Yedinci Cuma
Cezayir'de 22 Şubat (2019) tarihinde başlayan halk hareketi 5 Nisan itibarıyla yedinci cumasına ulaştı. Bu arada halk hareketi ilk meyvesini topladı ve 20 yıldır ülkeyi yöneten Abdulaziz Buteflika özellikle halk ve askerin baskısı altında görevini bıraktığını ilan etti. Halktan da özür diledi. Özür dilemesi neyi değiştirir veya acıları dindirir mi bilinmez ama Cezayir halkı 1962 yılından sonra ikinci ve yeni bir tarih yazdı. Yeni ve taze bir başlangıç yapmak istiyor. Bağımsızlığının 57. yılında Cezayirliler, '57 yılın bereketi ve hasadını (57 sene berekat) devşirdik' diyorlar. Bununla birlikte Abdulaziz Buteflika geriye büyük bir hasar bıraktı. Bu da devlet kurumlarına güvensizlik. Bu nedenle de Cezayir halkı sıfırdan el yordamıyla ülkeyi yeniden inşa etmek zorunda. Şimdiye kadar ülkeyi yönetenler kaypaklıkta sınır tanımadı ve halkın güvenini hep kötüye kullandı. Bu nedenle de halk doğrudan duruma el koydu. Cezayir'de olan bitenin hikâyesi budur. Devrim dışişleri bakanı olan Abdulaziz Buteflika kendi ülkesinde ve halkı arasında 'el arbid el fasid / bozuk karıştırıcı' vasfıyla anılıyor.
Şadli Bin Cedid kanatların uzlaşması ile iktidara geldikten sonra ülkeyi karıştırmaması için kendisine bir sürgün yeri bulması ima edilmiştir. Bunun sonucu gönüllüce 20 yıl Avrupa ülkelerinde ve ötesinde BAE'de ikamet etmiştir. Abbas Medeni BAE'ye sürgüne yollanırken Buteflika da buradan ülkesine dönmektedir. Adeta Birleşik Arap Emirlikleri Arap dünyasının siyasi anlamda kara kutusu ve darbeler üssüdür. Onun ötesinde devrikler veya fırsat bekleyen şehzadeler ülkesidir. Mısır ile BAE'nin işmarıyla hareket eden, onların vasalı olan Halife Hafter'in Buteflika'nın istifasının ardından Trablusgarb'a doğru yürümesi (zahf) kaybedilenin yerine yenisinin ikame ya da telafi anlamında teselli armağanı kabilindendir. Yani BAE Cezayir'de kaybettiğini Libya'da aramaktadır. Buteflika iki kardeşiyle yani Al-i Buteflika ile birlikte ülkeyi yönetmekteydi. Kardeşlerden Nasır Buteflika meslek edindirme, maharet kazandırma bakanlığının başındaydı. Said Buteflika ise adeta 2014 yılından beri yeniden yapılanan oligarklar sisteminin orkestra şefi gibiydi.
Oligarklar son bir hamle ile birlikte Buteflika sonrasını da düzenlemek istediler. Bu nedenle de daha önce Halit Nezzar'ın Muhammed Budiyaf'ı ayartması ve ardından öldürtmesi örneğinde olduğu gibi Said Buteflika da Abdulaziz Buteflika'nın selefi Liamin Zerval'i ayartmak istemiştir. Oligarkların bu çabalarını şüpheli hareketler olarak tanımlayan Silahlı Kuvvetler Başkomutan Vekili Ahmet Kayid Salih ordu komutanlarıyla birlikte bir uyarı mesajı yayınlamış ve 'bitane' yani sırdaşlar ya da oligarklar olarak bilinen grubu doğrudan hedef alarak onları 'çete' olarak yaftalamıştır. Önceki dönemin meşruiyeti içerisinde kendilerine 'bitane/sırdaşlar' denilen takım veya tayfa yeni dönemde 'isabe' yani çete olarak anılmakta ve tanımlanmaktadır. Bu yeni dönemde oligarkların gözden düştüğünü gösterir. İlk örneği Cezayir'in Necip Savires'i konumundaki 'imparator' lakaplı Ali Haddad'ın yurt dışına firar ederken yaka paça yakalanmasıdır. Ordu komutanlarının çıkışı üzerine karşılıklı olarak ordu ile oligarklar arasında kılıçlar çekilmiş ve fısıltı savaşlar çerçevesinde Buteflika veya onun adına hareket eden yetkililerin Ahmet Kayid Salih'i görevden el çektirdiğini yani azlettiğini duyurmuşlardı. Tam tersi oldu ve mesajı alan Buteflika istifasını verdi. Gelişmeler ötesine de taştı, oligarklar darmadağın oldu. Süreç tersine işlemeye başladı ve ülkenin eski güçlü adamı General Tevfik (Muhammed Medyen) Said Buteflika ve İstihbarat Başkanı Beşir Taktak devre dışı kaldı. Ardından İstihbarat Başkanı Beşir Taktak da Buteflika'nın ardından istifa etmek zorunda kalmıştır.
Mütemadiyen ve sektirmeden yedi haftadır Cuma günleri meydanları dolduran kalabalıklar geçiş sürecinin eski rejimin (ancien regime) adamları tarafından kontrol edilmesine karşı çıkıyorlar. Bunun haklı sebepleri var. Geçmişte fix yani sonuçları belli seçim sistemi uygulanmış ve yürütülmüştür. Yani düzenli olarak seçimlere hile karıştırılmış ve güdümlü demokrasi uygulanmıştır. Şimdi halk güdümsüzce hakiki demokrasiye geçilmesini istiyor. Bunun için de ba'larla remzedilen veya şifrelenen Bin salih (Abdulkadir), Beliz (Tayyip) ve Bedvi (Nureddin)'nin görevlerinden uzaklaştırılmasını istiyor. Aksi takdirde 'tuleka (Mekke fethiyle birlikte serbest bırakılan lakin Emevilerle birlikte iktidara gelenler kastedilir)' tarafından yani geçmiş rejimin kalıntıları tarafından yönetilecek bir geçiş dönemi eski sistemi bir şekilde yeniden hayata geçirecek, ihya edecek ve üretecektir. Millet Meclisini 16 yıldan beri Buteflika'nın mutemet adamlarından Abdulkadir Bin Salih yönetmektedir. Anayasa gereği seçimlere kadar 90 günlük süre de geçici cumhurbaşkanlığı yapacaktır. Seçim döneminin güvenliği ise eski içişleri bakanı olan Nureddin Bedvi'nin başbakanlığının uhdesi altında veya sorumluluğunda olacaktır. Oy güvenliği ise bizde Yüksek Seçim Kurulu'na tekabül eden Anayasal Konsey tarafından sağlanacaktır. Bu kurumun başında da Buteflika ailesine sadakatiyle bilinen Tayyip Beliz bulunmaktadır. Seçimlerde Tayyip Beliz halka sadakat gösterebilecek midir? Bu durum meydanları dolduran kalabalıklara güven vermiyor. Bu nedenle de anayasa metinlerinin dışına çıkılmasını istiyorlar. Cumhurbaşkanının istifası halinde halka görev veren 7 ve 8'inci madde ile devir teslim aşamalarını düzenleyen 102'nci süreci belirliyor. Halk ise haklı olarak ilgili anayasa maddelerinin fulul ya da bakayaya da tulaka olarak adlandırılan eski rejimin adamlarını görevlendirdiğini hatırlatıyor. Peki, çıkış yolu ne? Bunun için de anayasa içinde değil dışında hareket edilmesi gerektiğini düşünüyorlar. Sadece rejimin başının değil rejimi oluşturan oligarkların da gitmesini istiyor. Bununla birlikte halk hareketi de olsa bunun bir devrim olmaması nedeniyle boşlukları ya anayasa ya da ordu gibi anayasal kurumlar dolduruyor. Bu da gelecek dönemin geçmişe göre klonlanması, uyarlanması noktasında bazı riskler barındırıyor. Elbette ülkenin selameti açısından anayasanın dışına çıkılması fikrinden kaygılanan kesimler de var. Bununla birlikte ülkenin geleceğini halk değil anayasal olmayan güçler yani oligarkların belirlemeye çalıştığı gözlenmektedir. Buna hem Ahmet Kayid Salih hem de eski Cumhurbaşkanı Liamin Zerval teyit etmektedir. Halk hareketinin altıncı haftasında kendisine rağmen Liamin Zerval modeli gündeme getirilmiştir. Bu model 'Juan Guaido modeli' olarak algılanmış ve kitleler tarafından da reddedilmiştir.
Birkaç oligark anayasayı hiçe sayarak ülkenin geleceğine yön ve şekil vermek istiyorsa kim tarafından hazırlandığı ve kim tarafından onaylandığı belli olmayan anayasa neden dikkate alınsın? Dolayısıyla Cezayir zor bir seçimle karşı karşıya olduğu kadar zor bir süreçle de karşı karşıya. Lakin şimdiye kadar aldığı mesafe tartışmasız yüz güldürücü ve devrim niteliğinde.
Cezayir halkı cumalarla birlikte makûs talihini yeniyor, vesayetten, istibdattan kurtuluyor, kefenini yırtıyor.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Fatih ile Ayasofya, Mesih ile Vatikan! (02.04.2019)
- Trump’ın Kur’an’daki ifadesi (30.03.2019)
- İsrail’i kurtarma şampiyonu! (25.03.2019)
- 'Tanrı'nın sahte peygamberleri (23.03.2019)
- Haçlıların içimizdeki serpintileri (19.03.2019)
- Haçlı terörü (16.03.2019)
- Çalıntılar ülkesi! (12.03.2019)
- Yeni baharla darbe arasında yarış (09.03.2019)