Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Tedavüldeki yalanlar karşısında hakikatteki gerçekler…

ABD'nin Afganistan'ı terk edeceğini ve ülke yönetimini Taliban'a devredeceğini ilan etmesiyle birlikte başlayan Afgan göçü, güzergah üzerindeki bir ülke olması hasebiyle bir süredir ülkemizde de gündemde olan bir konu...

Bir kısmının mevsime bağlı iklim şartları sebebiyle, diğerinin ise zalim terör örgütü mensuplarınca çıkarıldığı kesinlik kazanan yangınlarla mücadele eden ve ardından yaşanan sel felaketiyle uğraşan Türkiye, son günlerde Afganistan'dan kalkıp binlerce kilometre yol kat eden ve İran topraklarından -insan kaçakçılarının yardımıyla- kolay sayılabilecek bir şekilde geçip ülkemiz sınırlarına ulaşan insanların "derdiyle dertlenmek" durumunda, bu günlerde…

Bir taraftan, yaşanan her gelişmenin beraberinde getirdiği komplikasyonlardan siyasi bir malzeme çıkarmak, bunu fırsata dönüştürerek siyasi rant elde etmeyi düşünen siyasilerle uğraşmak zorunda kalan ülkemiz ve devlet adamlarımız, diğer taraftan da uluslararası bir sorun hüviyetinde olan Afganistan meselesinde ülke liderleriyle iletişim kurarak sorunları birlikte çözmek için adım atılmasının önemine dikkat çekmeye çalışıyor. Ama doğrusu yine en zor görev, yalan haberlerle insanların zihinlerini bulandıran, iftiralarla şer manipülasyonlarında bulunan, gerçek dışı iddialarla toplumda algı oluşturan bu siyasilerle uğraşmaktır dersek herhalde mübalağa etmiş olmayacağız…

Bugünkü yazımızda sadece bir tarafından ele alarak konuya tekrar bakmak arzusundayız. Aslında bu sütunda birkaç kez mülteciler ve muhacirler konusunda yazılar yazmıştık (Bkz. Fikriyat, 6 Temmuz 2017, 18 Ağustos 2019 ) Ancak mesele zaman zaman olumsuz birtakım söylemlerle ülke gündemine yeniden oturduğu için bize de tekrar bu konuda bir şeyler söylemek, yazmak vecibe oluyor. Yazımızda, yaşanan yeni birtakım gelişmeler karşısında üzerimize düşen görevleri ele almaya çalışacağız.

TEDAVÜLDEKİ YALANLAR KARŞISINDA HAKİKATTEKİ GERÇEKLER

Üzülerek ifade edelim ki, Türkiye, gerek gerçek fikir ve çözüm üretecek çapta olamayan bir muhalefet anlayışının söz sahibi olduğu bir ülke olması; gerekse sosyal mecralarda üretilmiş yalanların çok kısa sürede sorumsuzca ve kötü maksatla tedavüle sokulması ve muhalefetin de işte bu yalanlara sarılarak insan kitlelerini olumsuz yönde etkilemeleri sebebiyle istenmedik olayların bir anda yaşandığı bir memleket…

Söz gelimi, hala sosyal mecralarda ülkemizde şu anda en yüksek mülteci sayısına sahip olan Suriyeliler ile yalan ve gerçek dışı haberler, "Suriyeliler" yazıldığı andan itibaren karşınıza çıkarken bu yalanları tekzib eden, bu gerçek dışı iddiaları çürüten doğru bilgilerin ise ortaya konulması son derece zayıf ve cılız bir şekilde cereyan ediyor. Bir örnek verecek olursak, 2021 verilerine göre 83.614.000 nüfusa sahip olan Türkiye'de, 2021 Temmuz verilerine göre Suriyeli sığınmacıların 3.690.000 kişidir. Bir başka ifadeyle Suriyeli sığınmacılar, 83 milyon içinde 3 milyon kişidir. Ancak oluşturulan hava öylesine olumsuzdur ki, toplumsal olarak insanlarda "her yerin Suriyeliler tarafından işgal edildiği, artık kısa bir süre sonra belediye başkanlarının Suriyelilerden olacağı günlerin geleceği…" gibi her biri dezenformasyon niteliğindeki nice söylemlerle insanların zihinleri manipüle edilmektedir. Bugünlerde yaşanan "Afgan Göçü" olayında "Türkiye'nin yol geçen hanı olmadığını" ifade eden, "Sınır Namustur" pankartları asan siyasilerin temel dayanaklarının, işte bu tamamen yalan ve iftiraların oluşturduğu "bilgi yığını" olduğunu vurgulamamız gerekiyor.

