İsmail Güleç

İlmi dimağında meknûn bir âlim Mehmet Genç Hoca

Birkaç gün önce sosyal medyada, Mehmet Genç ile Erol Özvar'ın Osmanlı Ekonomisi Üzerine Konuşmalar isimli kitaplarının çıktığını görmüş ve almak için sipariş sepetine eklemiştim. Hayfâ ki kitap elime ulaşmadan ve okuyamadan, dün akşam (18 Mart 2021) aldığımız bir haberle Hoca'mızı kaybettiğimi öğrendim. Şeref Hanım'ın veciz şekilde ifâde buyurduğu gibi;

Çâre yok bir vechile geldikde vakt ü sâati
Câm-ı mevti nûş eder pîr ü civân bây u gedâ

Mehmet Genç Hoca'mız da mevt kadehinden nûş etmişti.

Özel sohbetlerinde az da olsa bulunma lütfuna eriştiğim, "Bir âlim var mı?" sorusu karşısında akla gelecek ilk isimlerden biri olan Mehmet Genç Hoca'nın akademik çalışmalarını takdir etme cür'etinde bulunacak değilim. Çünkü bunu yapmaktan âciz olduğumu biliyorum.

İyi bir insan ve mükemmel bir hoca idi

Hoca, her şeyden önce iyi bir insan, sağlam bir mü'min ve mükemmel bir hoca idi. Kendini ilme ve ilmin yayılmasına adayan Hoca, kimseyi incitmemeye çalışırdı. Onca ilmine ve büyüklüğüne rağmen, bulunduğu meclislerde, sanki sıradan biri imiş gibi, kalabalık arasına saklanacak kadar mütevâzı ve mahviyetkâr idi. Yüzünden hiç eksilmeyen tebessümü, nezaket dolu konuşması, ne zaman yapacağını bilemediğimiz nükteleri ile birleşince muhatabında gayriihtiyari bir saygı uyandırırdı. Onu, "zekâ, bilgi, vakar, heybet ve nezaketi terekküp eden bir çelebi" olarak tarif etsem bilmem bir şeyleri eksik yapmış olur muyum.

Suriçi ve Cağaloğlu

Hoca için Suriçi ve Cağaloğlu; arşiv, üniversite ve kitap demekti ve Hoca'nın hayatı bu üç nesne peşinde koşmakla geçti denilse sezâdır. Çünkü o, paranın, şöhretin ve mevkiin ilimle bir arada olmayacağına inanan ve inandığı gibi de yaşayan müstağni bir âlim, bir ilim dervişi idi.

Hoca'nın ilminin zekatına sahip olanların âlim geçindikleri ülkemizde, Hoca'mız, Nâbî merhûmun,

İlm bir lücce-i bî-sâhildir
Anda âim geçinen câhildir

Sözünün doğruluğunu hayatı boyunca şiar edinmişti ve ilerleyen yaşına rağmen hâlâ büyük bir merak ve dikkat ile bir şeyler öğrenmeye çalışırdı.

Hoca'nın faziletlerinden biri de vücudunun her bir zerresiyle milli ve yerli oluşuydu. İstese, kendine Frenk havası verip birilerinin girmek için can attığı mahfillerde başköşeye kurulabilirdi ancak o, Bâkî merhûmun,

Elin kâşânesinden kûşe-i vîrânemiz yeğdir

Mısraına ittibaen her zaman yurdunun ve milletinin yanında durdu.

Hoca'nın tahammül edemediği bir şey varsa o da cehâlet idi. Bilmediği halde konuşanlara karşı gösterdiği en ağır tepki, şairin dediği gibi,

Sakın nâdâna izhâr eyleme esrârı ey dânâ
Sükût et nezd-i câhilde hâmûş ol sen kitab-âsâ

Ya sükût eder ya da kaşlarının altına saklanan gözlerini kısarak büründüğü yaramazlık yapacak çocuk saflığı içinde mütebessimâne ve yavaşça, muhatabının kavrayamadığı, ancak yakınındakilerin çok iyi anladığı kinâyeli cümlelerle basit sorular sorar idi.

Onun bir diğer özelliği alanında, Dünya'da ve Türkiye'de yapılan yayınları yakından takip etmesi idi. Şairin;

Âlimim dersin ammâ âlemden bî-habersin

diyerek takıldığı kimselerden değildi.

Büyük âlim idi

Hoca, Ömer Lütfi Barkan'ın talebesi ve yaşayan en büyük temsilcisi ve takipçisi idi. Osmanlı mali sistemine dair en kapsamlı araştırmayı hayatı arşivde geçen Hoca'mız yaptı. Onun temel kitabı, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi isimli kitabı 20 senede çok güncellendi, her baskısına eklemeler yaptı. Osmanlı ekonomisini anlamak için Hoca'nın kullandığı terimleri ve kurguladığı modeli aşan olmadı ve olacak gibi de görünmüyor.

