Dolma kalem
Dolma kaleminiz var mı, varsa devamlı kullanır mısınız? Hiç dolma kaleminiz olmadıysa az sonra söyleyeceklerim size biraz tuhaf gelebilir. Eğer dolma kalem kullanıyor iseniz söylemek istediklerimi çok iyi anlayacağınıza eminim.
Her şeyden önce şunu söylemeliyim; dolma kalem sahibi olmak ve kullanmak sıradan insanların işi değil. Sıradan derken meslek olarak sıradanlığı kastetmiyorum, insan olarak sıradan beğenileri ve hobilere sahip olmayı kastediyorum. Dolma kalem kullanan özel insanlar, kendilerine ve düşüncelerine saygıları olduğu için yazacaklarını; sevdiği birine vereceği hediyeyi ambalajlar gibi, dolma kalemle güzelce yazarak ifade etmeye çalışır.
Dolma kalem sahibi olmak hem imtiyaz hem sorumluluktur. İmtiyazı, diğer insanlardan üstünlük ve öncelik sahibi olmak olarak anlamayın, farklı ve özel olmak olarak düşünün. Sorumluluğu ise size, dolma kalem yükler. O, sizden kendisine özenle bakmanızı, ilgi göstermenizi, yanınızdan ayırmamanızı ister. Kısaca bu sorumluluk anlatıldığı kadar kolay değildir.
Şüphesiz zorlukla birlikte bir kolaylık, bir ferahlık, bir güzellik vardır. Güzelin pahası ise, ona sahip olmak için verilen mücadele ve çekilen güçlük kadardır. Dolma kalemin değeri de onu devamlı yazabilir tutmak için verilen gayret kadardır. Bazıları onun değerini, alırken ödenen para ile ölçerler ama yanlış, asla o şekilde değerini öğrenemezler. Muhafazası, taşınması, mürekkebinin doldurulması, temizlenmesi ve kullanılır durumda olması için verilen emek kadardır değeri. O emek, ağyâr için cevr-u cefâ, ehibbâ için ise zevk-u safâdır.
Dolma kalemle geçirilen vakitler ölçülmez. An olur, cihana değer. Sevgili yanında saate bakılır mı hiç? Dolma kalem ile ilgilenirken de saate bakılmaz. Elimizden ne zaman bırakacağımıza o karar verir. Vedalaşma vaktini o hatırlatır bize… En yakın zamanda yeniden gel, der ve bizi usulca ve usulünce uğurlar.
Dolma kalemle yazmak, kullanmayanlara güç görünür ama yazanlar için Allah'ın onlara verdiği bir lütuftur. Dolma kalemin metal ucunun kâğıt üzerinde dolaşması, patencinin buz üstünde dans etmesi, selvi boylu bir güzelin salınarak ve süzülerek zarafetle yürümesi gibi gelir. Dolma kalem, yazan eli ve tutan parmakları taşır adeta, siz farkına bile varmazsınız. Sanki siz değil de dolma kalem karar veriyor gibidir ne kadar ve nasıl yazacağınıza.
Dolma kalem ile bu ünsiyeti peydâ etmenin birtakım ritüeli var. Dolma kalem, neyini eline almadan önce öpen ve okşayan neyzen gibi ele alınmalı. Bir taraftan ani bir hareket yaptığınızda haber verilmeden rahatsız edilmiş gibi incineceğini düşünerek kaygılanırken, öte tarafta kucağınıza alıp sevmek için sabırsızlandığınız bir bebeği düşünür gibi hareket edeceksiniz.
Dolma kalemi tutmasını bilmezseniz size, içindekileri söylemez ve ağzını kapatır. Doğru açı ile tutmadıkça kâğıt üzerinde ne yol alabilirsiniz ne de bir iz bırakabilirsiniz. Boynuzu eğeceksiniz ve ona teslim olacaksınız. Dolma kalem de buna karşılık verecek, o da boynunu eğecek. Dik kafalıları sevmez dolma kalem. Çünkü kendisi de dik kafalı değildir. Boynunu büker ama bükülmez. Siz onu bükemezsiniz, onun istediği açıyı verirseniz o boynunu büker. Dostlar da öyle değil midir? Dünya bir araya gelse bükmeyeceği ve eğmeyeceği boynunu, sevdiğinin uğruna eğmez mi?
Dolma kalem narindir, öyle sıkmaya ve bastırarak yazmaya gelmez. O rüzgarını almış yelkenli gibi başını alır gider, sizin kuvvetinize ihtiyacı yoktur. O yüzden elinize kramp girmeden ve yorulmadan sayfalarca ve saatlerce yazabilirsiniz.
Elinize doğru bir şekilde aldığınız dolma kalem artık size içini dökmeye hazırdır. Elinizle birlikte kâğıt üstünde süzülerek kaymak için sabırsızlanır. O kadar akıcıdır ki yorulsanız bile bırakamayacağınız dans gibidir onunla yazmak. Akar, akar, akar. Mürekkeple birlikte sizin duygularınız, düşünceleriniz de kâğıt üzerine aktığına şahit olursunuz. Fikirleri ilmek ilmek dokursunuz, duygularınızı benek benek çizersiniz. Noktalar çiçek, harflerin kuyrukları dal ve budaklara benzemesiyle tezyin edilmiş bir levhayı veya kitabın dibacesini andırırcasına dökülür kalemin ucundan.
İçine alacağı şeye dikkat ettiği gibi içinden dökülenlere de dikkat eder. Süflî şeyler söylemez dolma kalem. Her söylediği değerli olmalıdır, önemli olmalıdır, duygulu dolu olmalıdır, bilgece olmalıdır. Sevdiğimiz birine yazacağımız mektup olabilir veya o gün yaşananları aktaracağımız bir günlük. Veya yazmak istediğimiz roman, şiir veya hikâyenin taslakları. Hasılı yazmaya da okumaya da değer olmalıdır. Aklınıza gelen her şeyi söylemediğimiz gibi yazamayız da. Dolma kalem fikirlere değer verir ve en değerlisini aktarmak ister.
Değerli incileri dizeceğiniz ipi de seçersiniz değil mi? Dolma kalem de seçer. "Nib" adı verilen metal uç, tereyağının kızgın tavada erimesi gibi akacağı bir kâğıt ister sizden. Kâğıdı ince olursa mürekkep sayfanın arkasına geçer. Emici ve yumuşak olursa yazılar dağılır, şekil kaybolur. Hiç emmez ise bu sefer mürekkep kurumaz. Üstü pürüzsüz, dokusu mürekkebi emmeyecek kadar sert, tutacak kadar da nemli kıvamda kâğıt ister sizden dolma kalem. Kâğıdın rengine de dikkat eder dolma kalem. Kararı mürekkebin rengine göre vermenizi bekler.
Olur olmaz her kâğıda yüz vermez dolma kalem. İçini dökeceği kâğıdı seçer ve layık olmayana da anlatmaz, söylemez. Ne kadar dil dökerseniz dökün bir kere anlatmam dediyse bir daha anlatmaz, boşuna ısrar etmeyin, yorulmayın.
Her dolma kalemin kendine has musikisi vardır ve dikkatli bir kulak o musikiyi hemen fark eder. Musikiye alışan kulak, o sesi duymadan yazamaz. Metal ucun kâğıt üzerinde gezinirken çıkardığı cızırtı, kulağa klasik bir beste gibi gelir. Kalemi her elinize alışınızda adeta yeni bir beste yapıyormuş gibi olursunuz. O sesi duymak ise sessiz ortam ister. O yüzden kalabalık ve gürültülü ortamları sevmez dolma kalem.
Dolma kalem, sahne alacağı mekâna da dikkat eder. Her yerde yazamazsınız dolma kalemle. Arkadaşınızın sırtını masa olarak kullanamazsınız. İçi boş sigara kağıdının içine not almanızdan hoşlanmaz. Dizinizin üzerine koyacağınız kâğıda başını değdirmek istemez. Düz ve düzgün bir zemin ister. İşini şansa bırakmaz, sonucun güzel olması için hazırlıklarını eksiksiz yapar o. Düzgün bir satıhta yazılmadığında ayaklarının dolaşmasından korkar.
Dolma kalem her mürekkebi kabul etmez, seçicidir. Yazacağınız konuya göre farklı renklerde mürekkep doldurmanızı bekler sizden. Bazı dolma kalemler huysuz olur, ilk seferde hangi renk mürekkep koyduysanız hep o mürekkebi koymanızı ister. Bazıları güzelce temizlediğinizde, okşayıp gönlünü aldığınızda farklı renkte mürekkep koymanıza izin verebilir. Her seferinde farklı renkte mürekkep koymaya kalkmayın, hiçbiri kabul etmez. Kendini değersiz hisseder. Mürekkep değiştirmenin doğuracağı sıkıntıları bilir ve yazılacak metindeki tutmayan rengi önceden kestirir ve böyle yazacaksa hiç yazmamayı tercih eder.
Dolma kalem, sıradan bir kalem değildir. Onu bu hale getirmek için ne mühendisler ne ustalar kafa yormuşlardır. Haznelerini doldurma usulleri üzerine teknikler geliştirmişlerdir. Hele uçları yok mu, uç için kullanılacak malzemenin ne olması gerektiği ve o uçlardan mürekkebin kâğıdın üzerine dökülmeden akmasını sağlamak için delik ve yarığın nerede olması gerektiği üzerine kaç beyin hesaplar yapmıştır, hiç düşündünüz mü?
Dolma kalemin özel taraflarından biri "nib" adı verilen metal ucudur. Yazım tarzına göre nibi seçersiniz. Nibin esnekliği ve sertliği, büyüklüğü, yarığının mesafesi ve uzunluğu, deliğinin büyüklüğü bize birtakım imkanlar sunar. Eğer sadece imza atacak iseniz kalın uç tercih edilir. Günlük kullanım için orta kalın uç, özel yazılar için ince uç seçilir.
Uçta dikkat edilecek bir diğer özellik, metalin sertlik derecesidir. Dolma kalem ehli olanlar esnek ucu tercih ederler. Yazarken ucun geriye doğru esnemesi yazana ayrı bir keyif verir. Tutan ele ve baskıya göre değişeceği için bu esneme farklı olur. Ucun huyunu bilenler baskıyı hafif artırarak yazıyı istedikleri zaman kalınlaştırır, istediklerinde de inceltirler.
Sahibini özel hissettiren bir diğer özelliği; sahibinin eline, tutuşuna ve kâğıda sürtmesine göre ucunun zamanla şekil almasıdır. Ancak bu şekil alma, seneler sürebilir. Onca sene sonunda o kalemde sahibinden başkası yazamaz olur. Kendini her şeyiyle tutan ele bırakır dolma kalem. Yeter ki o ele güvensin. Sonra siz de o uca alışınca ve size ait olduğunu bilince başkasının dolma kaleminin elinize hiç yakışmadığını düşünmeye başlarsınız, hatta yazamazsınız. İlle de kendi kaleminizi istersiniz.
Kullanacak kişinin elinin büyüklüğüne, parmaklarının uzunluğu ve iriliğine göre ne tasarımlar geliştirilmiş, bir bilseniz. Erkekler için ayrı kadınlar için ayrı, çocuklar için ayrı gençler için ayrı tasarlanmış dolma kalemler mevcut. Adeta kimsenin dolma kalem kullanamıyorum demesine izin vermemek için her yaşa özel, herkes için uygun bir dolma kalem üretilmiş.
Hayat arkadaşımızdır
Dolma kalemler canlı varlıklardır. Onlara bir şey olacak olsa üzülürüz. Kaybetseniz bir yakınınızı kaybetmiş gibi olursunuz. Başka bir kalemi elinize aldığınızda onu aldattığınızı düşünürsünüz. Eskisini atmaya kıyamazsınız, kitaplığınızdaki çekmecelerden birinde saklamaya devam edersiniz. Ancak dolma kalem, sizden kendisini her yerde kullanmamanızı bekler, asla diğer kalemleri kıskanmaz. Onu ancak, özel işlerinizde elinize almanızı ister.
Dolma kalem sadık dosttur, sırdaşımızdır, ömürlük arkadaştır, sizi hemen bırakıp gitmez. Dolma kalem yazmakla tükenmez, aşınmaz, kullanmakla eskimez, aksine güzelleşir ve bize benzemeye başlar. Bir torunun dedesinden hatıra olarak saklayacağı eşyaların başında dolma kalem gelir.
Dolma kalemin ruhu vardır, onurludur, şahsiyet sahibidir, o yüzden herkesle paylaşılmaz, adres veya telefon yazması için birilerine asla verilmez. Kadrini bilmeyene verildiğinde üzülür, incinir. O yüzden dolma kalem herkesle paylaşılmaz, teklifsiz alınmaz, verilmez. Dolma kalem istemenin bir adabı vardır. Söz ile istemeden önce dolma kalemi ne kadar sevdiğinizi ve incitmeden kullanacağınızı sahibinize hissettirmeniz gerekir. Bundan dolayı dolma kalem taşıyanlar, yanlarında kalem istenildiğinde vermek üzere bir başka kalem daha taşırlar. Muhatabını incitmemek için de "bununla daha güzel yazarsınız." derler.
Bazen kişi ne kadar çabalasa da dolma kalemini paylaşmaktan kurtulamaz. Verdiği dolma kalemi midir, canı mıdır bilinmez. Kaleme işkence ediliyor, gibi gelir sahibine. Baktıkça gözleri acır, yüreği yanar. Kalemle bakışır adeta. Kalem, "beni şu nâ-ehlin elinden kurtar" diye yalvaran gözlerle bakarken sahibi de, "az kaldı, dayan, birazdan bitiyor, kurtulacaksın," der gibi bakar.
Dolma kalemler çiçek gibidirler, ihmal edilmeye gelmezler, hemen küsüverirler. Birkaç gün elinize almazsanız size küsmezler. Ufak tefek kusuru hoş görürler ama bu ihmal iki haftayı bulursa, küser ve kırılırlar. Lâl olmuş gibi sizinle konuşmazlar. Gönlünü almak için artık saatler boyunca onu sevmeniz, okşamanız gerekecektir. Ancak o zaman size karşı beslediği kırgınlığı içinden söküp alabilirsiniz.
Dolma kalem aristokrat değildir ama asildir, seçicidir. Kendisine kibar davranılmasını bekler. Evvela mürekkebi sakladığınız yerden çıkarıp ağzını yavaşça ve yumuşakça açarsınız. Sonra dolma kalemin gövdesini çevirerek haznesi ve metal ucu kalacak şekilde soyarsınız. Dolma kalemin ucunu mürekkep şişesinin içine usulca tamamı girmeyecek şekilde batırır, hazneye bastırdığınız parmaklarınızı yavaşça gevşetirsiniz. Parmaklar gevşedikçe mürekkebin dolmaya başladığını görürsünüz. Tamam olduğuna kâni olduktan sonra ucunu şişeden yavaşça köpürtmeden ve çalkalamadan çekersiniz ve beklersiniz. Ucunda kalan damlaların şişeye dökülmesini izlersiniz bir müddet. Yanınızdaki bez ile ucu usulünce siler, sonra çıkarttığınız gövdeyi tekrar takar ve dolma kalemi kullanmaya başlarsınız. Ağzını kapatmadan önce akıcılığını ölçmek için beze hafifçe dokunursunuz, ucun ağzından düşecek bir damla mürekkep, size işlemin tamam olduğunu söyleyecektir.
Şimdi siz, dolma kalemi aristokrat ve zenginlerin kullanabileceğini düşünüyor iseniz ben meramımı iyi ifade edememişim demektir.
Dolma kalem sadece bir yazı aracı değildir, bir yaşama biçimi, tercihtir. Her şeyi bir kez kullanıp attığımız günümüzde dolma kalemler, kendimizi özel hissettiren bir sevgili, mahrem sırlarımızı paylaştığımız bir dost, bizi terbiye eden mürşit, bir öğretmendir. Dostun ise aristokratı ve zengini olmaz vesselam.
İsmail Güleç
İsmail Güleç'in VAV TV'de yayınlanan programı Enderun Sohbetleri'nin son bölümünü aşağıdaki bağlantıdan izleyebilirsiniz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Tarih derslerinde hangi kitapları tavsiye edersiniz? (03.10.2021)
- İkinci öğretimleri kaldırmanın zamanı gelmedi mi? (29.09.2021)
- Saçlarını kim için bölük bölük yapmışsın (26.09.2021)
- İHL’ye göndermeyin de ne demek? (23.09.2021)
- Adı siyah olan beyaz güvercinin filmi: Süveyda (20.09.2021)
- Safer'i zafer eylemek (15.09.2021)
- Vakt-i seher kum kum kum (12.09.2021)
- İşini Müslüman gibi yapmak (09.09.2021)