Türk devletinin gücünü yurt dışında gösteren dört önemli kurumumuz var: TİKA, YTB, Yunus Emre Enstitüsü ve Maarif Vakfı. Bu dört güzide kurumumuz, kuruldukları tarihten itibaren çok değerli sorumluluklar üstlendiler ve çok önemli vazifeleri îfâ ettiler. Faaliyetleri ile Türkiye'yi dünyaya tanıttılar ve sevdirdiler.
Neredeyse tüm büyük ülkelerin yaptıkları faaliyetlerin daha fazlasını, bizim kurumlarımız çok daha cüz'î bütçelerle gerçekleştirdiler. Politika ve siyasetin ulaşamadığı yerlere insanlığımızı ve kültürümüzü ulaştırdılar. Türkiye'yi en güzel şekilde temsil ettiler. Her türlü takdiri hak ediyorlar. Emeği geçenleri, hizmet edenleri, katkıda bulunanları cân-u gönülden tebrik ediyoruz.
En çok yardım yapan ülkeyiz
OECD'nin bir önceki sene yayınladığı tabloya göre, en çok dış yardım yapan ülkeler listesinde, ABD, Birleşik Krallık, Japonya ve Almanya'nın ardından 8 milyar 751 milyon dolarlık yardım ile altıncı sıradayız. Yapılan yardımın GSMH'ya oranına göre ise birinci sıradayız. Bu rakamlar bize, Türkiye'nin; dünyanın en yardımsever ülkesi olduğunu gösteriyor.
Ben neden ve niçin gibi sorular sormadan ve günlük kısır siyasi tartışmalara girmeden bu yardımları yapma nedenlerimizden de kısaca bahsedeyim. Kimilerine Türk devleti ve kardeşimiz olduğundan dolayı, Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında olanlara, eski bağlılıklarımızdan dolayı yardım ediyoruz. Kimilerine jeo-stratejik konumlarından, kimilerine Türkiye'nin güvenliğinden dolayı yardım ederken kimilerine de ekonomik işbirliği için katkıda bulunuyoruz. Hepsinin altında ise aziz milletimizin mürüvveti ve diğergamlığının verdiği hassasiyetten doğan insanî kaygılarımızdan dolayı yardım ediyoruz.
Türkiye bu dış yardımları çok çeşitli kanallardan yapıyor. Bir kısmını, özellikle insanî olanları sivil toplum örgütleri yoluyla yaparken büyük bir kısmı da Bakanlıklar ve onlara bağlı kurumlar vasıtasıyla gerçekleştiriliyor. Yardımın ve hizmetin mahiyetine göre Dışişleri, İçişleri, Milli Eğitim, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı kurum ve birimler görev alıyor. Yazımıza konu olan Maarif Vakfı MEB'e bağlı iken TİKA, YTB ve Yunus Emre Enstitüsü yapılan düzenleme ile Kültür ve Turizm Bakanlığı şemsiyesi altında yer alıyor.
TİKA, YTB, Yunus Emre Enstitüsü ve Maarif Vakfı faaliyet alanları
Bu dört kurumun ilk kurulanı olan TİKA, her konuda çalışma yürütürken YTB, eğitim-kültür ve proje destekleri alanlarında çalışıyor. TİKA gibi Başbakanlık bünyesinden çıkan YTB, daha önce TİKA'nın gördüğü birtakım hizmetleri üstlenmiş gibi görünüyor. Ancak TİKA'nın, YTB'nin alanına giren işleri yaptığına dair örnekler de var. Yunus Emre Enstitüsü ile Maarif Vakfı ise genellikle eğitim alanında hizmet verirken Yunus Emre Enstitüsü, projeleri de destekliyor. Maarif Vakfı, özellikle 15 Temmuz'dan sonra yurt dışındaki Türk okullarını yönetiyor ve hizmetlerini bu alanda yoğunlaştırdı.
Ancak zaman zaman, bu dört kurumun birbirine benzeyen hizmetlerin îfâsında sıkıntılar da olabiliyor. Sorunların başında koordinasyon geliyor. Bunu nereden biliyorsun diyecek olursanız hemen söyleyeyim. Farklı kurumların aynı ülkede aynı konuda faaliyetlerde bulunmasına şahit olunca böyle düşündüm. Her kurumun ve ilgili birimlerinin, yardım stratejilerinin yeterince belirgin olmamasından dolayı arza dayalı hizmet yerine, taleplere dayalı faaliyetlere öncelik verilmesi bir diğer sorunlu alan. Bunun getirdiği sıkıntı bitmek tükenmek bilmeyen taleplerin karşılanmasının köpük gibi zamanla kaybolması ve amaca hizmet etmemesi. Oysa yardımlar, belirlenmiş stratejiler doğrultusunda planlı ve programlı bir şekilde yapılmalı. Bir program yerine taleplere dayanan projelerin de elbette bir karşılığı var. Ama büyük resme bakıldığında arzu edilen stratejilerin gerçekleşmesine fayda sağlamama ihtimali yüksek. Aynı takımın oyuncusu olmasına rağmen sahada birbirleriyle rekabet ediyor görünmeleri hem insan hem de malî kaynakların israf edilmesine yol açabiliyor. Özel sektör ve STK'lara karşı yeterince yönlendirici olmayan tutum da verilen hizmetin daha çok kimseye etkili şekilde ulaşmasını engelleyebiliyor.
Bu durum bize ne diyor?
Özellikle son yıllarda ülkemizin içinde bulunduğu özel durum ve yardımlara ayrılan bütçenin artması ve çeşitlenmesi bu konunun yeniden düşünülmesini gerekli kılıyor. Ayrıca yeni sistemle birlikte bakanlık çatısı altına alınması, kurumların gücünü zayıflatmış gibi bir kanaat oluşturdu.
Geldiğimiz noktada bu kurumlarımızın yeniden organize edilmesi ve görev tanımlarının birbirlerinin içine girmeyecek şekilde yapılanması gerekiyor.
Göçlerin ve yurt dışındaki Türklerin yoğunluğu ve sorunların büyüklüğü "Göç ve Diaspora Bakanlığı"nın kurulmasına ihtiyaç olduğunu işaret ediyor. İç-dış, kültür ve uyum, eğitim-öğretim faaliyetleri bu bakanlık çatısı altında toplanabilir. Tecrübesi ve bilgisiyle YTB, kurum olarak bu bakanlık içinde yer alabilir. Çünkü Yunus Emre Enstitüsü ve Maarif Vakfı'nın kurulması ile YTB'nin eğitim ile ilgili faaliyet alanı daraldı. En büyük faaliyet olarak görülen yurt dışından öğrenci getirmek, Maarif Vakfı'nın ilgi alanına girebilecek temel konulardan biri. Maarif Vakfı olmadan önce YTB'nin dünyanın dört bir tarafından öğrenci getirmesi çok anlamlı idi. Üstelik yabancı öğrenci sayısı bakımından dünya sıralamasının çok altında olan ülkemizde böyle bir faaliyete ihtiyaç da vardı. YTB'nin bu faaliyeti sonucu Türkiye, yabancı öğrenciyi tanıdı ve ona nasıl davranacağını öğrendi. Artık ülkemiz, yabancı öğrencilerin gitmek istedikleri ülkeler arasında. Maarif Vakfı kurulduktan sonra YTB, bu görevini Maarif Vakfı'na devredebilir, doğrudan yurt dışındaki Türklere yönelik projelere ağırlık verebilir.
Yunus Emre Enstitüsü çalışmalarını, Yabancılara Türkçe Eğitimi alanına yoğunlaştırabilir. Bu konuda standartları Yunus Emre Enstitüsü belirlemeli. Enstitü, Türkiye'de yabancılara Türkçe öğreten dil merkezlerini akredite eden kurum olmalı. Enstitü'nün onaylamadığı kurumların verdiği belgeler kabul edilmemeli. Sınavları ve standartını Enstitü belirlemeli. Hazırladığı yabancılara Türkçe öğreten ders kitaplarını zenginleştirmeli, çeşitlendirmeli. Yardımcı okuma kitapları hazırlamalı. Türk kültürünü ve edebiyatını tanıtacak eserleri düzeylere göre hazırlamalı ve yayınlamalı.
TİKA kurulduğunda diğer kurumların hiçbiri yoktu. Sonra ihtiyaçlar diğerlerinin de kurulmasını sağladı. Dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu durumla paralel olarak birbirinin alanlarına girecek şekilde faaliyet yürütmeye başlayan bu kurumları yeniden yapılandırmanın zamanı geldi, geçiyor bile. Bizim israf edecek ne insan gücümüz ne de paramız var. Hele dünyada yardımlarımızı bekleyen bunca ülke ve insan varken.
Unutmayın, Türkiye varsa, umut vardır ve bu umudun canlı kalması bu kurumların çalışmaları ile mümkün.