Muhabbetin dereceleri
Diğer dillerde bizim 'muhabbet' gibi çok anlamlı bir kelime var mıdır bilmem. Ama şu kadarını söyleyeyim, bizi bilmek demek, biraz da bu kelimeyi tüm anlamlarıyla bilmek demek.
Muhabbeti; sevgi, aşk, sevda, dostluk, bağlılık, sohbet, yarenlik etmek anlamlarında kullanıyoruz. Birisini sevdiğimizde ona muhabbet besleriz. Sevdiğimizle oturup konuştuğumuzda muhabbet etmiş oluruz. Bir erkek ile bir kadının birbirini tanımasına ve sevmesine vesile olanlara muhabbet tellalı deriz. Ama konu tasavvuf olunca kelime farklı anlamlar kazanmaya başlar.
Eskiler muhabbeti, şiddetine göre on dereceye ayırmışlar. Evveli ilgi duymak, âhiri muhabbetin şiddetiyle yok olmak olan muhabbet olmaz ise yolculuk da olmaz.
Sırayla açıklayalım.
1. Meyl: Sözlükte bir yöne doğru yönelmek, eğilmek, eğik duruma gelmek anlamı verilmiş. Biz ise, bir kimseye veya bir şeye yönelmek, sevgi, ilgi, alâka göstermek, istek ve arzu duymak anlamlarında kullanıyoruz. Tasavvufta yolun en başındakilere muhip deriz. Muhip ilgi duyan kişidir. Yolun başı ise ilgi duymaktır. O yüzden;
Âşık oldur kim kılar cânın fedâ cânânına
Meyl-i cânân itmesin her kim ki kıymaz cânına (Fuzulî)
İlgi duymaya başladığımız anda yolculuğumuz başlar. Çünkü meyl ile başlayan yolculuğun sonu bu uğurda canını vermektir.
2. Arzu: Meyl, iradeye yükselirse arzu adını alır. İradeye yükselmesi ise yâri istemek ile olur. Ama bunun da bir bedeli vardır.
Cân la'lin eyler arzû yâr içmek ister kanımı
Yârâb ne vâdîdir bu kim cân teşne cânân teşnedir (Bâkî)
3. Sahabet: Benimseyip koruma, kayırma sûretiyle sâhiplenme, sâhip çıkma anlamlarında kullandığımız kelime, Arapça olmasına rağmen anlamını Türkçede kazanmış. Kişinin arzu ettiği kişiye karşı, gönlünden bir akış, bir eğilim peyda olması neticesinde de korumaya, sahiplenmeye başlar.
4. Garam: Olağanüstü sevgi, şiddetli arzu ve iştiyak, büyük aşk anlamına gelen garam sevginin gönle adeta yapışmasıdır. Cenap Şehabeddin;
Uyan ey bister-i sînemde yatan tıfl-ı garam
derken âşık olmaya başladığını veya aşık olmak arzusunu dile getiriyordu.
5. Vedâd: Sevgi, dostluk, muhabbet anlamlarına gelen vedâd muhabbetin saf ve katıksız hali. Gönülden diğer eşya ve kişilere olan ilginin atılması hali. Aynı kelimeden türeyen vedûd ise "Kullarını çok seven, onları lutfa, ihsâna garkeden; sevilmeye lâyık ve müstahak yalnız kendisi olan" anlamında Allah'ın en güzel isimlerindendir.
6. Şegaf: Sevginin kalbi istila etmesi, aşırı sevgi, mecnunca, çılgınca sevme. Kalp, sevilen şey dışındakilerden temizlenince bu sefer sevgi coşmaya başlar, kalbin tamamını fetheder, istila eder.
7. Tefîn: Örümcek ağı demek olan tefîn aşkın bir üst derecesi. Kalbin her yanını istila eden sevgi, kalpten taşmaya başlar. Kalpten taşmaya başlaması ise kontrolün aşk sahibinin elinden çıkıp aşkın eline geçmeye başlamasıdır. Öyle ki aşk, örümceğin ördüğü ağ gibi kişinin her tarafını kapsar, örer, onu adeta sıkı sıkı bağlar.
8. Teabbüd: Kul köle olmak, tapınmak anlamındaki teabbüd kişinin artık aşkın elinde oyuncak olduğu haldir. Bu durumdaki aşığı Hayretî şöyle anlatır:
Gam yeriz kan yutarız kûşe-i mihnette müdâm
Sanma biz kevser-i cennât-ı naîmin kuluyuz
9. Hullet: Gerçek dostluk anlamındaki hullet, sevgiliden başka kimsenin kalmadığı hali tarif için kullanılır. Hullette iki özellik bulunur. Biri sadakat yani doğruluk, diğeri de samimiyet. Aşkın sondan bir önceki hâlidir. Artık aşkın gerçek olduğundan, heves veya yanılsama olmadığından emin olunmuştur.
10. Işk: Muhabbetin en son hali ve en aşırı derecesidir. Halkanın tamamlandığı son zincir. Zât, sıfata meylettiğinde kalpte ortaya çıkarak bütün damarlarda akıp tüm organlara yayılan aşırı muhabbet. Hallac'ın her tarafı kesildiğinde, kanının yerlere Allah Allah diyerek akmasının nedeni de Züleyha'nın kanının Yusuf diye diye akmasının nedeni de budur. Işk öyle bir haldir ki kişinin nazarında, sevdiğinden başka bir şey olmaz ve tüm ilgisini sevdiğine gösterir. Sadece gözleriyle ve gönlüyle değil, baştan ayağa tüm azasıyla sevdiğini müşâhede eyler.
Tasavvuf meyl ile başlayıp ışk ile biten bir yolculuktur. O yüzden
Muhabbet bir kef-i Dâvud'dur pûlâdı mûm eyler (Suzî-i Prizrenî)
Ve;
Muhabbet öyle bir sırdır ki bin setr et nihân olmaz (Îzzet Molla)
Işk sahipleri nerede olurlarsa olsunlar hemen bilinirler. Son sözü Fuzulî söylesin:
Aşk imiş her ne vâr alemde
Muhabbetiniz daim, aşkınız bâkî ve dâim olsun.
İsmail Güleç
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Kaç Necâşî var? (08.02.2021)
- Üniversiteleri böyle tartışamayız (05.02.2021)
- “Kabe yollarına düşsem” diyenlerin çocuklarıyız (03.02.2021)
- Cehlin bu mertebesi ancak tahsil ile mümkün (29.01.2021)
- Yahya Kemal’e göre dört büyük eser (26.01.2021)
- Yabancı dil barajı yükselmeli mi? (22.01.2021)
- Kardır yağan üstümüze geceden (17.01.2021)
- Bir şeyh efendinin vedâ mektubuna göre Melâmîlik ve Melâmîler (14.01.2021)