Muallim ve Mürebbi Peygamber (SAV)…
Baba-oğul, kendilerine verilen mukaddes vazifelerini tamamlamış büyük bir samimiyet ve içtenlikle amellerinin makbul olmasını Yüce Mevlâ'dan dilemek için niyaza durmuşlardı… Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail'in dualarını bize haber veren Allah Teâlâ (CC) Bakara suresinin 127-129 ayetlerinde onların Kâbe'nin yanı başında yaptıkları duaları şöyle anlatır bizlere:
İbrâhim, İsmâil'le birlikte Kâbe'nin temellerini yükseltirken şöyle diyordu: "Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin. Ey Rabbimiz! Bizi sana teslim olanlardan eyle, soyumuzdan da sana teslim olacak bir ümmet çıkar. Bize ibadet usullerimizi göster, tövbemizi de kabul et. Şüphesiz ki tövbeleri kabul eden, merhameti bol olan yalnız sensin. Soyumuzdan da onlara senin âyetlerini okuyacak, kitabı ve hikmeti öğretecek, onları arındıracak bir elçi çıkar Rabbimiz! Çünkü yalnız sensin kudret ve hikmet sahibi…"
Hz. İbrahim'in, oğlu Hz. İsmail ile birlikte yaptıkları bu dualar Allah Teâlâ tarafından kabul buyurulmuştu. Nitekim Peygamberimizin soyu, Hz. İsmail'in neslinden gelen Adnan isimli kişiye dayanmaktaydı... Vakti ve saati geldiğinde Son Peygamber (SAV) asırlar önce gelip Mekke şehrine yerleşen Hz. İbrahim'in evladı Hz. İsmail'in soyundan bu şehirde dünyaya gelmiş ve kabul olunan bir dua ile kırk yaşına ulaştığında en yüce görev olan peygamberlikle vazifelendirilmişti…
Muallim ve Mürebbi Peygamber…
İbrahim (AS) oğluyla birlikte Allah Teâlâ'dan, kendi nesillerinden bir peygamber gönderilmesini niyaz ederken aynı zamanda bu peygamberin birtakım vasıflar sahibi olmasını da dilemişlerdi. Dualarında "Ey Rabbimiz onlara senin kitabını ve hikmeti öğretecek, onları arındıracak bir elçi gönder onlara…" diye niyaz etmişlerdi. Nitekim Sevgili Peygamberimiz (SAV) kendisini ve görevini tanımladığı bir hadis-i şerifinde, "Ben bir muallim olarak gönderildim" demişti. Bir başka hadisinde ise "Şüphesiz ben ahlaki güzellikleri tamamlamak için gönderildim" derken hem muallimlik hem de mürebbîlik vasfına vurgu yapmıştı. Zira o yüce peygamber (SAV) insanlara Allah'ın kitabını okurken aynı zamanda iman ve ibadeti, ihlas ve samimiyetle Allah'a güzel kulluğu da öğretiyor; bu sayede bütün bu kavramlar içinde mevcut olan Hikmet'e ulaşmayı ve tabii ki Cenab-ı Hakk'ın (CC) bizden istediği "rızâ-yı ilahi" mertebesini elde etme yollarını da bizzat yaşantısıyla gösteriyordu.
İslam âlimleri, âyette geçen Kitap'tan maksadın Kur'an-ı Kerim; ve Kur'an-ı Kerim'in bize kazandırmak istediği anlayış derinliğini ihtiva eden Hikmet'i de Hazreti Peygamber SAV) Efendimizin sünnet-i seniyyesi olarak anlamışlardır. Yine onlar, her insanda potansiyel olarak var olan iyilik ve kötülüğüne dair özellikleri barındıran Ahlak'ındaki güzelleşmeyi kazanmak ve kötülükleri ise terk etmeyi "tezkiye" olarak anlamışlardır. İşte Resul-i Ekrem (SAV) Efendimizin, insandaki kötü ahlaki özellikleri terk etmesine yardımcı olan ve onun ahlaki güzellikleri bezenmesine ve kuşanmasına katkıda bulunan bu tezkiye işlemini gerçekleştiren bir peygamber olarak gönderilmesi de yine bu iki peygamber tarafından niyaz edilen bir diğer husustur. Nitekim Peygamber Efendimiz (SAV) hayatı boyunca "güzel ahlak" üzerinde çokça durmuş ve her insanın en önemli özelliğini, her Müslümanın en değerli vasfını "güzel ahlak sahibi olmak" şeklinde vurgulamış ve bunu, defâatle irad ettiği hadisleriyle ashabına bildirmiştir.
Peygamberler hakkında bilinenler çerçevesinde biz onları "kendilerine kitap verilen peygamberler" yani "Resul" olan; bir de "kendisinden önceki ve aynı çağda yaşayan bir resulün kitabı ve getirdiği hükümleri uygulayan peygamberler" yani "Nebî" olan kutlu elçilerdir… Ancak Hz. İbrahim'in oğlu ile birlikte yaptıkları duada, kendi soylarından gönderilmesini niyaz ettikleri peygamberin ayetleri okuyan, Kitabı ve Hikmeti öğreten, bir diğer ifadeyle "öğretmenlik/muallimlik" vasfına sahip olmasını istemeleri dikkat çekicidir. İnsanoğlunun hayatında ifa ve icra ettiği çeşitli sanat ve meslek alanları vardır. Ancak her bir alanın başarıyla ifa ve icrası ne kadar önem arz ederse bunun daha fazlasıyla o alanın öğretilmesi daha fazla önemli kabul edilir. Nitekim "İslam âlimi" olmak çok değerli kabul edilmiştir ama bundan daha değerli olan, ders veren, öğrenci yetiştiren "muallim/müderris bir İslam âlimi" olmaktır… İşte Hz. Adem'den (AS) beri insanlık tarihinde isimleriyle karşılaştığımız bu kutlu elçiler için kitap ile gönderilenler çok azdır, mukaddes kitap ile gönderilenler içinde muallimlik vasfına sahip olan peygamber ise Son Nebi Hz. Muhammed Mustafa'dır (SAV)… Onun hangi alanlarda ve nasıl bir muallimlik yaptığını bir başka yazıda ele almak üzere sağlıcakla kalınız efendim…
Mehmet Emin AY
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Şanlı peygamber: Nur saçan bir kandil! (08.10.2022)
- Camiler ve Din Görevlileri Haftası üzerine… (03.10.2022)
- İslâm âlimi kimdir? Özellikleri nelerdir? (30.09.2022)
- Asrımızın kutup yıldızlarından bir İslam âlimi: Yusuf el-Karadâvî (27.09.2022)
- Ayette geçen “en koyu dalâlet” neye işaret ediyor? (19.09.2022)
- Amelleri kabul eden elbette O’dur… (16.09.2022)
- “Köşesinden kenarından tutarak” bir ibadetin değeri ne olabilir? (12.09.2022)
- “O erler ki…” (09.09.2022)