Birkaç yazıyla üzerinde durduğumuz İnşirah Sûresinin son ayetlerine gelmiş bulunuyoruz. Sekiz ayetlik bu surenin 7. ve 8. ayetleri birer emr-i ilâhî olarak hem ilk muhatabı Hz. Peygambere (sav) hem de onun ümmeti olarak bizlere iki hususta sorumluluk yüklüyor. Nedir bu sorumluluklar derseniz, ayetleri zikretmekle cevap vermeye başlayabiliriz.
"Bir işi bitirip boş vakte sahip olduğunda hemen yeni bir işe sarıl; Ve her daim Rabbine yönel!.." (İnşirah, 7-8)
Hatırlayacağınız üzere surenin bundan önceki ayetleri olan 5. ve 6. ayetlerde "her zorlukta birtakım kolaylıklar da vardır." buyrularak, karşılaştığı zorlukların mümini yıldırmaması istenmekteydi… Bu telkin, tavsiye ve bilgilendirmeden sonra bu kez bir başka emr-i ilahi gündeme geliyor ve müminlerin yerine getirmek üzere tuttukları, yaptıkları, üstlendikleri herhangi bir işi bitirip de boşa çıktıklarında ne yapmaları kendilerine bildiriliyor: Yeniden başka bir işin ucundan tutmak, yeni bir göreve talip olmak, yeni bir iş üstlenmek… Bir diğer ifadeyle, boşa geçirilecek bir vakit aralığı bırakmadan tekrar yeni bir faaliyetin içinde olmak…
"BİR İŞİ BİTİRİNCE YENİ BİR İŞE SARIL" EMRİNİ NASIL ANLAMALIYIZ?
Kendilerini rahmetle andığımız İslâm büyükleri, ayetin tefsirine dair yapmış oldukları açıklamalar ve ortaya koydukları yorumlarla ufuk açan bilgiler paylaşmışlardır, bizlerle… İslam'ın kendilerine tanıdığı engin müsamaha ortamında dile getirdikleri farklı görüşler, aynı zamanda Kur'an-ı Kerim ile meşguliyetin, onunla beraberlik ve vakit geçirmenin bereketli sonuçlarıdır. Ayet üzerine söylenenler ve tefsir kaynaklarında yazıya aktarılanları sizlere özetle ifade edecek olursak, şunu hemen belirtelim ki, 7. ayette yer alan kelimeler dikkat çekici manalar taşımaktadır. Şimdi geliniz, "Fe izâ ferağte fensab" ifadesindeki "ferâğ" ve "nasab" kelimeleri üzerinde durarak ayeti anlamaya çalışalım.
Sevgili Peygamberimizin (sav) bir hadis-i şerifinde de geçen "ferâğ" kelimesi Arapçada "bir işi tamamlayıp bitirdikten sonra oluşan boşluk" anlamına gelmekte ve daha ziyade işsiz-güçsüz geçen ve boşa geçirilen zaman dilimini ifade etmektedir. Genellikle insanoğlunda kendisini yoran işlerden sonra, istirahat ve dinlenme ihtiyacını giderme hususunda ölçüyü kaçırma eğilimi söz konusudur. Bunun bir uzantısı olarak çalışmanın bittiği ve bir boşluğun oluştuğu bu süreci gereksiz yere uzatmak, süresi uzun tatillerle boş zaman oluşturma anlayışına zaman zaman şahit olmaktayız. Oysa bu zaman dilimini tam bir boşluk içinde, boş bir vaziyette geçirmek, ele geçen fırsatları kaçırmak anlamına gelmektedir. Belki bu sebepten olsa gerek Nebiyy-i Muhterem (sav) Efendimiz bu hususa dikkatimizi çekmiş ve şöyle buyurmuştur: "İki nimet vardır ki, insanların çoğu bunları gereği gibi değerlendirememişlerdir: Bunlar, sağlık ve boş vakitlerdir."
Hadis-i Şerif bize insanların çoğunun kadrini bilemediği, değerini yeterince takdir edemediği iki nimetten birinin, boş vakitler olduğunu bildirmektedir. Zira insanların çoğu, boşa geçirip gereği gibi değerlendiremediği zamanları, sonraki dönemlerde vakit yetersizliği sebebiyle dara düştükleri anlarda, hasretle ve pişmanlıkla yâd edip durmaktadırlar. Akıllı insanlar ise vaktini planlı ve programlı bir şekilde kullanan ve boşa zaman geçirmeyenlerdir. Onlar için boşa geçirilecek bir zaman söz konusu değildir. Sadece planlanmış, bölünmüş ve her bir iş için özenle tahsis edilmiş zamanlar vardır. Zira böyle bir kişi için "boş" olarak nitelenecek bir zaman söz konusu değildir. Biten bir iş, yeniden başlanacak bir iş için ancak motivasyon unsurudur…
Bir nebze de "Nasab" kelimesi üzerinde duralım. Sözlükler bu kelime için "yorgunluk" karşılığını vermektedirler. Ancak bu sıradan bir yorgunluk değildir. Sözgelimi uzun süreli bir kıyam, yine uzun süreli bir rükû ve sonrasında uzun süren secdelerle kılınan bir namazın akabinde kişinin hissettiği huzur ve itmi'nân haliyle karışık bir yorgunluk olarak düşünülebilir bu durum…
Sonuç olarak diyebiliriz ki, bu ayet-i celile, bir işi bitirdiğin zaman seni yoracak yeni bir işin ucundan tut… Tüm zamanların bir işle meşgul olsun. Meşguliyetlerin seni yorsa da boş kalıp bir iş tutmamaktan iyidir, demek istiyor bizlere… Tam burada büyük İslam âlimi İmam Şafiî'nin pek mânidar sözünü aktarmakta fayda var: "Sen kalbini Hak ile meşgul etmezsen, batıl gelir orayı işgal eder." Dolayısıyla denilebilir ki, Allah Teâlâ bizlere bu ayet ile sağlık ve afiyet içinde iken boş vakit bulduğunda zamanını ibadetle geçir; namazı bitirince duada yorul… Bir işi bitirmiş olman yeni bir işe başlamanın vesilesi olsun. Kısacası, sana tanınan ömür sermayesi nefes nefes sayılıdır. Nefesleri boşa alıp veren değil, faydalı işlerle, salih amellerle ve makbul ibadetlerle geçirmeye gayret et ki, hayatını güzelliklerle imar ettiğin ve zamanını iyiliklerle mamur kıldığın için sana tanınan zaman, "ömür" adını alsın vesselâm…
"VE YALNIZ RABBİNE YÖNEL!.."
Surenin son ayetindeki bu ilahi buyruk, hem Peygamberimize hem de ümmetine yüklenen bir başka sorumluluk ifadesidir. Ayette geçen "ve ilâ Rabbike ferğab" emri, sadece ve her zaman Rabbimize yönelişimizi, O'na yalvarışımızı ve O'ndan istememizi emretmektedir. Ayetteki kelimelerin dizilişinden çıkan sonuç ise şudur: Mümin bir kul, bir şeyin ihtiyacını duyarak yerine gelmesini arzu ettiğinde, her şeyden önce Rabbine yönelmesi, hâlini O'na arz etmesi, derdini O'na dökmesi, talebini O'na iletmesi ve O'ndan isteyip, O'ndan beklemesi gerekir. Çünkü kuluna yardım edecek sadece O'dur, başkası değil. Çünkü, "Haberiniz olsun, yaratmak ve emretmek sadece O'na aittir!.." (A'râf, 54)
İnşirah sûresine dair aktardıklarımız burada sonra eriyor. Sevgili Peygamberimizi (sav) son derece mesrur eden bu sure, çeşitli sıkıntı ve sınavlarla muhatap olan günümüz insanı için de teselli sunan müjdeli ayetler ihtiva ediyor.
Sözlerimizi bir hadis-i şerif ile tamamlayalım: "Kim bu sureyi okursa, ben gamlı ve kederli bir halde iken ziyaretime gelip de beni kederimden kurtarmış gibi olur." Sanki her dâim ümmetinin derdiyle dertlenen Yüce Resul (sav) aslında bu sureyi okuyan kişinin, onu okumak suretiyle gam ve kederinin dağılacağını haber vermiş oluyor Allahu A'lem…
Sağlık, afiyet, huzur ve saadet dileklerimle…
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay