Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Aralık 15, 2020
Salgına karşı seferberlikte en önemli engel: Sorumsuzluk
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Bundan iki hafta önce Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan tedbir kararları, geçen süre içinde hassasiyetle uygulanmaya çalışıldı. Dün akşam itibariyle Sağlık Bakanının verdiği bilgiler, "alınan tedbirlerin olumlu sonuçlar verdiğini ve önümüzdeki günlerde bunun rakamlara yansımalarının daha belirgin bir şekilde olacağını" ortaya koymaktaydı.

Bundan önceki iki yazımızda, alınan "seferberlik" kararının başarıyla uygulanması ve virüsle mücadelenin kazanılması için topyekün birlik ve beraberlik içinde olunmasının önemine değinmiş, bu konuda önce Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, sonra da Sağlık Bakanlığı'nın ne gibi görevler üstlenmesinin söz konusu olabileceğine değinmiştik.

Bugünkü yazımızda ise 1 Aralık 2020 tarihi itibariyle uygulamaya konulan salgınla mücadele tedbirlerinin, geçen süre içinde vatandaşlar tarafından ne derece sahiplenildiği ve nasıl karşılandığı; ne şekilde benimsendiği ya da bir kenara itildiği bağlamında, haberlerde rastladığımız sorumsuzluk örnekleri üzerinden bu konuya değineceğiz.

COVİD-19 KADAR TEHLİKELİ VİRÜS: SORUMSUZLUK

"Korkular ve kaygılar bulaşıcıdır" faraziyesine bir de duygular ve davranışları eklemek gerektiği kanaatindeyiz. Zira günümüzde iletişim teknolojisinin sınır tanımayan etki gücü sayesinde bir kişinin açığa vurduğu duyguları da sergilediği davranışları da iletişim diliyle "viral" olabiliyor. Yani kısa sürede toplumun diğer kesimlerine bir virüs gibi bulaşabiliyor.

Sözü, geride bıraktığımız iki haftalık süreçte basına yansıyan haberlerde rastladığımız sorumsuzluk örneklerine getirmek istiyoruz. Manşetlerde, "Bana karışmazsınız" diyene de, kimliğini isteyen polise "Vermiyorum. Gel de al bakalım. Sizi CİMER'e şikayet edeceğim" diye tehdit edene de, "Kimliğimi vermiyorum. Şimdi teşkilatı arıyorum. Sizi buradan sürdüreceğim. Göreceksiniz!" şeklinde esen gürleyene de rastlamadığımız gün geçmiyor… Peki, bile bile ve ısrarla maske takmayan ya da yasaklanmış saatlerde güzergahı olmayan mekanlarda gezintiye çıkan, sonra da yukarıda sıralanan saçmalıklarla haklı olduğunu iddia eden bu kişilerin ortak özelliği nedir? dersek, takdir edersiniz ki, tek seçenekli cevabımız "Sorumsuzluk" olacaktır…

Üzülerek ifade edelim ki, bazı uzmanların önceki aylarda uyardıkları bir hususla karşı karşıya kaldık: Uzayan Pandemi döneminin kişilerde meydana getireceği bıkkınlık… Evet, bugün kimi ülkelerde olduğu gibi memleketimizde de rastlanan bu psiko-sosyal durum, iradesi zayıf kimselerde pek kolay bir şekilde "sorumsuzluk" anlayışını ortaya çıkarmakta ve bu "sorumsuz kişi" yaptığı davranışın yanlış olmadığına kendini ikna ettiği gibi birtakım argümanlarla karşısındakini de ikna etmeye çalışmaktadır. Mahallesinden epeyce uzakta bir marketten alış veriş yaparken yakalandığı ekiplere, "Vitamine ihtiyacım var. O yüzden manava gelmek zorundayım." gerekçesini sunan kişi gibi…

