İşgalci ve terörist İsrail'in, insanlığın görmediği bir zulüm ve vahşetle uyguladığı soykırıma ara verdiği ateşkes günlerindeyiz…
Geçen 52 gün içinde Filistin halkına Gazze'de ve civar şehirlerde yaşatılan acıyı anlatmakta kelimeler kifayetsiz, cümleler eksik kalıyor. Dünyanın gözü önünde her gün ve her gece yapılan saldırılar mütemadiyen tekrarlandı ve ateşkes kelimesinden bahsedilmesine bile razı olunmadı. Bu zaman zarfında "Zulümde (!) Birleşmiş Milletler", göstermelik bir şekilde, "endişe duyuyoruz" ifadeleri dışında bu vahşi soykırımı durdurmak için bir tek adım bile atmadı!
Hatırlayacağınız üzere, en son İslam Ülkeleri İşbirliği Teşkilatı ile Arap Birliği'nin 11 Kasım 2023 Cumartesi günü birlikte gerçekleştirdikleri toplantıdan da "kınama ve acilen ateşkes" talebinden başka bir karar çıkmadı maalesef… Dahası, toplantıdan sonra, zalim ve terörist devletin Başbakanının, "Arap liderlerine söylüyorum. İktidarınızı ve çıkarlarınızı korumak istiyorsanız yapabileceğiniz tek şey var. O da sesinizi kesmek!" şeklindeki tehdidine muhatap olundu… Kısacası, Arap ülkelerinin liderlerine, "seslerini kesmelerinin kendileri için iyi olacağı" bile "hatırlatıldı"… Peki ne oldu da ateşkes kararı çıktı ve rehinelerin takasına karar verildi. Hemen şurada ifade edelim ki, iki gün önce başlayan ateşkes ve rehinelerin karşılıklı olarak bırakılması sürecinde dünya kamuoyu, İsrail ve Hamas'ın, rehinelere davranış biçimleri konusunda birbirinden nasıl ayrıştığına şahit oldu; ki bu son derece önemli bir tabloydu… Öte yandan her geçen gün, İsrail'in uluslararası toplumlar nezdinde itibar kaybetmeye devam ettiği görülüyor. Kendi ülkesindeki kaybına gelince onu da biraz önceki sorumuzun cevabı olarak kabul ediniz… Evet -strateji uzmanlarının da dediği gibi- İsrail'in ateşkes kararını kabul etmesinde Gazze'deki kara savaşlarındaki hezimeti ve kendi ülkesinde bu hezimetin doğurduğu sonuçları artık yüklenememesi bu hususta hiç şüphesiz önemli bir rol oynadı…
Günlerdir mümin kardeşlerinin derdiyle dertlenen Müslüman toplumların fertleri, özellikle ülkemiz insanı, dualarıyla, boykotlarıyla, protestolarıyla ve aynî-nakdî her türlü maddi destekleriyle devletimizin ve sivil toplum kuruluşlarının bölgeye ulaştırdığı teçhizat ve donanım yardımlarıyla bu mazlum coğrafyanın insanlarına el uzattı… Her sabah izlenen, gözlenen ve okunan haberlerle yürekler burkuldu, ciğerler yandı ve gözler yaşardı… Her bir hikaye, bölge insanının imanına şahit kıldı bizleri. Onların maruz kaldıkları bu soykırımda, Allah'ın takdiri olarak muhatap oldukları bu musibetten ancak Allah'ın yardımıyla kurtulacaklarına imanları; kaybettikleri her canı, kendilerinden önce cennete uğurladıklarına dair inançlarıyla sergiledikleri bu teslimiyet tavırları, bir "sabır ve metanet destanı" olarak yansıdı tüm insanlığa…
Doğrusu İslam dünyasından beklenen duruş ve farkındalık bilinci, Batı'dan geldi. İsrail, saldırdıkça kaybetti ve mâşerî vicdanda mahkum oldu. Batılı ülkelerin liderlerine rağmen, halkları binlerce kişilik mitinglerle Filistin'e, Gazze'ye sahip çıkıldı ve İsrail protesto edildi. Nihayet içeride ve dışarıda yaşananlar, belki de beklenmedik bu gelişmeler, ateşkese razı olmasına zorladı, zalim devleti…
Peki bundan sonra ne olacak? Doğrusu, günlerin neler getireceğini ancak gayb âleminin de sahibi olan Allah bilir. Böyle inanır ve böyle ikrar ederiz. Ancak diyebiliriz ki, gelecek olanlardan değil, mevcut şartlardan yana sorumluluğumuz henüz bitmedi. Bilakis devam ediyor ve bu sorumluluk bilinci artarak, hatta katmerlenerek devam etmeli… Peki nasıl?...
