Bugün, Zilhicce ayının ilk on gününde feyiz ve bereket dolu günlerinden sekizinci gün...
Bugün Kurban Bayramı öncesindeki iki önemli günden biri…
Bugün Hz. İbrahim'in, asırlar önce canından aziz cânânıyla sınandığı gün…
Bugün Hac ibadetinin ifasında önemli bir zaman dilimi olan Terviye günü…
Bugüne neden "Terviye" denildiği, Hac ibadetinde bugün nasıl bir önem arz ettiği gibi hususlara değinmeye çalışacağız bugünkü yazımızda…
TERVİYE NE DEMEKTİR?
İslam Dini, kelimeler ve anlamları bakımından zengin bir dil olan Arapçaya kendi rengini veren, kendi kavramlarını oluşturan bir din olmuştur. Sözgelimi, dua anlamına gelen "salât" kelimesi İslam Dininde bir ibadetin adı olmuş ve artık bu kelime, bildiğimiz "namaz" ibadetini ifade etmek maksadıyla kullanılmıştır. Bu sebeple herhangi bir konuda isimler üzerine konuşulacaksa; bu isimden yola çıkarak bir kanaate ve karara varmak isteniyorsa önce o ismin/kelimenin/kavramın, Cahiliye dönemi de dahil olmak üzere Arap edebiyatı ve kültüründe hangi manaya/manalara geldiği bilinmesi icab eder. Bu bağlamda bugün idrak ettiğimiz güne ad olan Terviye'nin ne anlama geldiğini ortaya koymak için önce onun sözlüklerdeki karşılıklarına bakmalıyız.
Sözlüklerde Terviye kelimesi için iki farklı anlam söz konusudur. Bunlardan bir zihnî faaliyeti diğeri ise amelî davranışı ifade eder. Önce ilkine dair yani zihnî bir faaliyet anlamı üzerinde duralım. "Düşünmek, akıl yürütmek, kafa yormak" gibi manalara geliyor Terviye… İkinci anlamı ise "sulamak ve susuz kimseleri suya kandırmak" mânalarını taşıyor.
Kelimenin bu ikinci anlamının, kadim zamanlardan itibaren, Mina ve Arafat'ta su temininde güçlük çekilmesi sebebiyle Mekke'de bunun için gerekli hazırlığın yapılması sebebiyle bu güne Terviye denildiğine dair yorumla alakalı olduğu düşünülmektedir. Çünkü Mekkeliler, hac vazifesi için gelenler için su depoladıkları ve bu depolardan hem hacılara hem de hayvanlarına su vererek onları suya kandırdıkları bilinmekteydi. İşte bu sebeple, Arefe gününe hazırlık olmak üzere Arafat'a su götürdükleri bu güne onlar Terviye adını vermekteydiler.
Terviye kelimesinin ikinci manasına dair bu kısa açıklamayı aktardıktan sonra asıl bizi ilgilendirdiğini düşündüğümüz birinci anlamı üzerinde durmak istiyoruz.
Terviye'nin, "düşünmek akıl yürütmek ve kafa yormak" gibi manalar taşımasında tarihi bir arka plan söz konusu mudur? Bu soruya rahatlıkla evet cevabı verilebilir. Zira adı geçen kelimenin bu manalara gelmesinde hem Hz. Adem hem de Hz. İbrahim (asm) Peygamberlerin yaşadıkları ve bize intikal eden hatıralarıyla bağlantısı olması söz konusudur.
HZ. ADEM'İN (AS) YAŞADIKLARI
Kur'an-ı Kerim'de "yeryüzünde inşa edilen ilk mabed" olarak bildirilen (Âl-i İmran, 96) Kâbe, Hz. Adem (as) tarafından kurulmuştu. Hz. Adem, Allah'ın adına inşa ettiği Kâbe'nin yanı başında durarak vazifesini yerine getirmenin gönül rahatlığı içinde tefekkür ve düşünceye daldı. Rabbine iltica ederek bu amelini kabul buyurduysa eğer kendisine nasıl bir mükafatta bulunacağını düşünmeye başladı. Allah Teâlâ bu konuda kendisine şöyle bir müjde verdi: Kâbe'yi tavafa başlar başlamaz daha ilk şavtından itibaren günahların bağışlanacaktır. Hz. Adem, sevabın arttırılmasını talep edince bu kez ilahî müjde şöyle verildi: Sadece senin değil, Kâbe'yi tavaf eden evlatlarının da günahları bağışlanacaktır. Rivayet olunur ki, Hz. Adem, bu sevabın arttırılması için Allah'tan tekrar talepte bulununca Allah Teâlâ ona bir müjde daha verdi: Kâbe'yi tavaf edenlerin bağışlanmalarını diledikleri bütün müminlerin günahları da bağışlanacaktır.