Örnekler çoğaltılabilir. Ama her gün türlü türlü versiyonlarıyla artık pek bir "âşina" olduğumuz bu bahaneler, ekipleri olduğu gibi bizi de ikna etmiyor. Çünkü bunların hepsi bariz bir ortak özellik taşıyorlar: Sorumsuzluk…

Sorumsuzluğun cezai müeyyideleri olmasının şart olduğu kanaatini belirterek bununla birlikte aslında bir "ahlakî sorun" olan bu durumun, mutlaka dinî ve ahlakî eğitimle de desteklenen bir süreçle çözüme kavuşturulması gerektiğine inanıyoruz. Zira salt cezalandırma yönteminin başarılı olmadığı kişilikler, sergiledikleri davranışlarla kahramanlaşmakta, bu ise iletişim araçları vasıtasıyla toplumdaki bazı "kişilik bozukluğu" olanlarda, bahsini ettiğimiz viral etkiyi doğurmaktadır. Kesilen cezayı "yok hükmünde gören", "Ceza kesmeyin. Yoksa alır yırtarım!" diyerek tehditte bulunanların söylemleri pekâlâ bir başka kişi tarafından tekrarlanabilmektedir. O halde, konunun bir Medya bir de Din ve Ahlak Eğitimi boyutu olduğunu ifade edebiliriz.

SORUMSUZLUK KARŞISINDA NELER YAPILABİLİR?

Sorumsuzluk örneklerine sıkça şahit olduğumuz şu günlerde, milletçe verilen mücadelede başarılı olabilmenin şartlarından biri de bu tür sorumsuz davranışların medya aracılığıyla afişe edilmemesi ve bazı kişilerin bu şekilde gündeme gelmelerinin önüne geçilmesidir. Şunu ifade etmeliyiz. Medya haber verme ve bilgilendirme gibi iki değerli görevi yerine getirirken, haberin içeriğinin özenti oluşturmamasına da dikkat etmelidir. Uzmanlar ve yetkililer bir araya gelerek bu çeşit haberlerin olumlu mu yoksa olumsuz mu etkiye sahip olduğunu tartışmalıdırlar. Biz, haber olarak verilen sorumsuzluk örneklerinin bir şeye yaramadığını, olumlu bir yönlendirme yapmak yerine daha ziyade olumsuz etkiler oluşturduğu kanaatindeyiz.

Din ve Ahlak Eğitiminin ise "sorumsuzluk" anlayışına karşı belki de en iyi çare olabileceğini söyleyebiliriz. Çünkü içinizdeki "vicdan sesiniz" dışınızdaki polisten de kolluk kuvvetlerinden de daha tesirli bir güç sahibidir. Çünkü o sizi her zaman ve zeminde uyaran bir kuvvettir. Dolayısıyla vicdanı oluşturmak, onu yaşatmak ve muhafaza etmek adına sağlıklı ve yeterli bir Din ve Ahlak Eğitimi sağlanmalıdır. Yaptığımız her şeyi gören ve bilen bir Yaratıcı'nın varlığına iman eden, davranışlarımızın melekler tarafından bize mahsus amel defterimize kaydedildiğine inanan, bu dünyadaki davranışlarımızın Ahiret denilen ebediyet aleminde hesabının verileceğini bilen bir kişi, hem Allah'a hem insanlara hem de tüm canlılara karşı, vazifelerini, yükümlülüklerini ve sorumluluğunu da bilecektir…

Eğer bu eğitimi ihmal edersek, bilelim ki, insan denilen varlık şeytanın yönlendirmesiyle akla hayale gelmeyecek çözümler üretecektir. Tıpkı, sokağa çıkma yasağının olduğu günlerde özel sağlık kuruluşlarından randevu talebinde bulunan ve telefonuna gelen mesajı ekiplere göstererek gün boyunca ortalıkta dolaşan, ilgili kuruluş tarafından arandığında ise umursamaz bir tavırla "unutmuşum/gelemeyeceğim" cevabını veren "sorumsuz" kişi gibi…

Sağlıcakla kalınız.

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN