İçtihad kapısı açıktır!..
Değerli okuyucum.
Tecdîd, Reform, İhyâ, İçtihad ve Güncelleme kavramlarını ele aldığımız yazılarımızı bugünkü yazımızla nihayete erdirmeyi düşünüyoruz.
İslam dini, çağları aşan mesajıyla geçmişe de günümüze de geleceğe de hitap eden bir dindir. Dolayısıyla İslam dini için bir "güncellenme" söz konusu olamaz. Ancak onun hitap her çağı ve her toplumu güncellemesinden söz edebiliriz.
Yukarıda bahsini etiğimiz kavramlara dair bir sonuç yazısı olarak bakabileceğimiz bu makaleye, bir başka Sonuç Bildirgesi ile devam etmek istiyoruz.
34. İl Müftüleri Toplantısı'nda alınan kararların kaleme alındığı Sonuç Bildirgesinde, 3. Maddede şu ifadelere yer verilmişti.
3- İslam, bütün insanlığın huzur ve mutluluğu için gönderilmiş, kıyamete kadar baki kalacak hak dindir. İslam'ın zaman ve mekâna göre değişmeyen, başta tevhid olmak üzere inanç ve ibadet esaslarına dair sabiteleri; varoluşa, insana, hayata, çevreye dair evrensel ilkeleri ve ahlaki değerleri vardır. Bununla birlikte İslam âlimleri, bireysel ve toplumsal hayatın değişen ve gelişen ihtiyaçlarına yönelik yine Kitap ve Sünnete dayanan bir Fıkıh Usulü geliştirmişlerdir. Böylece İslam'ın temel ilkelerinin, dünya görüşünün ve adaleti esas alan toplumsal hayat idealinin dinamikliğini sağlamayı hedeflemişlerdir.
Dinin değişmez sabiteleri dışında kalan ve ictihadın mümkün olduğu alana dâhil olan bazı fıkhî hükümleri, değişen şartlara göre güncellemek, dinde reform yapmak anlamına gelmemektedir. Aslında bu davranış, İslam'ın evrensel hakikatlerini, onların özüne dokunmadan her çağa ve topluma aktarmak ve vahyin ışığında hayata rehberlik etmek demektir. Kesin ve açık bir nassın olduğu yerde ictihad edilemeyeceği gibi, böyle bir nassın olmadığı konularda zamanın değişmesine bağlı olarak hükümlerin de değişebileceği malumdur. Bu anlayış çerçevesinde Din İşleri Yüksek Kurulumuz, İslam'ın sabiteleri ile birlikte hayatın gerçeklikleri ve değişkenlerini de dikkate alarak dinî bilgi üretmektedir.
Aziz okuyucum.
Bu ifadeler, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın konuya dair görüşlerini açık ve net ifadelerle ortaya koyması bakımından önemlidir. Ancak biz son iki satırda bahsi geçen Din İşleri Yüksek Kurulu üzerinde birkaç kelam etmek istiyoruz.
Diyanet İşleri Başkanlığı teşkilatının en önemli birimlerinden biri olan Din İşleri Yüksek Kurulu, güncel meselelere çözüm üreten bir işleve sahiptir. Her biri alanında uzman kişiden oluşan bu kurul, bir başkan riyasetinde periyodik olarak toplanmakta ve gelen soruları büyük bir titizlikle ele almaktadır. Bazen soruya cevap vermeden önce konuyla ilgili diğer branşlardan uzman görüşü talep edilmekte ve neticede –gereken durumlarda- ortak aklın ürünü olarak, problemin çözümüne yönelik "içtihad"da bulunulmaktadır. Din İşleri Yüksek Kurulunun varlığı da fonksiyon ve faaliyetleri de içtihad kapısının açık olduğunun bir göstergesidir.
Yeri gelmişken bir hususa da temas etmek istiyorum.