Her biri son derece mânidar tavaf duaları incelendiğinde görülecektir ki, âdeta Hz. Adem'in yaşadığı aktarılan bu hatırayı yâd ettiren ifadeler vardır. Mesela Kâbe'yi tavafta her bir dönüşün adı olan "şavt"larda, "Allah'ım! Bu harem Senin Harem'in. Bu kullar senin kulların. Ben de senin kulunum. Ve ben senin kulunun evladıyım. Beni bağışla günahlarımı affet." duaları vardır. Yine Nebiyyi-i Muhterem (sav) bir duasında, "Allah'ım hac için gelenleri de gelenlerin dua ettiği kardeşlerinin de günahlarını affeyle, onları bağışla" diye niyazda bulunmaktadır. Bütün bunlar, Hz. Adem'in, Kâbe'nin yanı başındaki tefekkür, düşünme ve akıl yürütme işlemiyle alakası vardır. Kısacası insanlığın atası ve ilk Peygamberin insanlık alemi ve tüm müminler için bir bağışlanma ve affedilme vesilesidir, Terviye…
HZ. İBRAHİM'İN BAŞINDAN GEÇENLER
Bu kez Terviye'nin, "Ebu'l-Enbiya" yani Peygamberlerin babası olan Hz. İbrâhim ile olan alakasına değineceğiz.
Peygamberler Tarihi'ne bakıldığında Hz. İbrahim'in uzun yıllar çocuk sahibi olamadığı ama ümidini hiç kaybetmeden Rabbinden halim (iyi huylu-uslu) bir evlat istediği görülecektir. Sonunda Allah Teâlâ ona seksen altı yaşında, İsmail adını verdiği bir oğul bahşetmiştir. İsmail büyümüş ve babasına yardım edecek çağa ulaşmıştır. Tarihi kaynakların verdiği bilgilere göre 12-13 yaşlarında iken Hz. İbrahim (as) Zilhicce ayının sekizinci gecesi bir rüya görür. Rüyasında birisi ona oğlunu Allah için kurban etmesini telkin etmektedir. Bu telkinin, Rahmani mi yoksa şeytani mi oldu hususunda tereddüte düşen Hz. İbrahim için Zilhiccenin sekizinci günü, yani içinde bulunduğumuz işte bugün, rüyanın etkisinde kalarak düşünme, kafa yorma, bu emrin gerçekten Allah'ın emri olup olmadığı hususunda düşüncelere daldığı gündür…
Kısacası bugün, daha önce canı ve malıyla sınanıp başarıyla bu imtihanları geçen Hz. İbrahim'in, bu kez seksen altı yaşında kavuştuğu evladı, ciğerparesi İsmail ile ciddi bir sınava tabi tutulduğu günün yıl dönümüdür…
Bir anlamda bugün, "Ya bu ağır imtihanla sınanan ben olsaydım?" sorusunu kendimize sorarak Hz. İbrahim'in ne kadar ağır bir yükle imtihan olunduğunu ve baba-oğulun ne büyük bir teslimiyet içinde bu ağır sınavdan başarıyla çıktıklarının düşünülmesi, üzerinde kafa yorulması gereken bir gündür. Terviye gününe bir de bu gözle bakmak ve Kurban ibadetine bir de bu açıdan yaklaşmak gerektiğini ifade ederek yarın idrak edeceğimiz Arefe gününün feyiz ve bereketinin üzerinize olmasını dilerim.
Sağlıcakla kalınız efendim...