İlahiyat Fakültelerinin yıllardır çözül/emeyen yapısal sorunları
Öncelikle, uzun zamandır ülkemizin batı bölgelerinde beklenen kar yağışının başlaması vesilesiyle duyduğumuz sevincin, devam edecek yağışlarla sürmesi temennisiyle hayırlı ve mübarek bir gün olan Cuma'nın feyiz ve bereketinin üzerinize olmasını dilerim.
Sizlerle birlikte birkaç yazıdır, İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri üzerinde durmaktayız. Bugün yıllardır bu kurumlarımızın çözülmesi mümkün olmayan yapısal sorunlarına değineceğiz.
9 Aralık 2020 Cumartesi günü tüm İlahiyat ve İslami İlimler Dekanlarının ortak platformu olan Türkiye İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanları Konseyi (TİDKONSEY) tarafından düzenlenen "120 Yılında İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Çalıştayı" adlı online toplantıya 20'ye yakın öğretim üyesi ve idareci; oturum başkanı, tebliğ sunucusu veya müzakereci sıfatıyla iştirak etti. Öğleden sonraki oturumun ikinci ve son konusu, "İlahiyat ve İslami İlimler Fakültelerinin Yapısal Sorunları" başlığını taşımaktaydı...
Bu oturumda Konya NEÜ. İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Halit ÇALIŞ tarafından aynı adla sunulan tebliğ, önemli noktalara işaret ettiği gibi, müzakereci sıfatıyla katkıda bulunan İzmir'den Dekan Prof. Dr. Ömer DUMLU, Ankara'dan Dekan Prof. Dr. Ali Osman KURT ve İstanbul'dan Dekan Yrd. Doç. Dr. Muhammed ABAY, çoğunluğu Prof. ÇALIŞ'ın ortaya koyduğu görüşlere iştirak etmek suretiyle bu kurumların yapısal sorunlarına dikkat çektiler. Dolayısıyla ilgili öğretim elemanlarının aynı yöndeki görüşlerini biz de tek başlık birleştirerek aktarmanın daha doğru olacağını düşünüyoruz.
İLAHİYAT FAKÜLTELERİNİN YAPISAL SORUNLARI
Öncelikle, İlahiyat Fakültesi ifadesiyle, tüm İlahiyat ve İslami İlimler Fakültelerini kast ettiğimizi belirtmek isteriz. Tebliğ sahibi Prof. Dr. Halit ÇALIŞ, "İlahiyat Fakültelerinin en başta gelen sorunu ya da eksikliği, bir asrı aşan geçmişi olmasına rağmen hala bir "Ortak İlahiyat Aklı"nın işletilmesini mümkün kılacak bir sistemden yoksun olmasıdır. Ne yazık ki, hala İlahiyat Fakültelerinin isminden müfredatına, program yapılanmalarından akademisyen alım süreçlerine varıncaya kadar pek çok soruna temel teşkil eden asıl sorunun, bu olduğu" kanaatini ortaya koyarak Dekanlar Konseyinin bu hususta önemli bir inisiyatif üstlenebileceğine dikkat çekti ve ardından, "'Ortak İlahiyat Aklı'nın oluşturulması ve bu sistemin işler hale gelebilmesi için hem içeriden hem de dışarıdan "güvensizlik" problemini ortadan kaldırmak gerektiğini" ekledi.
Prof. ÇALIŞ, "öncelikle bu kurumların dört-beş farklı isimle anılmasından vazgeçilmesi ve toplum tarafından daha çok bilinen şekliyle "İlahiyat Fakültesi" olarak isimlendirilmesini ve bu kurumların mutlaka İlahiyatçı dekanlar tarafından yönetilmeleri gerektiğini; yine yüzyıllardır süregelen ilmî gelenek çerçevesinde İslam dinini kaynaklarından öğrenen, ilmiyle, güzel ahlakıyla ve sosyal kişiliğiyle insanlara yol gösteren öğrencilerin yetiştirildiği kurumlar olması icab ettiğini" ortaya koyarken bu kurumların yapısal sorunlarından biri olan misyon ve vizyon meselesine dikkat çekiyordu…
Tebliğinde ayrıca Arapça programı ve öğretimi konusuna, kontenjanların aşırı derecede yükseltilmesi meselesine ve müfredat/program bazlı sorunlara da değinen Prof. ÇALIŞ, "bu kurumların dini muhtevalı krizlerde daha etkili tavır alması gerektiği" kanaatiyle sözlerini tamamladı.