BUNDAN SONRAKİ SÜREÇTE SORUMLULUKLARIMIZ NELERDİR?
7 Ekim 2023 Cumartesi başlayan savaş ilanından sonraki zaman diliminde, yurt içinde farklı bölgelerde düzenlenen konferanslar ve yurt dışında üç farklı ülkedeki görevlerimiz vesilesiyle muhtelif kültürlere sahip Müslümanlarla bir araya gelmek ve Filistin'i, Gazze'yi anlatmak ve istişarelerde bulunma imkanımız oldu. İzlenimlerim, gözlemlerim ve tespitlerim benim açımdan hayal kırıklığı kadar, zalimlerin bu soykırım ve zulümden öyle kısa sürede vazgeçmeyecekleri endişesini doğurdu diyebilirim. Sizlerle paylaşabildiğim birkaç yazıda ifade ettiklerim dışında özellikle belirtmem gereken husus, Ümmet-i Muhammed olarak bizler, özellikle ülkemiz insanı, Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksâ hakkında; Filistin toprakları, bölgeleri ve başta Gazze olmak üzere önemli şehirleriyle ilgili malumat konusunda, son derece yetersiz bilgilere sahip oluşumuzdur. Bu acı hakikatle beraber bir de 7 Ekim 2023 tarihini takip eden günlerde özellikle ülkemizde tedavüle sokulan "Filistinliler para karşılığında topraklarını sattılar" yalanına inanmamız, özellikle ilk zamanlarda vermemiz gereken tepkiyi ortaya koyma noktasında millet olarak bizi maalesef zayıf hale getirmiştir. Yalan ve iftiranın olumsuz etkilerini toplumdan silmek ve doğru bilgiyi hafızalara yerleştirmek ise zaman aldı maalesef… İşte şimdi sadece bu konuda değil, başta coğrafyası ve tarihiyle Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksâ olmak üzere, bölgenin bütün şehirlerini okumak, bilmek ve incelemek vazifesi var üzerimizde… Bu bilgilere sahip olmadan bu beldelere muhabbet beslemek ve benimsemek mümkün olmayacaktır. Bu bilgilere vâkıf olmadan, Siyonist medyanın dezenformasyonlarının şerrinden ve tasallutundan, aldatmalarından emin olmak veya kurtulmak hiçbir zaman söz konusu olmayacaktır… Zira dünyanın farklı yerlerinde ve coğrafyalarından yaşayan Müslümanlar gibi, ülkemiz insanı da inanç bağlarından öylesine bir koparılma ile koparıldı ki, yaşları ellinin üzerinde olan nesil, ne Filistin'i ne Kudüs'ü ne de Mescid-i Aksâ'yı çocukluk yıllarında duymadılar büyüklerinden… Evlerinin duvarlarında asılı bir Mescid-i Aksâ resmine takılmadı hiç gözleri… Mescid-i Aksâ'ya dair ne bir ninni, ne ilahi, ne şarkı, ne de ağıt, hiçbir şey işitmediler, dinlemediler uzunca bir süre… Peki neler duydular? diyecek olursanız, söyleyeyim: "Floransa bize ne kadar uzaksa Kudüs de o kadar uzaktır." görüşünde olan Falih Rıfkı Atay gibi milletvekili-yazar olan kişilerin yazıp-çizdiklerini ve dile getirip söylediklerini… Mescid-i Aksâ'ya özgürlük istenen yıllara gelindiğinde ise bu talep, ülkemizde gerçekleşen ihtilal sebeplerinden biri olarak geçti kayıtlara, vesselam…
Bir sonraki yazımızda bu süreçte üzerimize düşenleri ele almaya devam edeceğimizi belirterek, başta Filistin topraklarının her bölgesindeki mazlum kardeşlerimizle birlikte cümlemize huzur ve selametler, hayırlı haftalar niyaz ederim.
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay