Son on günden beri, daha önce yaşamadığımız ve görmediğimiz şekilde orman yangınları ile yatıyor ve kalkıyoruz. Milletçe üzüldüğümüz ve bir an önce sona ermesi için dua ettiğimiz orman yangınları bize, Salih Baba'nın Divan'ında yer alan meşhur "yangın var" redifli gazelini hatırlattı.
SALİH BABA KİM?
Ahmed Doğan'ın Salih Baba'yı anlattığı kitabından (Salih Baba Hayatı, Edebi Şahsiyeti ve Şiirleri: Ankara: Akçağ Yayınları, 2002) kısaca özetleyeyim.
1847'de Erzincan'da dünyaya gelen Salih Baba, bir mahalle cami imamının oğlu. Doğuştan bir kolu çolak, bir ayağı kısa olan Sâlih Baba, ilk dinî bilgileri babasından alır. Aile, tüfek de tamir edilen bir dükkân sahibi olduğu için "Tüfekçizâde" lakabıyla bilinir. İki defa evlenen Salih Baba'nın üç oğlu olur. Çocuklarının ikisini, genç yaşlarında iken kaybeder. Şiirlerinden okuma-yazma bildiği ve bir müddet de olsa ilim tahsil ettiği anlaşılır.
Bu çile dolu dünyanın dertlerinden "Pîr-i Sâmî" diye bilinen Nakşibendî-Hâlidî şeyhi Mehmed Sâmi Efendi'ye intisap ederek kurtulur. Pîr-i Sâmî'nin Kırtıloğlu Tekkesi'ndeki bir sohbet esnasında kendisinden bir şiir okumasını istemesi üzerine o güne kadar şiirle bir ilgisi olmamasına rağmen irticâlen şiir söylemeye başlar. Pîrdaşı Adnan Efendi, Salih Baba'nın şiirlerini yazıya geçirir ve Râbıta-i Nakş-i Hayâlî adını verir. 1907'de Erzincan'da vefat eden Sâlih Baba'nın şiirleri dışındaki eserlerinin 1939 Erzincan depreminde kaybolduğu tahmin ediliyor.
Hem klasik edebiyat hem de halk edebiyatı nazım biçimlerinde yazılmış şiirlerin yer aldığı Râbıta-i Nakş-i Hayâlî'de, Salih Baba, tarikat âdâbı, müridlik halleri ve mürşidlerin örnek davranışları üzerinde durur. Erzincan, Gümüşhane, Bayburt ve Erzurum yörelerinde makam eşliğinde ilâhi şeklinde okunan Sâlih Baba'nın şiirleri Fehmi Kuyumcu tarafından yayımlanır.
"YANGIN VAR" ŞİİRİ
Salih Baba, Pîr-i Sâmî'ye mürit olduktan sonra yaşadığı halleri anlatan şiirler kaleme alır. Yangın var da onun, bir dönem içinde bulunduğu psikolojiyi anlamamıza yardımcı olan bir şiiridir. Yine aşk ateşiyle yanıp kavrulduğu bir döneminde, pîrinden istimdâd edercesine duygularını terennüm eder. Bu şiirinde, dünyanın mümine zindan olduğunu beyan hadisi, hâllerinin etkisiyle adeta şerh eder. Onun gözünde ariflerin gözünde zindan olan dünya, cehenneme dönüşür. Cehennemi, ateşleri cennete, gül bahçesine çevirecek olan ise aşk-ı ilâhîdir, irfandır.
Salih Baba şiirine darda kalan bir insanın çırpınışlarını hatırlatırcasına başlar.
Yetiş ey keştibânım büsbütün deryada yangın var
Değil derya yalınız cümle hep sahrada yangın var
Ey beni her türlü sıkıntıdan kurtaracak gemicim, kaptanım, koruyucum. Denizler yanıyor, gemi olan bu beden de yanacak, gel beni kurtar. Yanan sadece deniz olsa iyi. Çöller de yanıyor. Dünya yanıyor, kaçacak yerimiz yok, bizi ancak sen kurtarırsın.