İlk müzakereci olarak söz alan Prof. Dr. Ömer DUMLU, "bugüne kadar İlahiyat fakültelerinin, kendi programını hiçbir zaman kendisinin yapamadığını, öğrenci ve akademisyen oranı hususunda bir planlamanın olmadığını, neye göre nasıl öğrenci yetiştirileceği konusunda bir birlik sağlanamadığını, yüzü aşkın İlahiyat olarak ortak noktalarda buluşulamadığını ve kurum içinde bir "güven" problemi yaşandığını" ifade ederek, "hiç vakit kaybetmeden ciddi manada bir komisyon kuralım. Sorunlarımızı tartışalım, ortak kararlar alalım. Tekliflerimiz, götürdüğümüz merciler tarafından bize güven duyularak kabul görsün. Biz hiçbir zaman kendi başımıza program yapamadık. Ancak gerçek şu ki, müdahalelerle oluşturulan program iyi netice vermiyor" teklifinde bulundu.
Prof. Dr. Ali Osman KURT ise müzakeresinde, "bu kurumların yapısal sorunlarının kronik sorunlar olduğu ve bugün için hala en önemli gündem maddesi olduğu" kanaatini ifade ederek bugüne kadar çözülemeyiş sebeplerinden birinin dışarıdan müdahale, diğerinin ise anabilim dalları ve programlar yanında derslere de dokunulmasını kabul etmeyen "içeriden direnç" olduğu yününde görüş beyan etti.
Doç. Dr. Muhammed ABAY ise, 120 yıldır problemleri konuşmaktan fırsat bulup da kalitenin konuşulamadığını, dışarıdan bu kadar müdahale edilmesine rağmen hala varlığını muhafaza edebiliyor olmasının bir büyük başarı olduğuna dikkat çekmesi yanında, YÖK'ün öğrenci alımı konusundaki uygulamalarının bu kurumların yükünü ciddi anlamda arttırdığını ifade etmesi de bir başka sorun olarak yer aldı, müzakeresinde…
Çoğu aynı zamanda idareci olan dört öğretim üyesi tarafından dile getirilen ve daha ziyade yapısal sorunlar bağlamında ortaya konulan görüşler ve daha önceki oturumlarda yapılan tespit ve sunulan teklifler çerçevesinde bu değerli kurumlarımızın eğitim-öğretim açısından daha iyi ve daha kaliteli bir seviyeye ulaşabilmesi adına bir öğretim elemanı olarak gündeme getireceğimiz teklilerimizi -arayı fazla açmadan- yarın bu sütunda kaleme alacağımız yazımızda ele almak istiyoruz.
Yarınki yazıda buluşmak dileğiyle sağlıcakla kalınız efendim.
Prof. Dr. Mehmet Emin AY
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- İlahiyat fakültelerinin ilmî hayatımıza katkıları (11.01.2021)
- İlahiyat Fakülteleri toplum tarafından nasıl tanınıyor? (07.01.2021)
- Toplum İlahiyat ve İslami İlimler Fakültelerine nasıl bakıyor? (04.01.2021)
- Asırlık çınar bizden ne bekliyor? (29.12.2020)
- Yüz yıllık çınarın dalları… (24.12.2020)
- Dâru’l-Fünûn’dan günümüze yüksek din öğretimi (21.12.2020)
- Yüksek din öğretiminde kadim geleneğin temsilcileri (17.12.2020)
- Salgına karşı seferberlikte en önemli engel: Sorumsuzluk (15.12.2020)