Burada yeri gelmişken şunu ifade edelim ki, özellikle Suriyeli mültecilerle ilgili halkın diline düşmüş ve halen dolaşımda olan tedavüldeki bu yalanların, hakikatteki gerçeklerle tashih edildiği ve kamuoyunu doğru bilgilerle donatacak değerli bir rapordan belki de birçoğumuzun haberi yoktur. Hoş, bu tür raporları görseler bile bazılarının görmezden geleceklerini hepimiz biliyoruz ama bu ve benzeri raporların kamuoyu ile periyodik olarak ve bazen de akut olaylarda hemen paylaşılması, gerçek dışı iddiaları ortaya atanların gücünü önemli ölçüde kırmaktadır, bunu da kabul edelim. Gelelim bahsini ettiğimiz rapora ve içeriğine…

Mülteciler Derneği adı altında İstanbul Sultanbeyli'de 2014 yılında kurulan ve yurtdışından göçmenler için sağlanan fonlarla finanse edilen bir sivil toplum kuruluşunun periyodik olarak kamuoyu ile paylaştığı bir raporlardan biri bu… Doğrusu, kurulduğu tarihten bugüne dek ülkemizdeki Suriyeli, Afganistanlı, Iraklı, Pakistanlı ve Uygur göçmenlerin sorunlarına profesyonel çözümler sunmakta olan derneğin, Suriyeli mülteciler üzerine hazırladıkları; ve gerçekleri çok açık, net rakamsal bilgiler ve görsellerle ortaya koydukları bu tür raporların son derece önemli bir işlev üstlendiğini söylemek mümkün… Raporda neler olduğu sorusuna gelince… Rapor, aşağıdaki söylemleri ve iddiaları başlık halinde sunup altında gerçek bilgileri -yeri geldikçe - görsel belgelerle kanıtlıyor. Toplam 17 başlık halinde hazırlanan "Suriyelilerle İlgili Doğru Bilinen Yanlışlar" kitapçığındaki iddialara konu olan dikkat çekici başlıklar şunlar:

"Suriyeliler Devletten Maaş Alıyor! Suriyeli Esnaflar Vergi Vermiyor! Suriyeliler Çalışma İzni Alıp İstediği Yerde Çalışıyor! Suriyeliler İstediği Üniversiteye Sınavsız Giriyor! Devlet Üniversiteye Giden Her Suriyeliye Burs Veriyor! Suriyeliler Çocuklarını İstedikleri Okula Kayıt Yaptırabiliyor! Suriyeliler Arabaları için Vergi Ödemiyor! Suriyeliler Hastanede Sıra Beklemiyor! Suriyeliler 5 Yıl Sonra Türk Vatandaşı Olacak! Suriyeliler Fatura Ödemiyor! Seçimlerde Suriyeliler de Oy Kullanacak! Suriyelilerle Evlenenlere Teşvik! 100 bin Suriyeli Memur Olacak! Suriyelilere Özel Devlet Hastanesi! TOKİ Evleri Suriyelilere Ücretsiz Verilecek! 900 Suriyeli Öğretmen Göreve Atandı!"

İşte bu gerçek dışı bilgi ve iddiaların hepsine hakikatte var olan gerçeklerle cevapların verildiği bir raporu ihtiva ediyor bu kitapçık… Keşke başta siyasiler olmak üzere, konuşmadan ve yazmadan önce düşünmeyi bir prensip olarak kabul edenlerin eline ulaşsa, keşke sadece üzerinde oynanmış resimlere bakıp da ahkâm kesenlerin önlerine düşse bu bilgiler, bu raporlar, keşke…

Sözlerimizi tamamlarken bir üzüntümüzü de paylaşmak isterim. Hicret nedir? İltica nedir? Muhacir/Mülteci kimdir? Mensubu olmakla iftihar ettiğimiz İslam dini konuya nasıl bakmaktadır?.. Acı hakikat şu ki, biz bu konuları yetişkin nesiller olarak yeterince anlayamadık. Yine bu konuları bugünün gençliğine yeterince anlatamadık… Şimdi bizim topyekün "bilgi" adına yoksunluğumuz, bu cehaletimiz, muhacire de mülteciye de olumsuz nazarlarla bakışlarımızın sebebini teşkil ediyor!.. Bu konuda olumsuz konuşanlar, ne yadırganıyor ne de bir tepki alıyor!..

Zararda olduğumuz, acı bir hakikat… Ama neresinden dönsek kârdır, elbette…

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.