Sosyal medyayı meşgul edince haberim oldu. Cüppesiyle maruf ve meşhur bir hocamız, "Çocuklarınızı imam-hatip liselerine göndermeyiniz." buyurmuş. Sözleri harfi harfine şöyle:
"Çocuklarınızı İHL ve İlahiyat'a göndermeyin. Onun yerine düz lise ve ortaokullara gönderin. Daha az hasarla çıkar."
Bu sözleri söyledikten sonraki konuşmasından da hasar ile ne kastettiğini anlıyoruz. "Hadisleri inkâr etmek, Kur'an'ı değiştirmek, sahabeye hakaret etmek, mezhebe tabi olmamak, müfredata yorum katmak"
Her şeyden önce İHL'leri ve İlahiyatçıları bu sözlerle itham etmek en hafif deyimle hakarettir. Hatta biraz daha ileri gideyim, İHL camiasına atılan iftiradır. Bu tespiti öncelikle ifade etmiş olayım.
Saniyen; bu sözleri işitince şöyle geriye doğru gittim. Celalettin Öktenler, Nurettin Topçular, Mahir İzlerle başlayan ve yurdun dört bir tarafında imam hatip mektebi açılması için varını yoğunu ortaya koyan güzel insanları ve onların menkıbevi hayatlarını düşündüm. Bu uğurda verdikleri mücadeleyi, çektikleri sıkıntıyı hatırlayınca bir kat daha üzüldüm. Kim bilir isimlerini bildiğimiz ve bilmediğimiz binlerce hamiyet-i diniye ve milliye sahibi büyüklerimizin ruh-i azizleri bu sözlerden ne kadar muazzep olmuşlardır. İHL tarihini bilmemek, o Allah'ın rızasını kazanmak dışında bir hesabı olmayan nesli ve yaptıklarını görmemek ve bir kalemde silip atmak cüppeli-cüppesiz hiçbir hocaya yakışmadı, yakışmıyor.
Çok net ve açık bir iddiada bulunacağım. Selçuklular döneminde Nizamiye medreseleri ne işlev icra ettiyse günümüzde İHL'ler de o işlevi icra etti, ediyor. Bugün ülkemizde DAEŞ, Taliban, Bokoko ve onlara benzeyen yapılanmalar güçlenip ülkeyi tehdit etmiyorsa ve toplumun huzurunu bozmuyorsa bunda İHL'lerin payı zannedilenden çok daha fazladır.
Bugün Türkiye'de yaklaşık 5200 İmam-hatip ortaokul-lise ve 1 milyon 400 bin civarında da öğrenci var. Mezunlar ve mensupları ile bu sayı on milyonu aşıyor. Bu kadar büyük bir aile içinde birtakım sorunların olması ve arzu edilmeyen davranışların görülmesinden daha doğal ne olabilir. Belli bir tarikat ve cemaatin İslam anlayışına göre düşünmüyorlar, diye eleştirmek, inanç ve yaşantısını beğenmemek bizi nereye götürür, hiç düşündünüz mü? Bugün Türkiye'de inançları ve davranışları birbirinin zıttı olan birçok cemaat var. Müfredatı bunlardan hangisine göre belirleyeceğiz? Böyle bir tartışma ülkeyi nasıl bir kaotik ortama götürür ve gerer, tahmin edebiliyor musunuz?
Bir diğer sorun İslam yorumları içinde en doğrusunun, İHL'leri eleştiren hocanın cemaatinin yorumu olduğu. Bu yorumun doğruluğunu biz neye göre belirleyeceğiz? Onu diğerlerinden üstün ve doğru kılan ölçü nedir?
Unutmayalım, İHL'ler milletin inançlarının vasatını, ortasını temsil ediyor bu yönüyle de huzura ve toplumsal barışa hizmet ediyor. Daha fazlasını isteyen ise tasavvufa veya cemaatlere yöneliyor. Ama ülkemizin "ümmetün vasatun"u İHL ve İlahiyatlardır.
Bir seferlik biz de hoca gibi yapalım ve cemaati içinden birkaç örnek bularak cemaati eleştirelim. Cemaat mensupları arasında sıkıntılı davranışı olan yok mudur? Aranılsa bulunmaz mı? Cemaat üyelerine de gerek yok. Hocanın yaşantısında ve söylemlerinde aranılsa bulunmaz mı? Genelleme yaparak cemaati eleştirsek hoşuna gider mi, yaptığımızı insaflı bulur mu?
İHL'ler eleştirilmez mi?
Bunu söylerken İHL'lerin asla eleştirilmeyeceğini iddia etmiyorum. Belki İHL'yi en çok İHL camiası eleştiriyor. Verilen eğitimin kalitesini yükseltmek için, daha nitelikli öğrenciler yetiştirmek için yapılan eleştirileri burada sıralamaya kalksam sayfalar dolabilir. İHL camiası eleştirmekten ve eleştirilmekten korkan bir camia değil ve hiçbir zaman da olmadı. Aksine eleştirilerden yola çıkarak eksikleri tamamlamaya çalıştı. Eleştirmek başka, okula göndermeyin demek ise bambaşka şeyler.
Çocuklarımıza dini nerede öğreteceğiz?
Konuşmanın sıkıntılı alanlarından biri de "Çocuklarınızı göndermeyin" sözlerinde. Peki çocuklarına dinini öğretmek isteyen anne-babalar, çocuklarını nereye gönderecek? İHL'ye göndermeyin diyen hocanın gönderilmesini tavsiye edeceği bir mektebi var mı?
Diyelim, hocanın dediği gibi yaptık, düz ortaokula gönderdik. Oradaki din derslerini de ilahiyat mezunları veriyor. Bunu nasıl çözeceğiz? Devletin okullarında nerede ve ne yetkinlikte yetiştiklerini bilmediğimiz cemaatin hocalarına ders verdirerek mi?
Yoksa cemaatin ortaokulu-lisesine mi göndereceğiz? Biz bilmiyor olabiliriz ama açıklarlarsa öğreniriz. Mektepleri varsa müfredatları nedir? Neyi ve nasıl öğretiyorlar? Öğreticilerinin öğretme yetkinlikleri var mı? Herhangi resmi veya sivil bir kurumdan yetkinliklerine dair belge almışlar mı? Ve daha birçok soru.
İlahiyat hocalarını eleştirmek moda oldu
Bir diğer konu da İlahiyat hocalarını eleştirmenin ucuzlaması. Üniversite hocasının gündemi ile sıradan vatandaşın gündemi bir olmaz, olmamalı. İlahiyat hocasının tartıştığı ve yazıp çizdiği akademik metinlerin muhatapları yine araştırıcılardır, konunun uzmanlarıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı ise halka, asırlardan beri biriktirilen tecrübe sonucu oluşan ilmihal ve akait bilgileri ile sınırlı konularda bilgi verir. İnancı tartıştırmaz, tartışılmasına müsaade etmez. Onun tartışılacağı yer üniversite ortamlarıdır, hocaların meclisleridir. Sıradan Müslüman, üniversitede profesör olsa bile, ibadet ve inanç hayatını sürdürecek bilgi ile yetinebilir, daha fazlasına ihtiyacı yoktur. Çünkü metot ve araçları bilmeden ve öğrenmeden kitap okuyarak edinilen bilgi ile hüküm vermek bizi bir yere götürmez. Kilisenin Latince dışında bir dil kullanmamasının ardında bu gerçek yatıyordu ve çok haklılardı. Katolik dünyasının inanç ve ibadetleri, Protestanlara göre çok daha homojen ve bütündür. Protestan mezheplerin her biri neredeyse müstakil bir din haline gelmiş ve diğerlerinden farklılaşmış olmasının altında birazcık kitap karıştıranın kilise kurması yatar.
Ülkemizde de maalesef bizi böyle bir tehlike beklemekte. Herhangi bir akademik disiplinden ve yöntemden mahrum kimselerin, piyasadaki kitapları okuyarak kendilerine göre yeni inançlar icat etmeleri, "Kuran'da var mı?" gibi çok doğru görünen ama soranları bir yere götürmeyen bir soru ile İslam'ın getirdiği mesajla örtüşmeyen ve alakası olmayan konularda ahkam kestiklerine şahit oluyoruz. Benzer düşüncelere sahip insanların kümelenerek grup oluşturmaları ve kendilerine göre ilmihal ve akait kitaplar yazmaları böyle devam ederse korkarım elli sene sonra adı Müslüman olan ama İslam ile ilgisi olmayan yeni birçok din ortaya çıkacak. İHL'ler ve İlahiyat Fakülteleri bu tehlikenin önlenmesinde elimizdeki en güçlü silahlardır.
Cüppeli Ahmet'ten bir istirhamda bulunuyoruz. Toplumun dine mesafeli kesimşerinden esirgemediği müşfik dili İHL'den de esirgemesin. Kullandığı müfrit ve muz'ic dil İHL camiasını çok üzüyor, yaralıyor. Eleştirecekse daha hürmetkâr bir dil ile dostâne bir üslup içinde eleştirsin. Onun başına inancından ve yaşantısından dolayı bir şey gelecek olsa en çok üzülecek ve tepki gösterecek kesim bugün kapatılmasını istediği İHL camiası olacağını aklından çıkarmamalı ve ona göre lakırdı etmelidir.
Bu devletin de milletin de İHL'lere ihtiyacı olduğunu aklımızdan çıkarmayalım.
İsmail Güleç