Beka sorunu mu? Hem de nasıl var!
Bunca yıl hesapta gazetecilik yapmış fakat yüksek bürokrasinin emirleri ve patron takımının çıkarlarını korumaktan ötesiyle ilgilenmemiş adamların "beka sorunu var mı, yok mu?"tartışmasına hiç takılmayın!
Zaten 15 Temmuz'u bile görüp kavramak istemeyenlere bir şeyler anlatmaya çalışmak boş iş...
Ama şunu da söyleyeyim...
"Beka sorunu" denilince bunu sadece güncel siyasi konjonktüre ve bazı güçlerin Türkiye'ye yönelik düşmanlık stratejilerine bağlamak da eksik kalıyor.
Sorunun kaynağının çok derinde olduğunu ve toplumumuzun hücrelerine kadar sirayet eden bir hastalığı andırdığını görmemiz gerek.
Ne demek istiyorum, anlatmaya çalışayım...
Alman devletinin yayın kuruluşu Deutsche Welle (eskiden "Almanya'nın Sesi" diye bilinirdi) geçenlerde bir haber yaptı ve haberin linkini de sosyal medyaya koydu.
Haber, Türkiye'nin Antarktika'da bilim üssü kurmasıydı.
Bir dostun uyarısıyla haberin altına gelen yorumlara bakınca utandım, öfekelendim ama acıgerçeğe bir kez daha uyandım.
Yabancılar bu gelişmeyi alkışlıyor, bizim insanlarımız ise alay ediyor, hatta nefret kusuyordu.
"Ucuz domates, patlıcan götürsünler" diye yazanlar...
"Şimdi orayı da pet şişe yığınına çevirirler, uluslararası bir kuruluş bizimkileriengellemeli" diyenler...
"Bilim mi?" diye yazıp kahkahadan kırılan bir adamın videosunu koyanlar... Hepsi oradaydı.
Hemen fetöcülerdir bunlar, deyip geçmeyin...
Bunları yazanların arasında odasından çıkmadan gününü bilgisayar başında geçiren ergenlik çağındaki oğlunuzun veya her gününüzü birlikte geçirdiğiniz iş arkadaşınızın bulunmadığına emin misiniz?
Çünkü yıllar boyu hepimizi etkisi altına alan böyle bir zihin ve kültür eğitimi(!) üzerimize çullandı ve geriye bu zayiat kaldı.
CHP'li bir politikacı ve baro yönetiminde yer alan bir hukukçu "Suriye ile savaş çıksa, Esad'ın yanında yer alırım" diye ilan ettiğinde de bunu "siyasi muhalefet" sanmak, bizim yanlışımızdı. Oysa bu sözler ve tavırlar bir "kayıp kimlikler" gerçeğinin; en derinimize yerleşmiş tehlikenin örnekleriydi.
Beka sorunu mu diyorsunuz?
Var, hem de nasıl var!
Ve asıl tam da bu zeminde var.
Haşmet Babaoğlu- Sabah
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Altını çizdiğim satırlar-64 (03.03.2019)
- Zaman gelip geçerken: Görüntüler, kitaplar, tatlar... (02.03.2019)
- Hepinizin de kaseti yoktu ya! (28.02.2019)
- Zaman gelip geçerken: Popüler psikoloji yalanları (23.02.2019)
- Batı’nın yalanlarına şimdi uyanmazsak, ne zaman? (23.02.2019)
- “Petrol aramayalım” diyen vekil de gördük! (22.02.2019)
- Yoksa artık hayat bu mu? (21.02.2019)
- Kim inanır sana? (18.02.2019)