“Ey Allah’ın kulları duaya sarılınız!”
Bundan önceki yazımızda duanın müminler için önemine dair Sevgili Peygamberimizin (sav) hadis-i şeriflerinde ifade buyurduğu birtakım tespitlerini aktarmıştık (bkz. Fikriyat, 21 Aralık 2023).
İlgili yazımızda konuyla ilgili bir hadisin bir kısmını ele alarak değerlendirmeye başlamıştık. Kaldığımız yerden konuya devam ediyoruz. Hadis-i şerif şöyle devam ediyor:
"… Şüpheniz olmasın. Dua, başa gelen şeylere de henüz başa gelmeyen belâlara karşı da fayda sağlar. Bu sebeple ey Allah'ın kulları, duaya sarılınız!"
Kur'an-ı Kerim bize geçmiş peygamberlerin hayatlarını ve Allah'ın sevgili kullarının yaşadıklarını anlatırken, onların Yüce Mevlâ'ya niyazlarını ve dileklerini de haber verir; onların nasıl dua ettiklerine yer verir, nice surelerde, nice ayetlerde… Yine Hz. Peygamber (sav) Efendimizin günlük yaşantısında yaptığı dualar, hadis âlimleri tarafından bir araya getirilerek "Kitabu'l-Ezkâr" olarak bilinen dua mecmuaları halinde telif edilecek kadar muhtevalı eserlerin vücuda gelmesine vesile olmuştur. O halde dua etmek, Allah Teâlâ'ya niyazda bulunmak, dünya ve ahirete dair isteklerini O'ndan talep etmek, aynı zamanda bir güzel kulluk örneğidir ki, dua mevzuu bize bu şekilde yansıyor, temel kaynaklarımızda… İşte bu kabil hadis-i şeriflerden birinde Resul-i Ekrem (sav) Efendimizin "… Şüpheniz olmasın. Dua, başa gelen şeylere de henüz başa gelmeyen belâlara karşı da fayda sağlar. Bu sebeple ey Allah'ın kulları, duaya sarılınız!" buyurmuş olması, üzerinde düşünülmesi gereken bir güzel kulluk örneğine işarettir aynı zamanda…
Bu ifadelerden anlaşılan hakikat şudur: Başa gelen bir belâ ve musibeti kaldıracak olan da Allah Teâlâ'dır, ona karşı sabır ve metanet verecek da olan yine O'dur… Aynı şekilde kulunu gazab-ı ilâhiye muhatap kılacak olan da O'dur; azabını ve âfetini göndermeyip kula merhametiyle muamele edecek olan da yine O'dur… O'ndan başka ilah yoktur. O'ndan başka bir yüce kudret ve hüküm sahibi yoktur! O sebeple Sevgili Peygamberimiz (sav) "… ey Allah'ın kulları, duaya sarılınız!" buyurmakta ve her hususta, her şeyi Allah Teâlâ'dan istememizi tavsiye etmektedir.
Kur'an ve Sünnet bütünlüğü içinde baktığımızda duanın, mümin kul için değeri ve önemi hakkında sadece bir cümle ile hakikati ortaya koyabiliriz: "Kişinin, Allah katındaki değeri, Allah ile olan irtibatı kadardır. Dua, işte bu irtibatın ta kendisidir!.."
Peki, ne yapmalı ve nasıl etmeli?.. Duaların müstecab, isteklerin makbul olması için, nasıl bir yol izlenmeli?..
Bu önemli hususta, her konuda olduğu gibi Peygamber Efendimizin (sav) uyarı ve tavsiyelerine uymak yeterli olacaktır. Çünkü güzel kulluğa dair her hususta örnekliğiyle ümmetine yol gösteren Son Nebi'nin (sav) pek çok hadis-i şerifine ve uygulamalarına sahibiz. Şimdi geliniz konuya bu pencereden bakmaya çalışalım…
Nasıl dua edelim ki, dualarımız makbul olsun!..
Dua ederken mümine düşen ve belki de en çok yakışan hâlet-i ruhiye, duasının kabul olunacağına dair büyük ve sağlam bir inanç sahibi olmasıdır. Hadis-i şerifteki ifade, "mûkinûne bi'l-icâbeti" şeklindedir ve anlamı, "duasının kabul edileceğine yürekten inanmak" demektir. İcabet, hem cevap vermek (geri dönüş yapmak) hem de istenenlerin karşılığını vermek manalarını taşıyan bir kelimedir. Allah Teâlâ'nın isimlerinden biri olan "el-Mücîb" de "dua ve dileklere olumlu cevap veren" mânasına gelmektedir.
Hastanelerde görev yapan doktorların zaman zaman "icâpcı doktor" nöbetini üstlendikleri bilinir. Nöbeti, hastane yerine evde tutan ve her an hastaneden çağrılmayı bekleyen, kendisine ulaşılmasında bir engel bulunmayan doktorlar için kullanılan "icâpcı" vasfı bize güzel bir kapı açmaktadır. Tıpkı, ihtiyaç halinde hemen kendisine başvurulan, ona ulaşılmakta hiçbir engel bulunmayan ve problemin onunla çözüleceğine dair ümit bağlanılan ve inanılan bu doktora güvenmek gibi bir mümin de Allah'ın, O'na ettiği dualarını işittiğine ve kendisine mutlaka cevap vereceğine; O'na arz ettiği isteklerin dikkate alınacağına yürekten inanması gerekir. Duayı bu psikolojiyle yapmalıdır ki, duası makbul ve müstecab olsun… Bu "yürekten inanma" hali, duanın kabulünde yahut reddinde o denli bir etkiye sahiptir ki, bahse konu hadisimizde, Sevgili Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmaktadır: "Allah'a, size icabet edeceğine yürekten inanarak dua ediniz. İyi biliniz ki Allah, ciddiyetten uzak, umursamaz bir şekilde ve gafil bir kalple yapılan duayı kabul etmez!.."
Etrafımızı bin bir türlü "uyaran" etkiye sahip engellerin sardığı ve kuşattığı bir ortamda, hulûs-i kalb ile dua etmenin zorluğu herkesçe malumdur. Ama başka çaremiz yok, makbul ve müstecab dualar için onlardan ve bu kuşatmadan kurtulmak zorundayız…
Konuya devam edeceğiz. Filistin'i, Filistinli kardeşlerimizi ve aziz şehitlerimizi asla unutmayacağımız dualarla dolu bir hafta ve günler dileğiyle…
Mehmet Emin Ay
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Onun adı, Rîm... Yani, Ceylân... (23.12.2023)
- “Kime dua kapısı açılmışsa, ona rahmet kapıları açılmıştır…” (21.12.2023)
- Müminin her işi duayla olur! (18.12.2023)
- Boykot ve helal rızık üzerine… (30.11.2023)
- Kuruşlarımız, kurşun olup vurmasın masumları!.. (28.11.2023)
- Soykırıma ara verilen bugünlerde sorumluluklarımız nelerdir? (27.11.2023)
- “Mümin kardeşinin derdiyle dertlenmek” günüdür bugün… (28.10.2023)
- Kudüs, Filistin’in kalbidir!.. (23.10.2023)