Hatıralar eşliğinde Ayasofya
Milli Gençlik Vakfı'nın çatısı altında, 1988 yılında... Heyecanlı ve tutkulu birkaç genç arkadaş aralarında akitleşiyor. "Ayasofya cami olana kadar binadan içeriye girmeyeceğiz." O gençlerden biri de bendim.
Ayasofya kuşağımızın hayallerinden biriydi. Cami iken müzeye dönüştürülmesi, bizim için 'zincirlenmesi' anlamına geliyordu.
Yanılmıyorsam yirmi iki yaşında, Ayasofya'ya Ağıt isimli bir şiir yazıp Milli Gazete'nin sizden gelenler köşesine gönderdim. Şiirin yayınlanmış hali arşivimde duruyor. Fakat ortaya çıkarmaya niyetim yok. Samimi ve acemi…
Yaş ilerliyor. İşin içinde görmeden ölmek de var. İki kez Ayasofya'nın içini gezmek için niyetleniyor, gidiyor, sonra kavlimizi hatırlayıp geri dönüyorum. İşte bu duyguyla, 6 Kasım 2013 tarihinde, Ayasofya İbadete Açılmalıdır başlıklı bir yazı kaleme aldım. "Ayasofya'ya biletle değil, abdestle girmek istiyoruz" dedim.
AK Partili bazı arkadaşlar, "durduk yere nereden çıktı bu" şeklinde itirazda bulunup biçimsiz sözlerle beni biraz üzdüler. Demelerine göre, onları zor durumda bırakıyormuşum.
Bir ara umudumu kaybeder gibi oldum. Herhalde Ayasofya'nın camiye dönüşmüş halini görmeye ömrüm yetmeyecek. İki küçük çocuğumu yanıma alıp evden çıktım. Onlara Ayasofya'yı gezdireceğim. Bahanem bu. Yine bilet gişesinin önünden döndüm. Bahanem beni bile ikna etmedi, ayrıca hileye giriyordu.
Bu zaman zarfında, kendimce bir Ayasofya koleksiyonu da oluşturdum. Osmanlı ve erken cumhuriyet dönemine ait orijinal Ayasofya kartpostallarından meydana gelen güzel bir toplam. Belki bir teselli.
***
Ayasofya meselesinin tam bağımsızlığa karşılık geldiğini biliyoruz. İkinci Cihan Harbi öncesinde, dönemin zorlu şartları altında, şu veya bu nedenden dolayı müze kararı alınmış olabilir.
Tam da burada bir hatıraya yer vermek istiyorum: Yazılarımdan birinde rahmetli Celal Bayar'la ilgili olumsuz cümleler kurmuştum. Annem yaşındaki kız evladından bir mektup geldi. Okudum ve utandım. O gün şöyle bir karar aldım: Kendini savunamayacak durumda olanların aleyhine yazmamak, arkasından konuşmamak gerekiyor. Umarım anlatabildim.
Lozan Antlaşması için, kimi tarihçiler "şartlı tahliye" ifadesini kullanır. Şöyle bir yorum yapılır: Türkiye, Lozan'da şartlı tahliye edilmiştir.
Çanakkale ve İstanbul'u ele geçirmek için büyük emek harcayan, on binlerce kayıp veren İngilizlerin tek kurşun atmadan bu iki şehri tahliye etmesi, birkaç gün sonra da cumhuriyetin ilan edilmesi, tesadüfler 'zincirinin' bir parçasıdır muhtemelen.
Ayasofya'nın cami olarak Lozan Antlaşması'nın yıl dönümünde (24 Temmuz) açılacak olması, şartlı tahliyenin bittiğini gösteriyor. 'Bağımsızlık' derken kastedilen işte budur. Özgür hale gelen, Ayasofya ile beraber Türkiye'nin kendisidir.
İbrahim Tenekeci
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.