Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Haziran 8, 2020
İnşirah suresindeki gönül huzuruna ne çok ihtiyacımız var!
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Bugünkü yazımızda yine Kur'an-ı Kerim'in, bu çağın insanı olan bizlere verdiği mesajları, dersleri ve ibretleri ele almak maksadıyla İnşirah suresi üzerinde durmaya çalışacağız.

Duhâ suresinden sonra nazil olan ve mushaftaki sıralamada da aynı şekilde Duhâ suresinden sonra yer alan İnşirah suresi de Mekke'de indirilen surelerden biridir. Zaman zaman Peygamber Efendimizin namazlarda zamm-ı sure olarak Duhâ suresiyle birlikte okuduğu, kısa ve fakat derin manalar ihtiva eden İnşirah suresini, günümüz insanının iyi etüd etmesi, günümüz Müslümanının da üzerinde iyi düşünmesi icab ettiği kanaatindeyiz.

Üniversite öğrenciliği yıllarında eğitim derslerinde Sanayileşmenin Kültür Temelleri adlı bir eser okumuştuk. MEB 1000 Temel Eser arasında yayınlanan eserinde John U. Nef isimli bilim adamı dikkat çekici şeyler söylemekteydi. Hafızamda yer eden ve zaman zaman hatırlayarak zikrettiğim görüşlerinde, yazar 1970'li yıllarda tespit ettiği hususları şu mealdeki ifadelerle paylaşıyordu okurlarıyla… "Günümüzün insanı bir iç sıkıntısıyla karşı karşıyadır. Modern insan en basitinden huysuz bir eş ve itaatsiz evlatlar sebebiyle; ya da çalışma ortamında onu mutsuz edecek bir sürü olumsuz durum ve şartlarla muhataptır. Onun tüm bu olumsuzluklara karşı koyabilecek ve dayanmasını temin edecek en önemli ve değerli varlığı, sahip olacağı maneviyat desteğidir…"

John U. Nef'in bahsini ettiği şartların bugün daha da ağırlaşarak toplumları etkilediği bir gerçek… İnsanoğlunun o günkü durumdan daha olumsuz bir ahvâl ve şerâit içinde olduğu da bir hakikat… İşte ne zaman İnşirah suresini okusam aklıma bu tespitler gelir; ve ne zaman Nef gibi düşünen bilim adamlarının görüşlerine rastlasam bu sefer de zihnime İnşirah suresi ve bu surede verilen mesajlar takılır… Kısacası, bugün bizler İnşirah suresinde verilen mesajları çözmek ve dersler çıkarmak suretiyle bu manevi desteği ve iç huzurunu elde etmeye her zamankinden çok daha muhtacız…

ŞERH VE İNŞİRAH NE DEMEK?

Kelime kökü itibariyle "Şerh", aslında "açmak, genişletmek, açıklamak" anlamlarını taşır. Bu kelimeden türeyen "İnşirah" ise dilimizde "açılıp genişlemek, ferahlamak, gönül huzuruna kavuşmak" gibi anlamlara gelmektedir. Surenin ilk âyetinde bahsini ettiğimiz şerh kelimesinden bir fiil kullanıldığı ve Resul-i Ekrem (sav) Efendimizin birtakım yüklerinden kurtarılıp, gönül ferahlığına kavuşturulduğundan bahsedildiği için bu sureye "İnşirah Suresi" denilmiştir. Söz konusu sure, ayrıca "Şerh suresi" ve "Elem Neşrah suresi" adlarıyla da anılmaktadır. Şimdi geliniz Mekke'de, Kur'an-ı Kerim'in kendisine nazil olmaya başladığı süreçte indirilen bu surenin ayetlerinde Sevgili Peygamberimize vâki olan hitab-ı ilahi'den ve Onun şahsında tüm ümmetine yönelik mesajların neler olabileceğinden bahseden bilgileri ele almaya başlayalım.

"SENİN GÖNLÜNE FERAHLIK VERMEDİK Mİ?" AYETİ BİZE NELER SÖYLER?

Önce İnşirâh suresinin ilk ayetini aktaralım.

"(Ey Muhammed!) Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?"

