Şehitler tepesi boş değil
"Bayrak", "Fetih Davulları", "Selimler", "Kubbeler", "Süleymaniye" gibi kendisinden daha çok bilinen şiirlerin de sahibi olan bayrak ve vatan şairi olarak bildiğimiz Arif Nihat Asya'nın;
Seccaden kumlardı...
Devirlerden, diyarlardan
Gelip göklerde buluşan
Ezanların vardı
dizeleriyle başlayan "Naat"ı duygu ve estetik bakımından son devirde yazılmış naatlerin en mükemmel örneklerinden biri.
Son günlerde sıkça işittiğimiz "Şehitler tepesi boş değil" cümlesi de Arif Nihat Asya'nın en çok bilinen birkaç şiirinden biri olan Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor isimli şiirinin ilk mısraı.
Şiir şöyle:
Şehitler tepesi boş değil,
Biri var bekliyor.
Ve bir göğüs, nefes almak için;
Rüzgar bekliyor.
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?
Destanını yapmış, kasideye kanmış.
Bir el ki; ahretten uzanmış,
Edeple gelip birer birer öpsün diye fâniler!
Öpelim temizse dudaklarımız,
Fakat basmasın toprağa temiz değilse ayaklarımız.
Rüzgarını kesmesin gövdeler
Sesinden yüksek çıkmasın nutuklar, kasîdeler.
Geri gitsin alkışlar geri,
Geri gitsin ellerin yapma çiçekleri!
Ona oğullardan, analardan dilekler yeter,
Yazın sarı, kışın beyaz çiçekler yeter!
Söyledi söyleyenler demin,
Gel süngülü yiğit alkışlasınlar
Şimdi sen söyle, söz senin.
Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor!
Ve bir bayrak dalgalanmak için;
Rüzgar bekliyor!
Destanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin;
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye? ...
'Böyle bir şiiri kim yazabilir?' diye bir soru sorulsa akla gelebilecek ilk isim Arif Nihat Asya'dır. Milli duyguların çok yoğun olduğu bir dönemde yetişen Arif Nihat Asya'nın vücudunun her zerresi vatan sevgisi ile doludur. Onda hamiyet-i milliye o kadar yüksektir ki vatan sevgisini terennüm etmediği bir dizesi bile yoktur neredeyse. Dolayısıyla onun şiirlerinde işlenmiş başlıca temalar kahramanlık, tarih sevgisi, din, aşk, tabiat ve memleket sevdasıdır.
Arif Nihat Asya'nın beslendiği bir diğer kaynak Üsküdar Mevlevihanesi'nin son şeyhi Ahmet Remzi Akyürek'tir. Şair şeyh-i mezkurun rahle-i tedrisinden geçerek öğrendiği tasavvufu ve Mevlevi kültürünü de şiirlerine taşır.
Hamiyet-i milliyemizi kabartan bu şiirin sadece "Şehitler tepesi boş değil" mısraının geçtiği ilk bölümünden ne anladığımı açıklamaya çalışayım.
Şair şiirine meşhur dizesi ile başlıyor. Burada şehitler tepesi ile kastedilen tüm vatandır, vatanın her bir köşesidir. Boş olmaması ise yurt edebilme uğruna her bir karışı için feda ettiğimiz yiğitlerimizin ebedi istirahatgahı olmasıdır. Şimdiye kadar feda ettiğimiz gibi bundan sonra da gerekirse yine edeceğimizi "Biri var bekliyor"' mısraından çıkarabiliriz. Nefes almak için rüzgar bekleyen göğüs bu vatanın kahraman evlatlarına, şehitlerine aittir. Çünkü onlar ölü değillerdir. Rüzgar ise o kahramanların göğüslerini dolduran değerlerimizdir, inancımızdır, töremizdir, ülkümüzdür. Ve ardından gelenlerin onlar için ettiği dualardır.
Türbe burada iki anlama gelecek şekilde kullanılır. İlki mezar ikincisi ise şehitlerimize gösterdiğimiz saygıdan dolayı mezarlarına gösterdiğimiz hürmette dolayı türbe deriz. Türbenin yakışması ile de bu toprakların adeta süsü olduğu ifade edilmekte. Şehitlerimizin türbeleriyle süslediğimiz topraklar ise Türkün yurdudur, tuttuğu bayrağı Türkün bayrağıdır. Kendisi de yiğit Türk evladıdır. Bu milletin evlatları kendileri ve vatanları için canlarını ve kanlarını feda edenlerin kim olduklarını bilir. Dolayısı ile bizim için onlar meçhul değildir.
Meçhul asker aslında özellikle II. Dünya Savaşı'ndan sonra savaşlarda ölen askerler için yapılan anıt heykellere verilen genel isimdir. Batılıların kendi askerleri için kullandıkları bu ibareyi bizim askerimiz için kullanmaya gönlü razı gelmez şairimizin.
Şiirin kalan kısmında ise şehitlerimizin ve askerlerimizin neden meçhul olmadığı anlatılır adeta. Şiirin tamamı okunduğunda artık şehitler tepesinde türbesi olan kahramanlarımızın isimleri bilinmese de kim oldukları gayet iyi bilinmekte.
Şehitler tepesi hiçbir zaman boş kalmadı ve boş kalmayacak demek bu topraklar her zaman Türk yurdu olarak kalacak demenin şairane ifadesinden başka bir şey değil.
İsmail Güleç
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- MEB'in sessiz devrimi: EBA (04.03.2020)
- Şikâyet cehlden feryâd bî-idrâkliklerden (01.03.2020)
- Kandil geceleri kandil oluruz (27.02.2020)
- Kütüphane medeniyeti (24.02.2020)
- YÖK ve YÖKAK ne yapsın? (21.02.2020)
- Ne kalpsiz olur ne yüreksiz (19.02.2020)
- Dergahlar ve cemevleri ibadethane midir? (16.02.2020)
- Bir yer nasıl ibadethane veya mabet olur? (13.02.2020)