Gençler “güzel örnek” sahibi büyüklere muhtaçtır
Hatırlayacağınız üzere, bir önceki yazımızın son satırlarında, ülkemizde tartışma konusu olan deizm ile ilgili olarak gerek Doç. Dr. Ahmet Dağ'ın görüşlerini aktararak, gerekse konuyla ilgili kişisel kanaatimizi paylaşarak, gençlerimizin deizme kaydıklarını iddia eden birtakım toplum bilimci, medya uzmanı ve gazetecilerin yanıldıklarını ve hata ettiklerini ifade etmiştik. Sonuçta kıymetli yazarımız Doç. Dr. Dağ'ın, özellikle İslâmi kesimde yaşanan eksen kaymasının oluşturduğu savrulma süreci içinde bir anda kendini bulan gençlerin, bir "belirsizlik" ve kendilerine dair bir "konumlandırma" problemi yaşadıklarını da yine onun "Kariyer ve Başarı Çağında Genç Olmak" adlı eserinin satırlarından sizlere alıntılar yaparak aktarmıştık.
Bugün son kez konuya dair bazı hususlara temas ederek tamamlamaya çalışacağımız yazımıza, yine değerli yazarımızın sunduğu çözüm önerileriyle başlamak istiyoruz. Eserinin 55-56. sayfalarında şöyle diyor Doç. Dr. Dağ:
"İslami kesimin yapması gereken en önemli şeylerden biri belirsizlik, tutarsızlık ve riyakâr tutumlardan vazgeçerek, içinde bulunduğu çelişkili süreçlerden kendini kurtarmak için tasavvurunda ve hayatında köklü değişiklikler meydana getirmesidir. Deist olarak nitelendirilen gençler, kendilerini ebeveynlerine göre bir "yersizliğe" konumlandırmaktadır. Deist olarak nitelendirilen ama ne teolojik ne de felsefi olarak böyle bir süreç içinde olmayan gençlik gerek Newton deizminden gerekse Voltaire deizminden bihaber bir durumdadır. Yani içinde bulunduğu durumun deizm ile alakası yoktur. Müslüman ebeveynler ve büyüklerin, deist olmaktan daha çok, "boşlukta" olan genç neslin yörüngesini bulmasında yardımcı olmasını doğurmak için şahsiyetli, "Müslümanca" bir hayat tarzı oluşturmaları ve yaşamaları gereklidir. Bunu yaptıklarında, su/gençler akıp yatağını bulacaktır."
Yazarın, sonraki sayfalarda Gazâlî, Zernûcî ve Kinânî gibi bazı İslam âlimlerinin de görüşlerini aktararak kendi kanaatine delil olacak birtakım bilgileri de sistematik bir biçimde zikrettiğini, kitabı okuyanlar rahatlıkla görebilirler. Ancak sadece şu cümleler bile çözüm adına son derece önemli mesajlar taşımaktadır: "Müslüman ebeveynler ve büyüklerin, deist olmaktan daha çok, "boşlukta" olan genç neslin yörüngesini bulmasında yardımcı olmasını doğurmak için şahsiyetli, "Müslümanca" bir hayat tarzı oluşturmaları ve yaşamaları gereklidir. Bunu yaptıklarında, su/gençler akıp yatağını bulacaktır." Zira deist değil, aslında "boşlukta" olan gençliğin, karşısında kendisine yön tayin edecek rehberlere ihtiyacı vardır. Onun her şeyden önce samimiyetle ve içtenlikle yapılacak nasihatlere muhtaç olduğu âşikardır. Her ne kadar, etrafındaki medya organları, gençlerin dilinden replikler halinde "kimsenin nasihatine ihtiyacım yok!" cümlesini sıklıkla söyletip dursa da hakikat şu ki, gençler nasihate muhtaçtırlar ve onlar kendilerinin iyiliğine olduğuna inandıkları sözleri dikkatle dinlemeye hazırdırlar. Peki buna engel nedir ki, gençlik nasihate ihtiyacı olmadığını sık sık dile getiriyor?.. Kanaatimizce burada asıl problem -yazarımızın da hassasiyetle dile getirdiği üzere- Müslüman ebeveynler ve büyüklerin, şahsiyetli, "Müslümanca" bir hayat tarzı oluşturmaları ve yaşamaları" konusunda ideal durumda olamayışlarıdır... Dilerseniz konuya buradan devam edelim…