Tefsir alanıyla ve İlahiyat bilimleriyle ilgisi olanların yakından tanıdıkları Râğib el-İsfehânî, yazmış olduğu "el-Müfredât fî Ğarîbi'l-Kur'ân" adlı meşhur eserinde, Kur'an'da geçen kelime ve kavramlar üzerinde derin ve değerli bilgiler verir. İsfehânî, ayette geçen "şerh-i sadr" yani göğsün açılması, genişlemesi kavramını şu ifadelerle açıklamaktadır:

"Aslında "şerh", et ya da herhangi bir nesneyi yayarak açmak demektir. (Tıp alanında bir bilim dalı olan Anatomi'nin Arapça karşılığının, "İlmu't-Teşrîh" olmasının, şerh kelimesinin bu anlamıyla alakası olduğu söylenebilir. MEA) Allah Teâlâ, "Senin kalbini açıp genişletmedik mi?" ayetiyle Habibi'ne, 'kalbin ilâhî bir nur ile Allah tarafından bir huzur ve sükûnet, bir rahatlık ile genişletilmesi' hakikatini bildirmiştir."

Bazı İslam âlimleri, adetâ Duhâ sûresinin devamı mahiyetinde olan bu âyet ve ardından gelen ayetlerle, bir süre ara verilmiş olan vahy-i ilâhi'nin yeniden başlamasıyla Hz. Peygamber'in mâneviyatının güçlendirildiğine dikkat çekildiği görüşündedirler.

Genel kanaat ise şu yöndedir:

Peygamber Efendimizin (sav) kalbinin açılıp genişletilmesi ifadesini, Zümer sûresinin 22. âyetinde ifade edilen "Allah kimin gönlünü İslâm'a açmışsa o, Rabbinden gelen bir aydınlık içinde olmaz mı?" hakikatiyle birlikte ele alındığında, Resul-i Ekrem'in, beşerî idrak kapasitesinin vahiy ile arttırıldığına ve âzami seviyeye çıkarıldığına işaret olarak anlamak uygun olur. Bu sayede Peygamberimizin, kendisine indirilen vahyi anlaması, koruması ve peygamberlik görevini yerine getirebilmesi için kendisine verilmiş olan bir zihin berraklığı ve mâneviyat yüksekliğine işaret söz konusudur.

İNŞİRAH SURESİNİN İLK AYETİ BİZE NELER SÖYLER?

Peygamberler Tarihine baktığımızda Hz. Musâ'nın, peygamberlik gibi ulvî bir vazifeyi kendisine lûtfeden Allah Teâlâ'dan bazı taleplerde bulunduğunu görmekteyiz. Bunlardan ilkinin, "Ey Rabbim! Göğsümü genişlet (Gönlüme bir ferahlık ver!) şeklinde bir niyaz olması dikkat çekicidir.(Bkz. Tâ-Hâ, 25)

Hz. Musa'nın (as) böylesine önemli bir görevi üstlenip birtakım endişelerle tereddütler yaşadığı, Firavun ve eski memleketine dönmek gibi bir durumla karşılaştığı bir durumda, Allah Teâlâ'dan gönül huzuru ve yürek ferahlığı talep etmesi, günümüz insanının kronik hale gelmiş stres kaynaklı birçok sıkıntılarına şifa olabileceği düşünülecek önemli bir örnektir. Tâhâ suresindeki bu ayet ve ardından gelen üç ayetin, dinî gelenekte, vaaz kürsüsüne çıkan her bir vâizin ilk sözleri olduğu da belki dikkatinizi çekmiştir. Çünkü bu ayetler, mümin kulu, Rabbine sığınması, O'ndan gönül ferahlığı ve dayanma gücü sağlayacak bir yüksek maneviyat sahip olma talebine yönlendirmektedir.

Gönderdiği peygamberlerin sonuncusu olarak, karşılaştığı olumsuz durumlar, maddi ve manevi sıkıntılar karşısında yüksek bir maneviyat gücüne sahip olmasını irade buyurarak Kutlu Elçisi'ne (sav) sahip çıkan Allah Teâlâ, O'na iman eden müminlerin de maddi-manevî sıkıntılarını üzerlerinden kaldıracak, onlara gönül huzuru ve yürek ferahlığı lütfedecek sonsuz güç ve kudretin sahibidir… Yeter ki, kul O'na yönelsin ve bunu O'ndan talep etsin… Hz. Musa'ya, diğer peygamberlere ve Son Nebi Hz. Muhammed Mustafa'ya icabet eden Allah Teâlâ, mümin kulunun talebini de geri çevirmeyecektir vesselâm…

Sure üzerine okumalarımıza devam edeceğiz. Sağlık ve esenlik dileklerimle…

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN