Trump bol keseden İsrail'e ulufe dağıtıyor, bağışta bulunuyor. Yetkisi olmadığı alanda hakkı olmayana bol keseden pay dağıtıyor. Hatta bu bağışlar kimileri için nükte meselesi haline geliyor. Esat yandaşı komedyenlerden Dureyd Lahham kendisinin de ABD'nin California Eyaletini Meksika'ya bağışladığını açıkladı.(http://assabeel.net/news/2019/3/29/) Söz komediden ve komedyenlerden açılmışken artık İsrail basını bile Trump'ı ciddiye almıyor. İsrail televizyon kanalları çoğu kez Trump'ın açıklamalarına eğlence programları içinde (satire)yer veriyor. Bununla birlikte eğlendirenler de eğlenenler de Filistinlilere, Müslümanlara ve ötesinde dünya barışına zarar veriyorlar. Eylemleri şaka gibi gayriciddi ama sonuçları gayet ciddi. Kur'an Trump, Netanyahu gibilerine 'süfeha' tabirini kullanıyor. Sefih ve süfeha Arapçada hiffet yani hafiflik ve kabalık anlamına geliyor. Trump idaresi tamamen ciddiyetini kaybetmiş durumda. Beyaz Saray'ı kaçıklar mangası istila etmiş bulunuyor. Elbette başlarında Trump var. Lakin Hariciye Bakanı Mike Pompeo gibi yetkililer de kolektif çılgınlık halini temsil ediyor. Trump'ı Ester'e benzetmesi de ciddiyetsizliğinin bir başka göstergesidir. Son sakarlıklarından birini daha İsrail'de Ağlama Duvarını ziyaretinden sonra ülkesine dönerken işlemiştir. Twitter hesabında Mescid-i Aksa'nın yerine yapılması tasarlanan Süleyman Tapınağı maketinin görüntülerine yer vermiştir. Bu sadece siyasi açıdan değil dini açıdan da haddi aşan bir davranıştır. Bu hususta kaçamak davranıyor, mertçe de ortaya çıkmıyorlar. Daha önce siyasi konularda İsrail'i açıkça desteklemeye başlamışlardı. Trump'ın atadığı Tel Aviv/Kudüs Büyükelçisi David Friedman Trump'ın İsrail'in Batı Şeria'yı elinde tutmasına destek verdiğini söyledi. Amerikan yönetimi hem Golan Tepeleri hem de Batı Şeria üzerindeki işgal vasfını ortadan kaldırmıştır. Bunun dışında selefi Amerikan başkanlarının hilafına Amerikan Elçiliğini Kudüs'e taşıma kararı aldı. Bunu fiiliyata da geçirdi. En son Golan Tepelerini İsrail'e daha doğrusu Netanyahu'ya hediye ettiğini duyurdu . Esat başkalarının yardımıyla halkını öldürürken İsrail ile ABD'ye sözü yok. Mikdat Faysal gibiler sadece zamanı geldiğinde savaşla ya da barışla Golan'ı geri alacaklarını söyleyerek meseleyi geçiştiriyorlar. Golan gitti gider. Netanyahu Rabin'in emaneti üzerine çöreklenmiş ve sözlerini rafa kaldırmıştı. Nasır'ın dediği gibi savaşla kaybedilen zorla geri alınır. Lakin İsrail'in taşeronları bugüne kadar sadece konuştular İcraatı ise yalnızca İsrail yapıyor. David Friedman ile birlikte Mike Pompeo'nun davranışları ve imaları Trump İdaresinin daha derinleri kaşıdığını gösteriyor.
İsrail doğrudan ve dolaylı olarak 1967 yılından itibaren bir oldubitti ile birlikte Mescid-i Aksa ve havzasını ve haremini yıkarak yerine Süleyman Heykelini (Tapınak ya da Beyti'l Makdis anlamına geliyor) dikeceğini, kuracağını tekrarlıyor. Bunu hiç saklamadı. Sadece müsait zamanı kolluyor! Final plana dair tasarımlar, maketler yapıyor ve hazırlıklarını son sürat sürdürüyor. Uygun zaman geldiğinde ya da sıfır saati yakaladığında düğmeye basacak; Mescid-i Aksa'yı yıkarak yerine –maazallah- Süleyman tapınağını kuracak. Bunun için bütün hazırlıklarını tamamlamış bulunuyor. Geriye bir çılgınlık anı kalıyor. Esasında Mescid-i Aksa ve civarı Hicaz bakışıyla Uzaktaki Mescid anlamı kazanırken yakından bakıldığında ya da Davut ve Süleyman Aleyhisselam zaviyesinden Beytü'l Makdis (Süleyman Heykeli) olarak ete kemiğe bürünmüştür.
Trump'ın atadığı çılgın Siyonist Elçi David Friedman Nisan 2018 tarihinde Mescid-i Aksa Camiinin yerine tasarlanmış Süleyman Tapınağı maketiyle poz vermişti. Bu da Mescid-i Aksa'nın yıkılması ve yerine Süleyman Tapınağı yapılması projesine başta Trump olmak üzere Evanjiliklerin de ortak olduğunu göstermiştir.
Pompeo'nun maket görüntülerine yer vermesi bu çılgınlığa Amerikan Hariciyesinin de destek verdiğini, ortak olduğunu ortaya koyuyor. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun İsrail ziyaretinin ardından Twitter hesabından paylaşılan bir videoda, İsrail'deki dini grupların yeniden inşa etmek istediği sözde 'Süleyman Mabedi'nin maketine ilişkin görüntülerin yer alması bu projeye Trump idaresinin desteğini bir kez daha sergilemiştir. ABD Dışişleri konuyu geçiştirdi, ilgili bir açıklama yapmadı.
Geçen yıl ABD'nin İsrail Büyükelçisi David Friedman'a hediye edilen ve Mescid-i Aksa'nın kurulu olduğu alana sözde Süleyman Mabedi'nin inşa edildiğini gösteren Kudüs maketinin görüntüsü tepkilere neden olmuştu. ABD'nin İsrail Büyükelçiliğinden konuyla ilgili yapılan açıklamada, ABD'nin Mescid-i Aksa dâhil Kudüs'teki kutsal yerlerin statükosunun korunmasına bağlı olduğu teyit edilmişti. Lakin bu teyitler aldatmaca; İsrail ile ABD oldubittiler üzerinden yürüyor. Teyitler ise sadece teskin hatta uyuşturmak için. Netanyahu hükümeti de statükoya bağlılıklarını usanmadan tekrarlamakla birlikte gerçekte bölgeyi Yahudileştirme çalışmalarında son rötuşları yapıyor. Mekanı Yahudileştirme çabalarında son düzlüğe gelmiş oldu. Yahudiler, Mescid-i Aksa'ya bitişik olan Ağlama Duvarı'nın Hz. Süleyman'ın yaptırdığı tapınağın kalan son duvarı, kalıntısı olduğuna inanıyor ve Süleyman Mabedi'nin yeniden inşa edilmesini planlıyor. Bu nedenle İsrail'in, arkeolojik kazı çalışmaları adı altında Mescid-i Aksa'nın altını oyarak kendiliğinden yıkılmasını temine çalıştığı biliniyor.
David Friedman'ın Süleyman Tapınağının maket görüntüsüyle poz vermesi Ezher Üniversitesi gibi kurumların tepkisini çekmiş, ayağa kaldırmış ve bunun üzerine Feridman bu enstantanenin farkına varmadan çekildiğini ileri sürmüştür. Trump gibi elçisi Friedman da böyle kaypak! Bu maket görüntüsünün siyasi anlamı da var. Bunlardan birisi iki devletli çözümü reddetmek ikincisi de İslami kutsal mekanlarla alakalı Ürdün'ün nezaretini kaldırmak ve hükümranlık iddiaları üzerinden Mescid-i Aksa'nın dini kontrolünü de İsrail'e devretmek.
Trump gibi sorumsuz Amerikan idarelerinin desteğiyle İsrail menfur amacına bir adım daha yaklaşmış oldu. Trump yönetimi kesinlikle reşit bir idareyi temsil etmeyen kalpazanlar mangası. Bununla birlikte bu çocuksa hareketleri bölgeyi yangın yerine çevirebilirler.
Farz-ı muhal Tapınak Dağı (Cebel-i Heykel) gerçekten de Hazreti Davud ile Süleyman tarafından elden geçirilmiş ve üzerinde Süleyman Tapınağı yapılmış olsa bile buranın manevi mirası Müslümanlara aittir. Yahudiler Davud ve Süleyman Aleyhisselamı peygamberden ziyade kral olarak tasavvur ediyor. Halbuki, Kur'an her ikisi de peygamber olarak tanıdığı gibi (peygamberlik makamı üzerinden Müslümanların da peygamberleri oluyorlar) aynı zamanda Davud'u halife ve Süleyman'ı da kral olarak tanımlamaktadır. Yahudiler bu iki peygamberi nakıs olarak tanırken Müslümanlar ekmel surette tanımakta ve tebcil etmektedirler. Peygamberler manevi bağla Müslümanların da atasıdırlar. Yahudilerin yol evladı olmadıkları peygamberliklerini tanımamalarından belli. Döl evladı olup olmadıkları ise kuşkulu ve meçhuldür. Zira oradan buradan derleme toplama ve devşirme bir topluluktur. Bu açıdan Yahudiler üretme bir kimlik peşindeler.
İsrail'in sahte ve kurmaca bir kimlik olduğunu iki kitabın izini sürerek anlayabiliriz. Bunlardan ilki Benedict Anderson'ın Hayali Topluluklar (Imagined Communities) kitabı ikincisi de Arthur Koestler'in Onuçüncü Kabile adlı çalışmasıdır.