GENÇLERİN "GÜZEL ÖRNEK" VASIFLI BÜYÜKLERİNE OLAN İHTİYACI
Merhum Ali Fuad Başgil, yazdığı küçük hacimli ama büyük manalar ihtiva eden "Gençlerle Başbaşa" adlı eserinde, insanoğlunun hayatındaki en "plastik" dönemin gençlik çağı olduğunu ifade etmektedir. Ona göre, gençlik çağında olduğu kadar başka hiçbir çağda insanoğlu etrafından bu derece etkilenmemektedir. Merhum Başgil'in sözlerinden şunu anlıyoruz: Plastik maddesinin hamuru, ona istenen şekli verebilme noktasında bize son derece geniş bir imkan sağlar. Gençlik dönemi de insanoğluna şekil verebilme noktasında eğitimcilere bu kadar geniş bir imkan sağlamaktadır. Buradan hareketle diyebiliriz ki, gencin, kişilik ve karakterinin oluşmasında gençlik çağı, ona eğitim-öğretim vermek üzere görevlilere ve kişilere geniş bir imkan sağlamaktadır. Yapılması gereken tek şey, gencin "güzel örnek" vasıflı ebeveyne ve öğretmenlere/rehberlere sahip olmasıdır. İşte tam burada, bir ayet-i kerimeden özellikle söz etmek isteriz... Tahrîm suresinin 6. ayetinde Allah Teâlâ: "Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz..." buyurmaktadır. Dikkat edilirse burada Allah Teâlâ (CC) önce evin reisi olarak babaları muhatap almakta, ardından sıra aileye gelmektedir. Halbuki biz pek çok hususta, ailemizi kendimize tercih ederiz. Neden Allah Teâlâ önce "ailenizi koruyunuz" buyurmamış ve işe evin reisi olan "baba"lardan başlamıştır? Çünkü Allah Teâlâ, öncelikle ebeveynin ve bilhassa evin reisi olarak babanın, kurtuluşa ermek adına gerekenleri yapmasını istemiş; ardından onun, en yakınları olan ailesinin de kurtuluşuna vesile olmasını talep etmiştir. Bir diğer ifadeyle, ayet-i kerime bize şunu telkin etmektedir: Önce siz salih olunuz ki, ailenizi de ıslah edebilesiniz. Önce siz doğru, reşîd olunuz ki, ailenizi de irşâd edebilesiniz. Önce siz doğru yol sahibi olunuz ki, ailenizi de doğru yola kılavuzlayabilesiniz. O halde yapılması gereken şey, kişinin önce konuya kendinden başlamasıdır. "Müslümanca" bir hayatı, "şahsiyetli" bir yaşantıyı bizzat yaşamak, gerçekten öncelikli şarttır. Biz de yazarımız Doç. Dr. Dağ'ın dediği şu cümleyi tekrarlayabiliriz: "Ebeveynler, büyükler bunu yaptıklarında, su/gençler akıp yatağını bulacaktır."
Bir eğitimci olarak istifade ettiğim önemli tespitler içeren, sayfalarında ve satır aralarında gençleri tanıma adına kıymetli bilgileri haiz olan "Kariyer ve Başarı Çağında Genç Olmak" adlı eseri okumanızı tavsiye eder, yazarına tebriklerimi buradan bir kez daha iletmek isterim.
Huzur ve esenlik içinde geçireceğiniz bir hafta sonu dileğiyle…
Mehmet Emin Ay
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Gençler ve Deizm hakkında yanlış bildiklerimiz… (07.12.2022)
- Kariyer ve başarı çağında genç olmak… (30.11.2022)
- Tasavvuf erbabının şükür anlayışı (25.11.2022)
- İslam âlimlerinin “şükür” kavramına bakışı (21.11.2022)
- “Aza şükretmeyen çoğa da şükretmez!..” (18.11.2022)
- Allah Teâlâ’nın “eş-Şekûr” isminin hayatımıza yansımaları… (14.11.2022)
- “Şükreden kulların sayısı çok azdır!” (10.11.2022)
- İnsan karakterindeki salgın hastalık: Şükürsüzlük… (07.11.2022)