Prof. Dr. Murat Şimşek

Orta Asya – Anadolu – İslami İlimler

Bilim tarihi araştırmalarında bilimin mekanla yani coğrafyayla ilişkisini dikkate almak önemlidir. Gerel akli ilimler gerekse dini ilimler, tarih boyunca belli havzalarda gelişmiştir. Bu tarihsel ve coğrafî süreçleri dikkate almak ilgili ilimlerin tarihlerinin dakik ayrımına katkı sağlayacaktır. Zira zaman ve mekan kaydından bağımsız (ahistorik) tarih algısı ya sadece belirli bir bölgeye mahsus dönemsel nitelikleri tüm bölgeler için geçerli sayacak ya da mutlak olarak her türden coğrafya fikrinden yoksun (metahistorik) bir görünüm arz edecektir. Bilimsel araştırma neticede tüm tarihî gelişimlerden yalıtılmış bir mutlak dinî bakış açısıyla değil, hem zamanı, hem de mekanı dikkate alan bir incelikle olmalıdır.

İslam'ın kaynakları olan Kur'an ilimleri ve hadis ilimleri alanlarında Orta Asya ve Anadolu coğrafyasında birçok ilmi faaliyet ortaya çıkmıştır. Kur'an ilimlerinde Hz. Osman'ın (AS) mushaflarından bir nüshasının Orta Asya'ya gönderilmesiyle başlayan gerek kıraat gerekse tefsir alanlarında yapılan birçok çalışmanın bulunduğu söylenebilir. Yine hadis ilimlerinde Muhammed b. İsmail el-Buhârî'nin zirvesini temsil ettiği birçok hadis çalışmasının yer aldığı belirtilmelidir. İlgili coğrafyalarda sadece İslami ilimler alanında değil, gerek felsefi bilimlerde ve gerekse fen bilimlerinde birçok bilimsel faaliyetin var olduğu da bilinmektedir.

Orta Asya ve Anadolu tecrübesindeki baskın İslam düşünce kümeleri olarak Mâtüridi-Hanefi-Tasavvufi düşünce zikredilebilir. Bu bölgelerde ana akım ekoller bunlar olmakla birlikte İslam düşüncesinin farklı ekol ve mezheplerinin temsil edildiği ve geliştirildiğini de söylemek mümkündür. Örneğin Semerkandlı büyük âlim Ebu Mansur el-Mâtüridi (ö. 333/944) ehl-i sünnet kelâmını sistemleştiren kişi oldu. Tabi ki bu konuda Ebu Hanife'ye bağlılığını da açıkça beyan etti. İmam Mâtüridi kendi döneminde ayrıca Semerkand Hanefî fıkıh mektebinin reisiydi ve Hanefiliği temsil eden bir konuma sahipti. Hiç şüphesiz onun en önemli eseri Teʾvîlâtü'l-Kurʾân (Teʾvîlâtü Ehli's-Sünne) adlı tefsiridir. Bu eser tefsir ilmi yanında kelâm, fıkıh, fıkıh usulü alanlarında, İslâmî fırkalar ve İslâm dışı akımlarla dinlere ait inanç ve görüşlerin tenkidi konularında zengin bilgiler içermektedir. Bu eser bir anlamda Mâtüridi'nin bağlı bulunduğu Ebu Hanife ve Hanefî mezhebi imamlarının kelam ve fıkıh anlayışının Kur'an'ın en sahih yorumu olduğunu göstermek amacıyla kaleme alınmıştır. Diğer önemli eseri ise Kitâbü't-Tevhîd adlı kelam kitabıdır. Orta Asya ve Anadolu'da kelam ilmi alanında birçok âlim yetişmiştir.

Fıkıh ilmi açısından bakıldığında bu diyarlarda Ebu Hanife ve öğrencilerinin temsil ettiği rey fıkhı, nasları makul bir yorumla geliştirip, dinî metinlerin reyle ilişkisini dengeli bir şekilde kurmuştur. Bu düşünce, dinî ahkâmın çoğunlukla gerekçesi akılla kavranabilen hususlar olduğu; illetleri bilinen hükümlerin diğer meselelere de kıyas edilebileceğini; dinî metinlerin tutarlı bir şekilde yorumlanması ve bölümlenmesi (tefrî, mesâil) gerektiğini kabul etmiştir. Bu düşüncenin gelişmiş şeklini temsil eden Hanefi mezhebi Meşâyıh-ı Mâverâünnehir (Buhârâ ve Semerkand Meşâyıhı) eliyle daha yetkin ve güçlü bir yoruma kavuşmuştur. Bununla birlikte İslam düşüncesinin farklı ekol ve yorumlarının bu bölgelerde neşv - ü nema bulduğu görülmektedir.

Hanefi fıkıh geleneğinde Buhârâ meşâyıhı şeklinde adlandırılan hukuk mektebi merkezî konuma sahipti. Hanefî fıkhının ikinci klasik döneme sahih bir şekilde aktarılmasında Buhara mektebi merkezi rol oynadı. Nitekim sonraki dönemlerden geriye doğru hoca - talebe silsilelerinin izi sürüldüğünde mezhebin gerek füru, gerekse usul açısından ana hatlarını gösteren ilim silsilenin Buhara silsilesine ulaştığı görülür. "Buhara ilim silsilesi" Hanefi mezhebinin Anadolu'ya uzanan temel fıkıh eğitim ve aktarım ağını ifade etmektedir. İşte Hanefi fıkıh tarihine bakıldığında mezhebin gerek kavillerin rivayeti bakımından, gerekse yeni telif, şerh ve içtihadların kabulü açısından sonraki dönem tercihlerinin "Buhara silsilesi" üzerinden gerçekleştiği söylenebilir.

Özbekistan devleti tarafından canlandırılan "ziyaret turizmi" hem o ülkenin hem de tüm Müslümanların kalbini fethetmiştir. Ehl-i sünnetin büyük imamı Mâtüridi ile büyük hadis âlimi İmam Buhârî'nin kabirleri yanında yedi pirlerin ziyaretgâhları manevi anlamda terakki sağlamakla birlikte maddi olarak da imkânları çoğaltacaktır. Özbekistan'da halen yedi pirler olarak bilinen hâcegân silsilesine mensup büyük sufiler yaşamıştır. Bunlar Abdülhâlık-ı Gucdüvâni, Arif-i Rivegeri, Hâce Mahmud İncirfağnevi, Ali Râmîteni, Muhammed Baba Semmâsi, Seyyid Emir Külâl, Seyyid Muhammed Bahâeddin Nakşibend'dir. Ayrıca Semerkand'da da silsile-i aliyye büyüklerinden Ubeydullah Ahrâr'ın (ö. 895/1490) kabri bulunmaktadır. Orta Asya'yı bir bütün olarak değerlendirdiğimizde sadece Buhara ve civarı değil, Horasan ve Maveraünnehir bölgelerinden Anadolu ve Balkanlara doğru bilimsel bir akışın olduğunu belirtmek gerekir. Bu bağlamda en etkili isimlerden biri Pîr-i Türkistan Ahmed Yesevi'dir (ö. 562/1166). Bu meyanda Hacı Beştâş-ı Veli'yi ve Hacı Bayrâm-ı Veli'yi anmak gerekir.

Türkiye'deki ilahiyat ve diyanet tecrübesinin orta Asya ile karşılıklı işbirliği çerçevesinde paylaşımının, bir sinerji doğurması ve bu konularda hızlı yol alınması beklenmektedir. Bu minvalde çalışmalar yapılmaktadır. Orta Asya'daki üniversiteler ile Türkiye'deki üniversiteler arasında akademik işbirliği protokolleri imzalanmakta, ortak bilimsel kongre, sempozyum ve toplantılar düzenlenmektedir. Gün, tarihteki bilimin akışını tekrar geriye doğru götürme, vefa borcu günüdür. Orta Asya'nın İslami ilimlerde yaşadığı yaklaşık yüz küsur yıllık kopmanın telafisinde Anadolu'ya büyük görevler düşmektedir.

Orta Asya, Anadolu ve Balkanlardaki İslam yorumu geçmiş tecrübesi göz önüne alındığında günümüz dünyasında huzur ve barış için bir alternatif sunma potansiyeline sahiptir. Tarihte bu yorumun en etkin şekilde geliştirilip uygulandığı mekânlar Buhara ve Semerkand olmuştur. Günümüz İslam dünyasının yaşadığı birçok fikrî ve sosyal krizin çözümünde istifade edilecek en önemli tarihi tecrübelerden biri hiç şüphesiz bu topraklardaki tecrübedir. Bu çizgi hem dini yorumlama biçimi, hem de hâkim olduğu coğrafyalardaki geçmiş başarısı bakımından zengin veriler taşımaktadır.

Kaynaklar

Buhara'dan Konya'ya İrfan Mirası ve XIII. Y.y. Medeniyet Merkezi Konya, I-II, Konya Büyükşehir Belediyesi yayınları, 2018.

https://kutuphane.karabuk.edu.tr//yuklenen/dosyalar/126104202142147.pdf

https://kutuphane.karabuk.edu.tr/yuklenen/dosyalar/126917202131359.pdf

Murat Şimşek, İmam Ebu Hanife ve Hanefilik, Konya: Hacıveyiszade İlim ve Kültür Vakfı Yayınları, 2019.

Prof. Dr. Murat ŞİMŞEK

(MÜİSEF)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.