‘Ayasofya'da ayin var!’
Biz açıp açmamayı tartışırken Esat ve yandaşları Ayasofya'ya el koyamasa bile göz koydu. Esat rejimi ve ortakları zafer sarhoşluğuyla Ayasofya'ya el koyamasa bile içinde ayin icra etmeye düşlüyor, buna hevesleniyorlar. Halbuki, İngilizler ve Ruslar bile çok isteseler de buna muvaffak olamadılar. Bununla birlikte kimseye kafa tutamayan Araplar nedense mesele Türkiye olunca aslan kesiliyorlar. Hafız Esat için şöyle bir tekerleme yapılmıştı bu tekerleme oğluna da miras kalmıştır: Esedün ale şabihi ve neametün ala a'daihi. Halkına aslan düşmanlarına deve kuşu. Bunu daha geniş olarak Araplara yaymak ve tamim etmek mümkündür. Putin ya da Trump, İsrail ya da İran'a tek kelam edemiyorlar ama koro halinde sanal ve sözel zeminde Osmanlı'dan hınçlarını ve kinlerini kusmaya çalışıyorlar. Ateş Krallıkları böyle bir tarihi kinin dışa vurulmuş halidir. Suriye rejimi bir gün olsun Osmanlı karşısında samimi olmamıştır. Sisi-Bin Zayed ortaklığından önce de 1990'lı yıllarda Esat yandaşları İhvetü't turab başlıklı bir dizi ile Osmanlılardan sanal alemde intikam almaya yeltenmişlerdi. Toprak Kardeşleri dizisinde Osmanlı veya valileri Kazıklı Voyvoda kisvesinde gösterilmekte idi. Halbuki Kayzer lakaplı Suriyeli eski bir askerin sızdırdığı ve faş ettiği gibi Esat mezaliminde, Eflak ve Boğdan voyvodalarından biri olan Kazıklı Voyvoda'yı geride bırakmıştır. Şimdi Osmanlı karşıtlarının kazıklı Voyvodalık gibi bir özellikleri bulunmaktadır. Kum ile Vatikan arasında salınan mikro dini rehber veya Ayetullah Hasan Nasrallah Lübnan'ı Michel Aoun isimli fırıldak ile birlikte yönetmektedir. Ortak paydaları çoğunluk ve Osmanlı düşmanlığıdır. Nitekim Aoun, Osmanlı Devleti için terör devleti ifadesini kullanmıştı.
Hasan Nasrallah, Nebih Berri ile Michel Aoun cephesinin ortaklarından birisi olan Josef Ebu Fadl sarahat ve açık sözlülüğüyle tanınıyor. Siyasi patronlarının söyleyemediklerini o söylüyor. Faysal el Kasım'in sunduğu Karşıt Akım (El İtticah el Muakis) programına katılan Josef Ebu Fadl ağzındaki baklayı çıkararak zamirini ve düşlerini ortaya dökmüştür. Josef Ebu Fadl kıvırmadan şöyle söylüyor: "Biz Hristiyanlar olarak bu toprakların efendileri ve sahipleriyiz. Hepsi de bize aittir. Bu topraklar kılıç kabzasıyla alınmıştır. Ne bugün ne de 100 yıl sonra bu işgali ve statüyü tanımayacağız, kabul etmeyeceğiz. Ne Filistin ne Suriye ne Irak ne de Lübnan'dan vazgeçeriz. İstanbul da bizimdi ve geri alacağız ve orada; Ayasofya'da ayin yapacağımız günler yakındır. " Şam'da Emevi Cami'nde Cuma namazı kılınması isteklerine dudak bükenler Josef Ebu Fadl gibilerinin sözleri karşısında lal-u ebkem kesilmektedirler. Ağızlarını nedense bıçak açmıyor. Ebu Fadl bunu nasıl başaracaklarını da söylüyor:" Biz, ABD, Avrupa ve laik Beşşar Esat ve Hasan Nasrallah ile birlikte Şam ve Irak'ı geri alacağız…" Ve yine Lübnan'da yayın yapan OnTV'ye konuşan Josef Ebu Fadl şecaat arz ederken sirkatini söyleyen merd-i Kıpti misali şöyle söylemektedir: Suriye devrimini gömdüğümüz gibi Lübnan devrimini de gömeceğiz (https://twitter.com/ muslim2day/ status/ 1209535619904479232). Hasan Nasrallah da müttefiki Josef Ebu Fadl gibi Lübnan'ı Suriye ile Irak'a benzeteceklerini söylemiştir.
Ağızlarındaki buysa kalplerindeki daha büyüktür.
Velit Muallim'in yamağı yani Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdat, İdlip konusunda hızını alamayarak şunları söylemiştir: Türkler girdikleri, işgal ettikleri yerden Osmanlılar gibi çıkacaklardır. Er geç Suriye topraklarını terk edeceklerini bilmektedirler (https://www.enabbaladi.net/archives/352743 ). Son sıralarda Esat ve ortakları İdlip ve kontrol noktalarını kuşatarak Türkiye'yi taciz etmeye çalışıyorlar. Ama girilen yerlerden kolay kolay çıkmak gibi bir adetin olmadığını kendileri de biliyordur umarım. Faysal Mikdat'ın horozlanması karanlıkta ıslık çalmaya benziyor. Kendilerinin ve işgalci ortaklarının Suriye'nin sahibi olmadığını biliyorlar. Suriye'nin sahibi ne azınlık temsilcisi Esat ne Rusya ne ABD ne de İran'dır. Suriye, yabancıların değil Suriye halkınındır.
9 yıllık Suriye çekişmesi kimin kim olduğunu öğretmiştir.
Takke düşmüş kel görünmüştür ya da başka bir ifadesiyle Nasrallah sarığı ile kardinal külahı aynı hedefte buluşmuştur. Demek ki aynı gayeye hizmet ediyorlar. Azınlık ittifakı üzerinden Hizbullah sarığı ile Cibran Basıl külahı çağdaş Haçlı mefkuresine hizmette kusur etmemektedir.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Gözyaşı sultanları! (31.12.2019)
- Tarih üzerinden vuruşmak (27.12.2019)
- Kuala Lumpur ruhu ya da Şekip Arslan (23.12.2019)
- Terör adı altında İslam ile örtülü savaş! (17.12.2019)
- Eski düzenin zaferi mi, modelin çöküşü mü? (15.12.2019)
- Kabaran Sırp ruhu (11.12.2019)
- Meşrepten ayrılıp, haktan ayrılmayanlar (09.12.2019)
- Mısırlı ‘Şaban’ın ardından… (04.12.2019)