bir yerdi. Üçüncü Yuriy'in, Altınordu Devleti'ne dayanarak Moskova Büyük Prensi ünvanını almasıyla bu şehir ayrı bir prenslik oldu. Moskova, bu destekle Tver, Pskov ve Novgrod prenslikleri karşısında daha güçlü bir hâle geldi. Moskova prensleri bütün Rus topraklarını kendi merkezleri etrafında birleştirme politikası izlemeye başladılar. Birinci İvan'ın 1328- 1340 yılları arasındaki hükümdarlığında Moskova prensinin ünvanı artık "Bütün Rusya'nın Büyük Prensi" olmuştu. Üçüncü İvan'ın 1462-1505 yılları arasındaki hükümdarlığında bütün Rus toprakları Moskova'nın etrafında bir araya gelmişti.
Kiev Slavları ise Moğol istilasından sonra bugünkü Polonya-Ukrayna sınırında Galiçya Volhynia Prensliği'ni kurdular. Ancak bu prensliğin kuzey toprakları Litvanya, güney toprakları ise Lehistan tarafından işgal edildi. 1569'da ise Lublin Antlaşması'yla bölge Lehistan ve Litvanya ortak yönetimine geçti. Ukrayna'nın güneyi ise Altınordu'nun mirasçılarından ve 1475'ten itibaren Osmanlı hakimiyetine giren Kırım Hanlığı'na bağlıydı.
MOSKOVA'NIN HAKİMİYETİ
Kiev ve Ukrayna yabancı güçlerin hakimiyetine girerken Kuzey'deki Slavlar Moskova merkezli olarak güçlenmeye devam ediyorlardı. Ukrayna- Rus münasebetlerinde 17. yüzyılla beraber, ilişkilerin merkezine Ukraynalılar'ın atalarından olan Kazaklar oturdu. Kazaklar, 16. yüzyıldan itibaren Ukrayna bozkırlarının hâkim siyasi ve askeri gücüydüler. Rusya, Lehistan ve Osmanlı devletleri arasında farklı ittifaklar kurdular. Rusya ile Lehistan arasında yapılan 1667 Andrusovo Antlaşması'yla Kiev ve Özü Nehri'nin kıyılarında yaşayan Kazaklar Rusya'nın hâkimiyetine girerken, geri kalan Kazaklar ise Lehistan'ın idaresine girdiler.
İşgal altına girmesine rağmen Kazaklar'ın bağımsız olma arzuları uzun süre devam etti. Kazak Hatmanı Mazepa, 1709'da Rus Çarı Petro'ya karşı İsveç kralı Demirbaş Şarl'ın yanında yer aldı. Ancak Ruslar'ın İsveçlileri yenmesi Kazaklar'a pahalıya patladı. Çar Petro fiilen Kazaklar'ın Ukrayna'daki özerkliğini sona erdirdi. 18. yüzyılın ikinci yarısında ise Çariçe II. Katerina, hatmanlık makamını tamamen ortadan kaldırdı. Ukrayna'nın topraklarının önemli bir kısmını, Polonya ve Baltık'ta kazandığı topraklarda yaşayan nüfusu bölgeye iskân ederek kullandı.
19. yüzyıl boyunca Ruslar tarafından Ukrayna'da Slav milliyetçiliğine vurgu yapılarak, Ukrayna kültürü Rus kültürü içinde eritilmeye çalışıldı. Ukrayna, Çarlık Rusya'sı yıkılınca yeniden ortaya çıktı. 1922'de ise Sovyetler Birliği'nin resmen bir parçası oldu. Bu dönemde cumhuriyetin Ukraynalı kimliği ön plana çıkarıldı. Stalin'in Ruslaştırma politikasına tepki olarak, o ölür ölmez, Kruşçev 1954'te Kırım Yarımadası'nı Ukrayna'ya bıraktı. Ukrayna 1991'de Sovyetler Birliği'nin parçalanması sonrası bağımsız bir devlet haline geldi. Bugün Rusya ile Avrupa Birliği arasında çekişme alanı olarak ayakta kalmaya çalışıyor.
Erhan Afyoncu - Sabah