Muharrem, hicri takvimin ilk ayı ve 8 Ağustos Pazar akşamı ile girdik. Ertesi gün, yani 9 Ağustos, senenin ilk günü. 10 Muharrem ise, mâh-ı muharremde meserretin haram olmasına neden olan Hz. Hüseyin'in şehid edildiği tarih.
Fuzûli, Hadikat'üs Sûeda'sına, Cebrail'in, Hz. Peygamber'e Hz. Hüseyin'in gelecekte şehid olacağı haberini vermesiyle başlar. Peygamberimiz hüzün içinde Hz. Hüseyin'i kimin şehid edeceğini sorar. Cebrail: "Hüseyin'i, senden sonra senin ümmetinden birileri Kerbelâ çöllerinde şehit edecekler" der. Hz. Peygamber ağlamaya başlar. Hz. Ali, Hz. Peygamber'in birden ağladığını görünce ona niçin ağladığını sorar. Hz. Peygamber aldığı haberi anlatınca Hz. Ali de ağlamaya başlar. Az sonra yanlarına Hz. Fâtıma gelir. Bir yanda babası, öte yanda kocası ağlamaktadır. Niçin ağladıklarını sorar ve acı haber ona da söylenir. Bu sefer Hz. Fâtıma da ağlamaya başlar. "Babacığım bu iş ne zaman olacak" diye sorunca Hz. Peygamber, 'Benden, senden, Ali'den ve Hasan'dan sonra olacak" diye cevap verir. Hz. Fâtıma: 'Ey babacığım bu musîbet olduğunda sen olmayacaksan, ben olmayacaksam, Ali olmayacaksa, abisi Hasan olmayacaksa benim mazlumum için kim ağlayacak, kim üzülecek, yavrum garip mi kalacak?" Diye sorduğunda Cebrail şu müjdeyi verir:
'Ey kadınların en güzeli ve en azîzi! Senin oğluna âhir zaman ehlinden Ehlibeyt bağlıları, Ehlibeyt âşıkları, kıyamete kadar ağlayacaklar."
Muhibban-ı ehl-i beyt olan mü'minler bu yüzden kıyamete kadar her Muharrem'in birinden on ikinci günü akşamına kadar ağlarlar, matem tutarlar. Hz. Hüseyin'in şehadetini yâd etmek ve yakından hissetmek ve Muharremi ihyâ etmek için azamî dikkat ederler.
Her şeyden önce şunu söyleyeyim. Cenazesi olan bir evde durum nasıl ise o kadar olmasa da ona yakın bir ruh hali içinde olunur. Tutum ve davranışlarında bir sükûnet olur ve aşırılığa kaçmazlar.
Muharremin ilk gününden Hz. Hüseyin'in ve beraberindekilerin toprağa verildiği 12. günü sonuna kadar oruç tutulur.
Hz. Hüseyin'in ve yakınlarının Kerbela'da çektiği susuzluğu hissetmek için suyu doğalı, renksiz hali ile içmezler. Susuzluklarını, içine rengini değiştirecek ayran, meyve suları ilave ettikleri sıvılarla giderirler. Ayrıca bu günlerde, çay, komposto ve diğer sıvıları kana kana içmezler. Matem günleri boyunca susuzluğu hissetmek esastır.
Ramazan iftarlarının aksine Muharrem orucu iftarlarında envai çeşit yemek yapılmaz. Bir şölene ve ziyafete dönüştürülmez. Hz. Hüseyin'in Kerbela'da yediği yemekler düşünülerek sadece ölmeyecek ve ayakta duracak kadar yemek yenir. Mide tıka basa doldurulmaz.
Yapılan yemeklerin lezzetli olmamasına dikkat edilir. O yüzden baharat, soğan, et, hayvansal yağlar pek kullanılmaz. Yemek, lezzeti için yenmez, çok güzel olmuş, bir tabak daha alabilir miyim, diye sorulmaz. Çünkü yemeğin lezzeti nefse hoş gelir ve bu günlerde nefsi hoş tutmak arzu edilen bir şey değildir.
Et, yumurta, balık yenmez. Yumurtanın canlı sayılmasının nedeni, tavuğun kuluçkaya yatması ile civciv çıkıyor olması yumurtada potansiyel canlı olarak kabul edilmesine, dolayısıyla tüketilmemesine dikkat edilir.
Mümkünse hayvanlara yük taşıtılmaz. Taşıtılsa bile her zamankinden daha az yük yüklenir.
Haremde ve hac mevsiminde olduğu gibi, hiçbir canlı öldürülmez. Kavgadan ve tartışmadan kaçınılır. Sataşılsa bile cevap verilmez.
Yas tutulan bir evde yaşam nasıl ise öyle yaşanılır. Televizyon açılmaz, eğlence programları seyredilmez.
Kahkaha ile gülünmez.
Bu süre içinde düğün, nişan gibi merasimler yapılmaz. Hatta komşuların düğünlerine bile iştirak edilmez.
Kadınlar makyaj yapmaz. Yapmak zorunda olanlar da hafif yaparlar.
Tıraş olunmaz. Yeni elbiseler giyilmez.
Cinsi münasebette bulunulmaz.
Mecbur kalınmadıkça banyo yapılmaz. Yapılacak olsa keyfe dönüşmesine izin verilmez.
Kerbela olayını unutmamak ve yakından bilmek için makteller, muharremiyeler ve mersiyeler okunur. Özellikle Fuzulî'nin Hadikâtü's-Süadâ'sı her gün bir bölüm olmak üzere bu 12 gün içinde okunur.
Hz. Hüseyin'in ve yanındakilerin, ellerinde avuçlarında ne varsa toplayıp bir araya getirerek yaptıkları çorbaya benzer aşure çorbası yapılır. Bu zamanla aşure tatlısına dönüşür.
Bizde, Şiiler gibi zincirlerle dövünmek, kanatmak ve yaralamak şeklinde gösterişler yapılmaz.
Bütün bunları yapmaktaki amaç ise;
- Hz. Hüseyin'i ve çektiği sıkıntıları anlamak ve o acıları kendi bedeninde hissetmek,
- Nefsi terbiye etmek,
- Canlılara saygı duymak,
- Hz. Peygamber'in ve ehl-i beytin sünnetini onun yolunu takip edenlerin de yaşamasıdır.
Fuzulî'nin dua niyetine söylediği beyitle yazımıza nihayet verelim:
Şâd olmasun bu vâkı'adan şâd olan gönül
Bir dem belâ vü gussadan âzâd olan gönül
İsmail Güleç