Karakterlerini, dizilerin şekillendirdiği çocuklar/gençler…
Bundan önceki yazımızda, 23 Temmuz günü Adana'da yaşanan bir vahşetten yola çıkarak insanoğlunun benliğinde gizlenen yırtıcılık özelliği üzerinde durmuştuk.
Aynı zamanda, bu trajik ve oldukça düşündürücü olaya karışan 13-14 yaşlarındaki çocukların Adliyedeki ifadelerinde, "Yolda rastladıklarını" söyledikleri Pitbull cinsi köpeği gezdirirken karşılaştıkları hamile bir kediyi kuyruğundan tutarak köpeğe parçalatmalarından ve ifade vermek üzere polisler tarafından Emniyet Çocuk Şube Müdürlüğü'ne getirilirken gazetecilerle aralarında geçen konuşmadan bahsetmiştik.
Bir gazetecinin, "Kedi öldü, hiç mi üzülmedin?" sorusuna,
"Ben seni vursam bile üzülmem, kediye mi üzüleceğim." cevabını veren ve çekim yapıldığını görünce,
"Çekin âlem yakışıklı görsün. Ağabeylere selam, çatışmaya devam. Yaşımızın yetmediği yerde yaşantımız yeter, biz Denizli çocuğuyuz." mesajını veren bu çocukların ve bu hadisenin mutlaka mercek altına alınması gerektiğini vurgulayarak sözlerimizi tamamlamıştık.
Şimdi soruyu bir kez daha sorarak devam edelim: "13 yaşındaki bir çocuk bu sözleri niçin ve nasıl söyler?"
Bu çocukların hangi sosyal çevreye sahip oldukları ve nasıl bir eğitimden geçtikleri ya da hangi eğitimlerden mahrum kaldıkları hakkında bir bilgiye sahip değiliz. Ancak söylemlerinden anlaşılan odur ki, izledikleri filmler ve medyanın onlar üzerindeki olumsuz etkileri ayan beyan ortada…
DİZİLERİN ÇOCUK VE GENÇLER ÜZERİNDEKİ OLUMSUZ ETKİLERİ
Bundan 20-30 yıl önce bu başlık belki dikkat çekerdi. Çünkü önemli ve dikkat çekici bir iddia taşımaktaydı. Şimdiyse başlık bile olmayı hak etmiyor bile… Ama acı gerçek, çocuklarımızı ve gençlerimizi birebir özdeşleşme ile tamamen etkiliyor.
Psikolojide, insandaki doğuştan gelen özelliklerden birinin "Taklit" olduğu vurgulanır. Buna göre kişi, iyi ya da kötü anlamda muhatap olduğu davranışları aynen taklit ederek tekrarlama ve bir bakıma başkalarına yansıtma/aktarma özelliğine sahiptir. Aynı zamanda "Özdeşleşme" denilen bir başka kavram da kişinin, önem verdiği ve değerli bulduğu kişilerle aynileşmesini, yani onlar gibi davranmaya/konuşmaya çalışmasını ortaya koyar bu kavram…
Seyredilmeye değer doğru dürüst bir hikayesi olmayan bu dizilerde var olan şey maalesef, kötü ahlakî özellikler, silahlı çatışma, yaralama ve öldürme… Bir gazetenin hazırlamış olduğu videoda bu çatışma sahnelerini ve replikleri izlediğiniz zaman, 13-14 yaşındaki bu çocukların kimlerden ve nasıl etkilendiklerini rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Zira çok üzülerek bunların bir örneğini ve bir tespitimi sizlerle paylaşmak isterim…
Dizilerin birinde sahne açılıyor ve ellerinde bir değil iki tabancayla etrafa kurşunlar yağdırarak ilerliyor bir grup… Ancak sahne açılır açılmaz başroldeki kişi önde ve dilinde bir söz… Bir söz, bir cümle ama diziye ve kötülüklerine malzeme olamayacak bir cümle: "Selâmün aleyküm!"… Ateş başlıyor ve anlamsız bir şekilde cevap yine kendilerinden geliyor: "Aleyküm selam!"…
Bu senaryoyu yazanlar, replikleri kurgulayanlar, İslam'ın şiarı ve sembollerinden biri olan; bayrak gibi, cami gibi, minare gibi, Müslümanların Müslümanlık göstergesi olan bu değerli sözü, adam öldürme işine malzeme yapmalarının dini bakımdan sakıncasını herhalde bilmiyorlar!. Ya da biliyor ve önemsemiyorlar…Zira, Selâmün aleyküm, Hz. Adem'e cennette öğretilen bir dilektir ve temennidir. "Allah'tan gelecek her türlü iyilik, güven ve esenlik senin üzerine olsun. Bil ki, benden sana bir kötülük gelmez." Anlamındadır. Şimdi, bu kadar güzel bir temenniyi diline alarak ateş etmeye başlamanın doğru olan bir tarafı yoktur. Sonuç nedir derseniz?.. Bu sahnelerde rol kesen karakterlerin etkiledikleri 13-14 yaşlarındaki çocuklar, "Ağabeylere selam, çatışmaya devam. Yaşımızın yetmediği yerde yaşantımız yeter!" diyerek racon kesiyorlar!.. Yazık, hem de çok yazık… Acı gerçek ise, ne devlet bu tür dizileri dinî/ahlakî/insanî bakımdan bir denetleme işlemine tabi tutuyor, ne dizi yapımcısı, senaristi ve yönetmeni bu konuda bir sorumluluk hissediyor ve ne de halk bu tür dizileri seyretmeyerek ve şikayette bulunarak tepkisini ortaya koyuyor. Neticede Adana'daki olaylar gibi nice trajik hadiseleri yaşıyoruz…
Aileden sorumlu Bakanlığımız, bir an önce dinî inanç esaslarımıza, mukaddes değerlerimize, bin yıllık medeniyetimizin şekillendirdiği güzel ahlak ve güzel davranış örnekleri taşıyan kültürümüze ve geleneklerimize tamamen zıt olan dizileri, lütfen yeni yetişecek nesilleri koruma adına önemsemeli ve incelemelidir.
İslam kültüründe içinde hac günlerini de barındıran Zilhicce ayının, fazileti yüksek olan ilk on gününü yarın idrak etmeye başlayacağız inşâallah… Tüm okurlarımızın bu günlerini tebrik ediyor, tutulacak nafile oruçlar, namazlar ve ifa edilecek kurban ibadetinin, rabbimiz katında bir "güzel" kul olmamıza vesile olmasını ve İslam dünyası için huzur ve esenlikler getirmesini Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum.
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- “Yaşımızın yetmediği yerde yaşantımız yeter!” (29.07.2019)
- “Yardımlarınızı başa kakarak ve inciterek boşa çıkarmayın” (25.07.2019)
- Aynı soruyu tekrarlamamız icab ediyor: Suriyeliler hangi evlerine dönsün? (18.07.2019)
- 15 Temmuz: İmanın zaferi, şehadetin bedelidir!.. (15.07.2019)
- Tatil değil, dinlenme… (11.07.2019)
- Yaz mevsimi “Haz Mevsimi” mi olmalı? (09.07.2019)
- Dün tutsaktı bedenin. Bugün her şeyinle hürsün! (20.06.2019)
- Modern insanın unuttuğu şey: Allah’a sığınmak… (17.06.2019)