Öyle diyor 14 Şubat mesajında Kılıçdaroğlu: "Seni seviyorum Türkiye'm."
Sosyal medyadaki görsele uçuşan kalpler, papatyalar, bahar dalları falan serpiştirilmiş.
Kim inanır ki!
Belki siz bakınca içinizden "nasıl bir pişkinlik ama!" diye geçiriyorsunuz...
Nihayetinde...
15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından gittiği her Avrupa şehrinde kendi ülkesini şikâyet edip "20 Temmuz darbesi" teranesini anlatan birinden söz ediyoruz.
Görevden alınmış Fetö'cü yargı mensuplarını AB yetkililerine "haksızlığa uğramış tarafsız hukukçularımız" olarak tanıtan bir siyasetçiden...
***
2017 yılı ilkbaharıydı...
Alman Focus dergisi "vatandaşlarımız Türkiye'ye gelmeye korkuyorlar, acaba bu korkularında haklılar mı, ülkenize seyahat planlarımızı iptal etmeli miyiz?" diye sormuştu da...
Ana muhalefet lideri hiç sıkılmadan şöyle cevaplamıştı: "Böyle bir havanın gerçekten olduğunu tespit ediyorum. Ben uzun zamandır Türkiye'de hiç kimse için güvenlik garantisi olmadığını, ne can ne de mal güvenliği olduğunu söylüyorum."
Bu sözlere "yazıktır, günahtır, bu kadar da olmaz, böyle memleket sevilmez" diyerek isyan edeni gördünüz mü?
Bir tür toplumsal hipnoz altında kemikleşmiş bir seçmen kitlesi var, ne sallasa, yutuyorlar.
***
Hepsini geçtim...
Son birkaç aya baksanız, anlayacaksınız ki...
Ne dünya umurunda Kılıçdaroğlu'nun, ne de Türkiye!
Dünya yanıyor...
Bölgemizde sular ısındıkça ısınıyor...
Diplomatik zirveler birbirini izliyor...
Bu konularda Kılıçdaroğlu'nun ağzından çıkmış dişe dokunur tek bir cümle işittiniz mi?
İşitemezsiniz...
Hiç ilgilenmiyor bunlarla...
Dış işlerini "dışarı"ya bırakmış belli ki.
Öyle garip bir gevşeklik, itici bir rahatlık!
Nasıl bir ülke sevgisiyse artık?
Haşmet Babaoğlu - Sabah