Kaşıkçı meselesinin kazandığı mecra
Aptalca ve kışkırtıcı bir eylem olarak anılan ve günden güne kartopu gibi büyüyen Kaşıkçı meselesi, soruşturması birçok siyasi bünye için kaldıraç görevi göreceği gibi aynı zamanda birçok kesim için de tahrip edici bir etki meydana getirebilir. Kaşıkçı meselesi uluslararası ilişkilerde deprem etkisi meydana getirdi. Trump sazan gibi meselenin üzerine atladı ama hükumeti de bu soruşturmadan hasarsız çıkamaz ya da zararlı çıkabilir. Hem şahsi düzeyde hem de siyasi düzeyde. Fukuyama gibi tanınmış entelektüeller attıkları tweetlerde meseleyle ilgili Jared Kushner'e gönderme yapmıştı. Bu tweet ve benzerleri, ' Muhammed Bin Selman'ın yaptıklarından siz de uzak değilsiniz, sorumlusunuz' demektir. Belki ABD'de Obama iktidarı olsa Muhammed Bin Selman bu eyleme cesaret edemezdi. Kısaca Trump yönetimi Muhammed Bin Selman'ın yaptıklarından doğrudan veya dolaylı olarak sorumludur. Şimdi meseleyi siyasi ve mali kazanca, kara çevirmek istese de Cemal Kaşıkçı laneti Trump ailesinin ve idaresinin peşini bırakmayacaktır. Kaşıkçı meselesinden şantaj eğilimi nedeniyle en karlı çıkması beklenen Trump idaresi bu vesile ile zararlı da çıkabilir! Evdeki hesap çarşıya uymayabilir. Şüphesiz içeride ve dışarıda Suudi Arabistan ile ilişkiler konusunda daha fazla baskı altında olacaktır. Şantaj politikaları ters tepebilir. Cemal Kaşıkçı davasının Amerikan politikaları üzerinde yıkıcı etkisi olacaktır. Muhammed Bin Selman'a dayanan siyasi projeleri çökecektir. Ya da olumsuz etkilenecektir. Batı ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler tamir edilemez bir aşamaya da gelebilir. Denildiği gibi Amerikan kolektif hafızasında Suudi Arabistan, 11 Eylül ve 15 eylemcisiyle birlikte anılıyor. Bir de bu kareye Cemal kaşıkçı olayı eklenmiş vaziyette. Cemal Kaşıkçı olayından şöyle veya böyle Suudi Arabistan'ın sorumlu tutulması Muhammed Bin Selman'ı Batı için bir yük haline getirecektir. Bunun bölgesel ve uluslararası akisleri, sonuçları olacaktır. Söz gelimi, Muhammed Bin Selman ile Muhammed Bin Zayed ikilisine dayanan İsrail ile ılımlı Arap kanadı arasındaki Filistin meselesinin geleceğine dair 'Asrın Pazarlığı' revnakını ve anlamını yitirecek ve aktörünü kaybedebilecektir. Belki de Suudi Arabistan içine kapanacaktır. Ya da Senatör Lindsey Graham'ın da istediği gibi Suudi Arabistan uluslararası zeminde tecrit edilecektir. Şimdiden teknik düzeyde NEOM projesinden çekilmeler ve kopmalar yaşanıyor. Belki de bu krizin faydalı yönlerinden birisi 'Asrın Pazarlığı'nın fiili olarak askıya alınması olacaktır. Trump, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olacaktır. Haaretz gazetesi İsrailli liderleri Trump gibi akılsız adamlara dayanılmaması gerektiğini telkin ediyorlardı. Onlardan uzaklaşmasını istiyorlardı. Trump da zincirleme olarak Muhammed Bin Selman ve Muhammed Bin Zayed'e dayanıyordu. Muhammed Bin Selman halkasının kopmasıyla birlikte çılgınlar mangası, dayanışması da çökecektir. Bu olaydan sonra Yemen meselesi de daha fazla Suudi Arabistan aleyhine gelişme kaydedecektir.
Bununla birlikte kasap et koyun can derdinde. Trump meseleyi şantaj meselesi haline çevirmektedir. Yine de mesele kontrolden çıkıyor ve elinde patlayabilir. Cemal Kaşıkçı öleceğini bilseydi Trump'a John McCain gibi şöyle bir mesaj bırakabilirdi: Mezarıma gelme istemem! Zaten Muhammed Bin Selman'la ilişkilerinin bozulmasının ve aralarına kara kedi girmesinin temel nedeni Trump'a bakışta farklılaşmadır. Kaşıkçı Trump'a yazdığı gazete Washington Post zaviyesinden bakıyor ve ondan ve siyasi üslubundan hazzetmiyordu. Muhammed Bin Selman ise Obama'dan sonra Trump'ın şahsında aradığını bulmuştu! Trump ise Kaşıkçı'nın kayıp bedeninden siyasi ve mali sermaye devşirmenin peşinde. Trump gerçeğin peşinde olduğunu söylese de kendisi hakkında gerçekleri karartan birisi Kaşıkçı meselesinde ancak şantaj ve para peşinde olabilir.
Kaşıkçı kriziyle birlikte ilişkiler yön ve seyir değiştirebilir. Suudi Arabistan krizi, İran krizini gölgede bırakabilir. Bu durumda Cemal Kaşıkçı olayından İran kısa süreli de olsa siyaseten karlı çıkabilir. Bu kriz üzerinden Suudi Arabistan ile Türkiye ilişkileri olumsuz yönde etkilenecek olursa Türkiye ile İran ilişkileri, Suudi Arabistan payına veya aleyhine daha fazla metanet kazanabilir, gelişebilir. Krizin onuncu gününde Türkiye'nin kriz idaresi ve performansı başarılı bulunuyor. Resmi düzeyde falso gözükmüyor. Bununla birlikte kimi kesimler gayri resmi düzeyde Turan Kışlakçı ya da Yasin Aktay'ın bazı tutum ve açıklamaların resmi düzeye eşlik etmediği görüşündeler.
Meselenin çapı büyüdükçe Suudi Arabistan'ın zarar görme ihtimali de büyüyor. Mesele Refik Hariri olayını ve sonuçlarını hatırlatıyor. Bu noktada Cemal Kaşıkçıyı infaz etme veya kaçırma talimatını veren Muhammed Bin Selman'ın başı fena halde ağrıyacaktır. Bu nedenle de müşaverelerde bulunmak üzere Suudi Arabistan'ın Washington Büyükelçisi Halit Bin Selman merkeze çağrıldı. Ardından belirlenen taktiklerle tekrar Washington'a dönerek ülkesinin pozisyonunu Amerikan makamlarına aktaracak. Zira Pompeo gibi Amerikan makamları olayla ilgili Suudi Arabistan'ın izahatını yeterli ve tatmin edici bulmuyorlar. Suudi Arabistan şimdi krizi atlatmanın ve en az hasarla idare etmenin peşinde. Bu noktada kimileri fırtınayı atlatabilmek için Muhammed Bin Selman'ın taç giymeden krallığa veda edebileceği ve veliahtlığa Halit Bin Selman veya başka birisinin atanabileceğini düşünüyorlar. Foreign Policy dergisi bu hususta yazdığı bir raporda krizin Muhammed Bin Selman'ı yerinden edebileceğini, süpürebileceğini öngörüyor. Kriz daha fazla derinleşir ve Muhammed Bin Selman'ın bu meseledeki rolü belgelenir ve sabitleşirse o takdirde bölgesel ve uluslararası çapta dramatik gelişmeler beklenebilir. Bu hususta daha da ileri gidenler var ve söz gelimi Ürdünlü yazar İhsan Fakih Suudi Arabistan'ın parçalanabileceğini, Haremeyn'in elden gidebileceği endişelerini paylaşmaktadır. Tevekkül Kerman Yemenli muhalif bir isim de Muhammed Bin Selman'ın ABD'den 30 yıl evvel kurulduğuna işaret ettiği Suudi Arabistan için 'Birinci IŞİD devleti' tabirini kullanıyor.
İşte bu nedenle de kriz idaresi için Muhammed Bin Selman bir ara Riyad'daki 'Ritz Carlton Hotel'in zoraki misafirleri' arasına kattığı Velit Bin Tellal ile birlikte 24 yıl ülkesinin istihbarat ağını yöneten Türki Bin Faysal gibi Batı'da hatırlı kişileri ve yüzleri göreve çağırıyor. Arkasını toplama görevi onlara düşüyor. Trump'ın arkasını kimse toplayamıyor acaba Muhammed Bin Selman'ın arkasını toplayabilecekler mi? Bununla birlikte Batı ile güven köprüsü inşa etmek zor olacaktır. Hala Cemal Kaşıkçının hayatından umut kesmeyenler olsa da genel kanaat şu yönde: Yüzde 99 ihtimalle öldürüldü ve yüzde 99 ihtimalle de ölüm emrini Prens Muhammed Bin Selman verdi.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Kara kutu (10.10.2018)
- ‘Kaşıkçı pazarlığı’ (09.10.2018)
- Kayıp gazeteci (08.10.2018)
- İstanbul’da kaybolan gazeteci Kaşıkçı’nın hikayesi (05.10.2018)
- ‘Dini’ mafya rejimi (28.09.2018)
- Değerleri siyasete yansıtmak (26.09.2018)
- Ateşi İran’ın içine yaymak! (25.09.2018)
- İbn Gannam’dan Seyyid Kutup’a… (21.09.2018)