Son zamanlarda Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından alınan kararlardan biri de fetvaların artık telefonlardan değil, yazılı olarak verileceği yönündeydi. Doğrusu, fetvanın bazı durumlarda "kişiye özel" bir nitelik taşıması söz konusu olduğundan bu "yazılı" uygulamanın daha isabetli olacağı düşünülebilir.
"Kişiye özel" demişken, fetvanın bölgeye/kültüre/örfe özel olmasının da söz konusu olduğunu hatırlatmak isteriz. Fıkıh Usulünün prensiplerini kaleme alan yani metodolojisini belirleyen İmam Şafiî'nin aynı soruya Bağdat'ta farklı, Mısır'da farklı cevaplar vermesi ve bunun sebebini de "Zira o toplumların örfleri farklıdır" şeklinde izah etmesi, fetvada toplumsal yapı ve anlayışın ne denli önemli olduğunu ortaya koyarken aynı zamanda toplumsal gerçeklerin ve dinamizmin, içtihaddaki yeri ve önemini de ifade etmektedir. O halde bütün mesele, içtihadda bulunacak kişi/kişilerin, dinin temel sabiteleri olan Kur'an ve Sünnet kaynaklarını çok iyi bilmesi; icma ve kıyas faktörlerine aynı şekilde vâkıf olması ve bunların yanında içinde yaşadığı toplumu, bu toplumun örf ve âdetlerini, gelenek ve göreneklerini de bilmesi gerekmektedir.
Din İşleri Yüksek Kurulu'nun her bir üyesinin yukarıda zikredilen özelliklere sahip olduklarını ifade etmeliyiz. Öyleyse çözüm bekleyen problemler ve cevap bekleyen sorular yazılı olarak bu kurula iletilmeli, ancak soruyu soran kişi, içinde bulunduğu durumu objektif ve doğru bilgilerle aktarmasının kendisine düşen bir "sorumluluk" olduğu bilinciyle hareket etmelidir. Böyle bir doğruluk-dürüstlük ekseninde gerçekleşecek olan fetva isteme işleminin (istiftâ) kişinin dünya ve ahiret mutluluğuna vesile olması beklenebilir.
SONUÇ OLARAK…
- Öncelikle 34. İl Müftüleri Toplantısında alınan kararlar yürürlüğe konulmalı ve sadece "alınan bir karar" olarak kalmamalı; bir an önce pratiğe aktarılması hususunda azami gayret ve çaba gösterilmelidir.
- İçtihad kapısının açık olduğu inancı tazelenmeli ve zaman zaman çeşitli vesilelerle dillendirilmelidir. Zira bu din, geçmiş asırların olduğu kadar günümüzün de gelecek çağların da dinidir.
- İçtihad edecek İslam âlimleri yetiştirmenin de içtihad kapısının açık olduğuna inanmak kadar önemli olduğu kabullenilmelidir.
- Din İşleri Yüksek Kurulu'nun kamuoyu tarafından yeterince tanınması, kabul görmesi ve kurula güvenilmesi hususunda bir tanıtım çalışması yapılmalıdır. Böylece bu kurulun, sadece bir bürokratik birim olmaktan öte dinî konularda ve sorunlarda önemli bir "bilgi üreten" ve "çözüm sunan" merci olduğu yönünde kanaat oluşturulmalıdır.
Yüce İslam dininin, bireysel ve toplumsal hayatımızı inşa ve ihya etmesi dileklerimle, sağlıcakla kalınız efendim.
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Müçtehid bir İslam âliminde olması gereken vasıflar-3 (05.04.2018)
- Müçtehid bir İslam âliminde olması gereken vasıflar - 2 (03.04.2018)
- Müçtehid bir İslam aliminde olması gereken vasıflar (29.03.2018)
- İçtihad nedir? Müçtehid kimdir? (26.03.2018)
- İhyâ'dan ne anlamalıyız? (22.03.2018)
- Tecdîd, reform değildir! (19.03.2018)
- Tecdîd, ihyâ, içtihâd ve reform üzerine… (15.03.2018)
- En güzel baba-kız örneği: Hz. Muhammed - Hz. Fatıma (12.03.2018)