Uzun bir süre uyutulduktan sonra uyandırılan gençler olarak bilinen Ashab-ı Kehf'in başından geçenleri Kur'an-ı Kerim'in rehberliğinde ele almaya çalıştığımız yazımıza bir önceki makalenin son demlerinde onların şu duasıyla son vermiştik:
Onlar mağaraya sığındıkları vakit şöyle dua ettiler: "Ey Rabbimiz! Bize kendi katından bir rahmet ver. Bize şu durumumuzdan bir kurtuluş yolunu da sen hazırla!..
Kehf, 10
İşte bu dua, onların Allah Teâlâ tarafından uyutulmalarından önceki son sözleri olmuştu… Kehf suresinin 11. Ayetinde verilen bilgiler bu yedi gencin ortası genişçe bir alana sahip olan mağarada tatlı ve derin bir uykuya daldıklarını haber vermektedir. Ancak bu uyku sıradan bir uyku değildir!..
"(Bu dualarından sonra) biz de mağarada onların kulaklarına perde çekerek yıllar boyunca onları uykuya daldırdık." (Kehf, 11)
Anlaşılan odur ki, işitme duyuları iptal edilerek derin ve deliksiz bir uykuya daldırılan bu gençler, "senelerce, yıllarca" anlamına gelen "sinîn" ifadesinden anlaşılacağı üzere uzun yılları uykuda geçirmişlerdir. İnsanları duyduğu zaman hayrete düşüren bu durum aslında Allah Teâlâ'nın kudretinin sonsuzluğuna işaret eden hadiselerden sadece biridir. Zira üzerinde ittifak edilen görüşe göre onların 309 yıl uyutularak yaşatılmış olmaları bile binlerce yıllık dünya hayatında ancak çok küçük ve kısa bir zaman dilimine tekabül eder… Yine de uzun yıllar uyutularak sonradan hiçbir şey olmamış gibi uyandırılan bu gençler her dönemde insanların dikkatini ve ilgisini çekmiştir.
ASHAB-I KEHF'İN MAĞARADAKİ UYKULARI NASILDI?
Bu kadar uzun yılları uykuda geçirmek ve ardından hiçbir şey olmamış gibi uyanmak, insan organizması için şaşılacak bir şeydir. Zira yemeden, içmeden, üzerinde yattığı yerden ve etrafında olan bitenlerden rahatsız olmadan uzun bir süre uykuda yaşamak olağanüstü bir durumdur. İşte bu olağan dışı hadiseyi Allah Teâlâ, "ayetlerinden biri" yani O'nun sınırsız kudretine bir delil olarak zikretmektedir.
Ayette geçen "kulaklarına perde indirdik" ifadesinden onların işitme duyularının iptal edildiğini anlayabildiğimiz gibi daldıkları uykunun ağır ve derin bir uyku olduğunu sezinlemek mümkündür. Tıpkı daldıkları kış uykusunun, bazı canlıları birer ölü haline getirmesi ve vakti gelince hiçbir şey olmamış gibi uyanmalarına benzer şekilde uyanmıştı Ashab-ı Kehf…
Yine Allah Teâlâ yeryüzünde her bir şeyin varlığını bir sebebe bağlı kıldığı gibi, bu gençlerin yıllarca sağlıklı bir şekilde uyutulmalarını da bazı sebeplere bağlamış ve bunlardan bir diğerini şu ifadelerle açıklamıştır:
"(Ey Muhammed!) Sen orada bulunsaydın güneşin konumunu şöyle görürdün. Doğduğu zaman mağaralarının sağına meyleder, batarken de sol taraflarından, onlara isabet etmeden geçerek batardı. Böylece onlar mağaranın orta yerinde uyuyor olmalarına rağmen güneş ışığından hiç rahatsızlık duymadan uyurlardı. İşte bu durum, Allah'ın ayetlerinden biridir. Ancak Allah kime hidayet nasib ederse işte o doğru yola ve hakka ulaşır. Kimi de bundan mahrum kılarsa artık onu doğruya ve hakka yöneltecek bir dost bulamazsın." (Kehf, 17)
Anlaşılan güneşi de bu işte görevlendiren Yüce Yaradan, uyumakta olanların yüzüne vurmak suretiyle onları rahatsız etmesini engellemiştir. Bir yandan da doğarken ve batarken ışınları mağaranın diğer kısımlarına ulaşan güneş orada belirli bir ısı ve nem ortamı sağlanmasına vesile olmuştur. Allah Teâlâ bu durumu da, ayetlerinden biri olarak ifade buyurmakta, bundan ibret almanın da bir nasib işi olduğuna dikkat çekmektedir.
Sonrasında gelen ayet ise yine bir başka sebebe işaret etmektedir: Vücutlarını zaman zaman farklı yöne çevirmek…
"Kendileri derin bir uykuda olmalarına rağmen sen eğer onları görseydin uyanık sanırdın. Biz onları aynı zamanda sağa sola da çevirmekteydik. Köpekleri de mağaranın girişinde ön ayaklarını uzatmış halde yatmaktaydı. Şayet sen onların bu durumuna muttali olsaydın, gördüğün manzaradan dolayı dönüp kaçardın ve içini bir ürperti kaplardı." (Kehf, 18)
Derin bir uykuya daldıkları her hallerinden belli olan bu gençlerin ilk bakışta uyanık olduklarını hissettiren bir durumları olduğu bildirilmektedir. Allah Teâlâ'nın bu bilgilere muhatap kıldığı Peygamberimize (sav), onları sağa sola çevirdiğinden de bahsetmiş olması bir başka dikkat çekici husustur. Zira yatağa bağımlı hastalarda uzun süre aynı pozisyonda yatmanın vücutta birtakım yaraların oluşmasına sebebiyet verdiğini biliyoruz. "Onları sağa ve sola çeviriyorduk" ifadesi sürekli aynı pozisyonda değil zaman zaman çevrilmek suretiyle hep aynı yana yatmalarından dolayı oluşacak birtakım olumsuzlukların da önüne geçildiğini anlamaktayız. Yine bu ayetten, onlardan ayrılmayan sadık köpeklerinin de aynı şekilde uykuya dalmış olduğunu öğrenmekteyiz. Ancak ayet-i celile bir başka ilginç bilgiyle sona eriyor. Eğer sen onların bu durumunu görüp de yakinen bu manzaraya şahit olsaydın, oradan kaçardın ve aynı zamanda içini bir ürperti kaplardı…
Anlaşılan, uyumakta olan gençlerin durumu alışılmış bir durum değildir… Ölümü andıran derin bir uyku içinde ve fakat uyanık bir insanın hayatiyetine sahip bir durum… Uzun zamandır uykuda oldukları izlenimi veren fakat giysilerinde ve bedenlerinde buna dair izlere rastlanamayan bir durum… Saç ve sakallarının uzamış olmasına karşın elbiselerinin yepyeni duruşu… İnsanı hayrete düşüren bu olağanüstü manzarayı normal şartlarda her insanın kaldıramayacağını ve bundan dolayı korku ve ürperti duyacağını bildiren Allah Teâlâ, bunların da birer "ayet" olduğunu ve üzerinde düşünmemiz gerektiğini istiyor bizden…
Peki bundan sonra ne oldu?.. Dilerseniz konuya gelecek yazıda devam edelim. Sağlıcakla kalınız.