Açıldı bağ-ı vahdet gülleri mest oldu bülbüller
Zemîn ü âsumân dünyâ ve mâfîhâda yangın var
Vahdet bahçesinin çiçekleri, gülleri açıldı ve bu güzellik karşısında bülbüller kendinden geçti. Yeryüzü, gökyüzü, tüm dünya ve içinde ne var ise hepsi yanıyor.
Erişti nev-bahâr vakti figâna başladı bülbül
Değil bülbül yalınız ol gül-i ranâda yangın var
Bahar gelince bülbüller içleri yanmışçasına feryad u figân etmeye başladılar. Sadece bülbüller mi! Bülbülün görünce kendinden geçtiği birbirinden güzel kırmızı güllerde de yangın var.
Kaşınla kirpiğin zülfün beni mest etti ey dilber
Değil mestane gözler kâmet-i zîbâda yangın var
Ey güzel, kaşın, kirpiklerin, saçların beni sarhoş etti. Senin sadece o kendinden geçmişçesine bakan gözlerinde değil, o güzel boyunda da yangın var.
Muhabbetden yarattı ol habîbi Hazret-i Mennân
Değil kim Ol Muhammed Hazret-i Mevlâ´da yangın var
Kullarına hadsiz hudutsuz ihsanlarda bulunan AllahTeala hazretleri sevgilisi olan Hz. Peygamber'i muhabbetten yarattı. Sadece Hz. Peygamber'de değil, onu muhabbetten yaratan yüce yaratıcıda da yangın var.
Hitab-ı "kün fekân" erdi zuhura geldi akl-ı küll
Felekler gulgule düştü kamu esmada yangın var
"O ol der ve olur" hitabı söylenince akl-ı küll yaratıldı. Yıldızlar, gezegenler her biri ayrı ayrı dönmeye başlayınca çıkan karışık sesler çıkardı, göklerde de yangın var.
Zemîne indi me´vâdan nice yıllar döküp kan yaş
Yalınız ağlayan Âdem değil Havva´da yangın var
O yüce cennetten dünyaya indiğimizden beri yerleri ıslatacak kadar ağlayıp dururuz, kanlı gözyaşları dökeriz. Kanlı gözyaşları dökerek ağlayan sadece Adem değil, Havva'da da yangın var, o da ağlar durur.
Nice yıl hasret-i hicran oduyla yaktı Kenan´ı
Yanan Yakûb değil gör Yûsuf u Zelha´da yangın var
Kenan yani Yakup peygamber nice yıl ayrılık ateşiyle yanıp durdu. İyi bak, yanan sadece Yakup değil, Yusuf ve Zeliha'da da yangın var, onlar da yanıyor.
Cihan halk olalı göster bana âsûde ahvâlin
Ki yok bir istirahat esfel ü âlâda yangın var
Bu cihan yaratıldığından beri bana mutlu mesud olunan bir dönemi gösterebilir misin? Gösteremezsiz, çünkü aşağıda da yukarıda da yangın var. Zengini de fakiri de, alimi de bilgini, arifi de zahidi de yanıp duruyor.
Erişti Sâmî-yi Sultân beraber dilber-i rûhân
Değil yalınız Erzincan Yemen San'a'da yangın var
Sultan Sâmi, gönül alan manevi sultanlarla birlikte geldi. Sadece Erzincan'da değil, Yemen'in başkenti San'a'da, en uzak yerlerde de yangın var.
Bilinmez Salih'in rengi çalınır tablı gülbangı
Kurulmuş Kerbelâ cengi yaman gavgâda yangın var
Salih'in ne renk olduğu, hangi tarik olduğu, ne düşündüğü ne hissettiği suçunun ne olduğu bilinmez. Onun ölümünü ilan eden davulu gülbanklar söylenerek çalınır. Sanki Kerbelâ cengi kurulmuş, çıkacak yaman kavgada da yangın var.
Keşke yangınlar Salih Baba gibi dervişlerin, ariflerin gönüllerinde olsaydı da ormanlarda olmasaydı.
İsmail Güleç