Yaşlılarımız mutlu mu?
Yazılarımızı takip edenlerin bildiği üzere, "toplumun temeli" sayılan ailenin huzuru ve mutluluğu için dengeli, yeterli, sağlıklı, doyurucu bir eğitim-öğretim ve bir "terbiye" ortamının gerektiğini ifade edip duruyoruz. Bunun ertelenemez bir ihtiyaç olduğu, neredeyse tüm uzmanların ortak görüşü…
Anne-baba ve çocuklardan teşekkül eden "çekirdek aile" üzerine yoğunlaştığımızda karşımıza çıkan bir gerçek var: Çekirdek aileyi oluşturan bireyler, bir diğer ifadeyle karı-koca ve çocuklar; aile büyükleriyle irtibat ve iletişimlerini sağlıklı bir şekilde devam ettirebiliyorlarsa, bu kendilerine huzur ve mutluluk olarak dönüyor. Buradan devam ederek diyebiliriz ki, aile büyüklerimiz olan yaşlılarımız, bizim hayatımızda "bize yansıyan" varlıklarıyla önemli bir yere ve değere sahip… Yaşlıların yeni yetişen nesle, bilgisi ve tecrübesiyle, ilgisi ve sevgisiyle, her şeyden önce hayır dilekleri ve dualarıyla "değiştirici" ve "dönüştürücü" bir etkiye sahip olduklarını da unutmamak gerek.
Ancak ülkemizdeki mevcut şartlara baktığımızda, böylesine bir etki gücüne sahip olan yaşlı insanlarımızın da yeni yetişen neslin de bunun yeterince farkında olmadığı ve tespitlere göre henüz "yaşlılığa hazır olmadıkları" gibi gerçekle karşı karşıya bulundukları belirlenmiş durumda… Birkaç gün önce AvivaSa adlı sigorta şirketi ile kısa adı YADA olan Yaşama Dair Vakfı'nın ortaklaşa gerçekleştirdiği "Türkiye'de Yaşlılık Tahayyülleri ve Praktikleri" adlı araştırmanın sonuçlarının kamuoyuyla paylaşıldığı bilgilere dayanarak bu tespiti aktardık. Şimdi geliniz bu araştırmada ortaya çıkan diğer tespitlere bakalım.
Araştırma bulgularına göre, yeryüzünde, nüfusunun %7'sini yaşlıların oluşturduğu ülkeler "yaşlı ülke" olarak kabul edilirken, genç nüfusa sahip olan bir ülke olarak düşünülen ve dillendirilen Türkiye, %8 oranında "yaşlı" nüfusa sahip. Beklentilerin üzerinde gerçekleşen bu bulguya göre nüfusumuzun önemli bir kesimi yaşlılardan oluşuyor. Ancak araştırma sonuçları yaşlılarımızın bir "yaşlılık dönemi" planına sahip olmadan emeklilik ve yaşlılık yıllarıyla karşılaştığını gösteriyor. Bu plansızlık ve programsızlık, neticede "hiçbir şey yapmayı düşünmeyen, istemeyen ve gerçekleştiremeyen" yaşlı bireylerde mutsuzluğa sebep oluyor. Yaşlısının mutsuz olduğu bir toplumda huzur ve mutluluk zincirinin halkalarında kopmalar yaşanması ise tabii ki, mukadder…
Araştırmanın yine dikkat çeken bulgularından biri de yaşlılarda "bana kim bakacak?" korkusudur. Tüm yaşlıların ortak korkusu olan bu düşüncenin ülkemiz nüfusunun %8'ini oluşturan yaşlılarda yer etmiş olması da üzerinde düşünülmeye değer… Zira yaşlı anne babaya ilgi ve bakım hususlarında bugüne kadar batı ülkelerinden farklı bir profil çizen Türkiye, anlaşılan o ki, bu önemli değerini yavaş yavaş yitirmeye başlıyor. Zira araştırma bulguları, ankete katılan yaşlıların "yüksek düzeylerde" bu endişeyi taşıdıklarını ortaya koyuyor. Anket bulgularını ve tespitlerimizi doğrulayan bir başka gerçek ise devlet ve yerel yönetimlere ait huzurevlerinin tam kapasite çalışmalarına rağmen yetersiz kalması ve özel sektöre ait yaşlı bakımevleri ve huzurevlerinin de artık ciddi anlamda rağbet görmesidir.
Araştırmanın diğer sonuçları başlıklar halinde şu şekilde verilmiş:
- Türkiye hızla yaşlanıyor
- Türkiye yaşlanmaya hazır değil, yaşlılık algımız negatif ve yaşlanma fikrinden kaçıyoruz
- Yaşlanmaktan korkuyoruz ve gelecek kaygımız yüksek
- Yaşlıların da yaşlı algısı negatif
- Emekliliğe de hazır değiliz
- Erkekler yalnız kalmaktan, kadınlara nazaran daha çok korkuyor
- Kadınlar burada da dezavantajlı… Yaşlılık kadınlar için iki kat ayrımcılık demek…
- Emeklilikte geçim derdi endişe yaratıyor…
- Emeklilerin %71'i çalışmayı tamamen bırakmış… Emekliliğe de hazır değiliz, tahayyüllerimiz sınırlı…
- Yaşlılara toplum tarafından çizilen roller oldukça sınırlı
Adı geçen araştırmayı gerçekleştiren ortaklardan biri olan sigorta şirketinin üst düzey yetkilisinin, bu araştırmanın en önemli amaçlarından birinin, "Hem bireysel emeklilik hem de hayat sigortası alanlarında geliştirilen ürünlerle müşterilerinin yarınlarını şimdiden güzelleştirerek, anı yaşamalarını sağlamak" olduğunu ifade ettiği üzere, araştırma daha ziyade ülkemizdeki yaşlı kesimin oranını ve yaşlılık dönemine ait problem ve beklentilerini ortaya koymayı hedeflemektir. Ne var ki, sonuçlar kısmında, yaşlıların, kısaca "maneviyat" diyebileceğimiz alana dair düşünce ve mevcut durumları hakkında herhangi bir bulguya rastlanmamaktadır. Oysa maneviyat, moral motivasyon gibi kavramlar belki de insan için en çok ve en değerli katkıyı yaşlılık döneminde verebilmektedir.
Liberal ekonomilerin dinî değerleri yok saydığı, Kapitalizmin her şeyi maddî bakımdan değerlendirdiği günümüz dünyasında, önemli oranda bir yaşlı kitlesi, yetiştirip sosyal hayata kazandırdıkları evlatlarının ilgisinden ve desteğinden yoksun bir şekilde hayatını kendi başına devam ettirmek durumundadır. Sosyal devlet niteliğine sahip ülkeler, geliştirdikleri projelerle yaşlılara özel ilgi göstererek bazı ihtiyaçlarını karşılamaya çalışsa da "insan" unsurunun yerini başka bir şeyle dolduramadıkları için bu ilginin önemli bir tarafı eksik kalmaktadır.
Bilgisi, becerisi ve yetenekleri son yüzyıl içinde büyük bir gelişim gösteren insanoğlunun, yaşlılık ve yaşlanma, ölü ve ölüm hakkındaki düşüncelerinde de köklü bir farklılaşma meydana gelmiştir. 2000'li yıllarda yapılan araştırmalarda, "yaşlanma ile ölüm arasında yakın bir bağın olduğu unutulmuş, yaşlandığını düşünen fakat ölebileceğini kabullenemeyen insanların sayısı artmış" olduğu tespit edilmişti. Günümüzde bu oranların daha da arttığı söylenebilir.
Günümüzde toplumdan soyutlanan ve yapayalnız kalan yaşlı insan, "hiçlik" duygusu hissetmekte ve bu hiçlik duygusu ölümle simgeleşerek ölüm korkusunu beraberinde getirmektedir. Ölümün yaklaştığının daha çok hissedildiği yaşlanma döneminde Manevi Destek olarak kavramlaştırabileceğimiz dinî rehberliklere de daha çok ihtiyaç duyulmaktadır.
Gelecek yazımızda, yaşlılık döneminde insanlara verilecek manevi desteğin onlar için neden gerekli olduğu ve bunun nasıl yapılması gerektiği konularına değinilecektir. Zira özellikle son yıllarda gündeme gelen ve "kişinin fiziksel ve ruhsal açıdan sağlıklı ve mutlu bir ileri yetişkinlik dönemi yaşaması" anlamındaki Başarılı Yaşlanma (Successful Aging) sürecinde, "Manevi Destek" unsurunun son derece önemli bir rol oynadığı da bir başka bilinen "hakikat" olarak önümüzde duruyor.
Sağlık ve esenlik dileklerimle…
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Hz. İbrahim’in merhameti ve ailesindeki yansımaları… (19.09.2019)
- Hz. İbrahim dualarıyla Rabbinden neler istedi? (16.09.2019)
- Ekmeği “nimet” görenlerden, kadrini bilmeyenlere… (12.09.2019)
- Dinmeyen acı, bitmeyen matem: 10 Muharrem… (09.09.2019)
- Raporlarda dikkat çeken noktalar - 2 (02.09.2019)
- Raporlarda dikkat çeken noktalar… (29.08.2019)
- “İnsanlık öldü” dedirten cinayetler!... (26.08.2019)
- Hz. İbrahim’in evladına duaları (22.08.2019)