Mehmet Genç'e göre Osmanlı Maliyesi

Hoca'mız, Osmanlı maliyesi üzerine geliştirdiği modeli üç unsur üzerine bina etmişti: Gelenekçilik, iâşecilik ve fiskalizm. Temel kuramı ise Osmanlı iktisadî zihniyetinin kapitalist olmadığı, olamadığı ve kâr merkezli iktisâdî girişimciliğe karşı olduğundan da Batı kapitalizminin karşısında durmasının imkânsız olduğu idi. Osmanlı Devleti, Avrupa'da Ortaçağ'ın kapanıp Yeniçağ'ın başladığı dönemde kuruldu. Avrupa'da Rönesans, Reform, Sanayi ve sonucunda olan Ticaret Devrimi, bilim ve felsefedeki gelişmeler ile coğrafî keşifler gibi büyük gelişmelerin ve değişmelerin yaşandığı dönemde, büyüdü, gelişti. 18. asrın başına kadar Avrupa'nın dünyaya hâkim olma emeline karşı durdu ve direndi. Osmanlı Devleti'nin koca Avrupa kıtasına karşı altı asır ayakta kalmasının nedenini, anlamak için yıllarını verdiği mükemmel sistemle izah etti. Bu sistemin içinde mühim işlevi olan para vakıfları üzerine çok önemli görüşler ileri sürdü.

Öğrencileri çok severdi

Hoca'yı öğrencileri çok severdi. Özellikle yakın çevresinde olanlar, Nef'î merhûmun;

Bir edîb-i kâmili gördükte tıfl-ı mektep ol

Sözü fehvâsınca kâmil bir âlimin karşısında ilk mektep çocuğu gibi pervâne olup hizmet ederlerdi. Benim gördüğüm ve bildiğim kadarı ile İhsan Ayal, Erol Özvar ve Fehmi Yılmaz ile diğerleri kadar olmasa da Ahmet Cihan, Hoca'nın her türlü ihtiyacını karşılamak için çaba gösteren talebeleri idi. Şüphesiz bu isimlerle sınırlı değildir Hoca'nın talebeleri. Ancak benim gördüğüm kadirşinas ve vefâlı talebeleri bu isimler idi.

O da öğrencilerinin bu hürmetine karşı kayıtsız kalmadı, onların yaslandığı bir dağ oldu. Dağ gibi de kaldı. Hiçbir zaman yılmadı, yalpalamadı, vakārını ve ümidini kaybetmedi. Kendisine yaslananları pişman etmedi.

Bu yazdıklarımın biri bile bir insanı sevmek için yeter ama benim Hoca'yı sevmek için bir nedenim daha var. Muhterem hocam Prof. Dr. İsmail Erünsal'ın Mehmet Genç'ten her zaman sitâyişle bahsetmesi, değer vermesi, hürmet etmesi ve muhabbet beslemesidir.

Mehmet Genç Hoca'mız, layık olduğu yere, ravzatü'l-ulemâ ve gülşen-i urafâ olan Fatih Camii haziresine defnediliyor. Defter-i amelinin kıyâmete kadar kapanmayacağına inandığım Hoca'mızı, Cenâb-ı Rabbü'l-âlemîn, ru'yet-i cemâl ve cennet ile ikramda bulunduğu kullarından eylesin. Rahmet-i İlâhî yoldaşı, menzili mübarek olsun.

Hoca'ya karşı bir görev daha var

Talebe-i hâssı olan, özellikle hastalığı boyunca yanından ayrılmayıp hizmetinde bulunan Erol Özvar'dan bir şey daha bekliyoruz. İktisat tarihçiliğinde bir ekol olan Mehmet Genç'in adını bir merkeze vermek ve orada Hoca'nın araştırmalarını ileri götürecek ilim adamları yetiştirmek. Bunun için Muallim Feyzî'nin dediği gibi,

Fuhûl-i ümmet-i merhûmenin enkâzı kâfidir
Binâ-yı ilm ü hikmetçu
̈n eğer bünyâd lâzımsa

(İlim ve hikmet binası inşâ etmek için ümmetin merhum âlimlerin bıraktıkları kâfidir.)

Mehmet Genç hocamızın bıraktığı ilim mirası, kitapları ve arşivi, o merkezi inşâ etmek için fazlasıyla yetecektir. Bu hizmeti, iktisat tarihçisi olduğu halde Hoca'mızın yapıp ettiklerini idrakten âciz olanlardan ve beceriksizliklerini mevzuatı bahane göstererek örtenlerden beklemek ham hayal olduğu için Erol Özvar Hoca'mızdan bekliyoruz.

Hoca'mızı bir kez daha rahmetle yâd ediyorum.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.