Kim kime değer dayatabilir?
'İnek tökezlediğinde bıçak çekenleri çok olur' diye Arapça bir deyim var. İnsan tökezlemeye görsün etini çekiştirenler bol ve çok olur. ABD bir bahar ile karşı karşıya. Kimileri buna 'Amerikan baharı' adını veriyor. Artık bazı kesimlerin açıktan zulme tahammülü kalmadı ve tepki veriyor. Bakalım şimdiye dek 23 eyalete sıçrayan toplumsal olaylar nasıl dinecek ve ABD'nin geriye gidişi durdurulabilecek veya faşizmin ayak seslerini bastırabilecek mi? 1960'lı yıllara kadar ABD adı konmamış 'beyaz çoğunluk rejimi' idi. ABD çok yüzlü ve çok karakterli bir ülkedir. Bir taraftan beyaz çoğunluk rejimi olarak bazen de kaynaştırma potası, kazanı (melting pot) olarak anılıyor. Bazen biri bazen öteki yüzeye, öne çıkıyor ama her ikisi de kaybolmuyor ve zeminde saklı olarak yüzeye çıkacağı zamanı kolluyor, bekliyor. Beyaz çoğunluk rejimi ifadesini o dönemde beyaz azınlık rejimi olarak anılan Güney Afrika rejimine nazaran veya kıyasla söylüyoruz.
ABD Trump döneminde gerçekten de tökezliyor. Meşhur ifadesiyle altını tutamıyor. Buna çöküntü de denebilir. Esat rejimi nasıl ki Arap Baharı sonrası çöküntüye girmişse ABD de arkası kesilmeyen ırkçı olaylarla birlikte çöküntü haline geçmiştir. Esat'ın karşılaştığı Arap Baharından sonra pekala Trump da zenci baharıyla karşılaşabilir. Beyaz adam veya Anglo Sakson blok (WASP) ahlaki üstünlüğünü kaybedeli çok olmuştur. Diğer alanlarda da üstünlüğünü kaybetmektedir. Korona vebası bunun habercisi olmuştur. Korona virüsüyle ilgili mücadelede Anglo Sakson (İngiltere-ABD) ikilisi adeta zemin kaybetmiş, yere çakılmıştır. Şimdi de George Floyd adlı siyahinin bir beyaz ırkçı polis tarafından taammüden derdest edilmesi, ümüğüne çökülerek boğulması haklı olarak bu ülkede duyarlı insanları ayağı kaldırmış ve ülke çapında infial meydana getirmiştir. Cezai işlemin uzun sürmesi ya da sonuç alınamaması ve siyasi iradenin de faşizan eğilimleri toplumsal infiali daha da kamçılamıştır. Yargı ve Adli Tıp'ın da yanlı davranması arada köprü kurulması imkanını azaltmıştır. Haklı olarak bu uygulamalara karşı çıkan hakseverler 'adalet olmadan barışın gelmeyeceğini 'ifade ediyorlar. Bu inanılmaz olayla birlikte zaten taze olan toplumsal yaralar kabuk tutmadan yeniden deşilmiş, açılmıştır. Böylece bir kez daha bu ülkede tarihi fay hatları yeniden harekete geçmiştir. Korona ile mücadele de kötü performansından ayrıca Floyd olayında duyarsız davranmasından dolayı Trump öfke seliyle karşılaşmış ve Beyaz Saray'ın bodrumuna veya sığınağına saklanmak zorunda kalmıştır. Elbette Kasım ayında (2020) yapılacak seçimlerde Trump ikinci kez seçilemeyecektir. Seçilse bile bu Amerikan halkının birlikte yaşamasını daha da zorlaştıracaktır. Birlikte yaşama arzusunu kıracaktır.
Bu olaylar muvacehesinde Trump'ı iki siyasi liderle karşılaştırmak mümkündür. Bunlardan birisi Netanyahu'dur. Netanyahu da geçmişte Filistinlilerle sürtüşmesinin sonucunda sık sık Kassam füzeleri nedeniyle yeraltına ve mahzene sığınmak zorunda kalmıştır. Trump da ilk defa ırkçılığa ve faşizmin ayak seslerine olan öfke ve infial nöbeti nedeniyle Beyaz Saray'ın sığınağına saklanmak zorunda kalmıştır. İbretamiz ve manidar ve benzer olaylar yumağıyla karşı karşıya bulunuyoruz. Zulüm böyle geri teper ve sahibini bulur.
Trump'ın davranışlarıyla mukayese edebileceğimiz ikinci isim ise Berlusconi''dir. Her ikisinin de iktidara yükselmesinin arkasında yatan nedenler benzerdir. İtalyan halkı zengin iş adamı çalmaz çırpmaz diye sahip çıktığı, güvendikleri adam sahtekar çıkmıştır. Ayrıca oynaş peşinde koşan bir Kazanova portresi çizmiştir. Halkın duygularıyla oynamıştır. Cin şişedeki gibi durmamış, gulyabani olarak halkın sırtına binmiştir. Berlusconi gayri ciddi ve nobran bir işadamı çıkmıştır. The Economist'in erken uyarılarına rağmen İtalyan halkı Berlusconi'ye on yılını kaptırmıştır.
Beyaz Saray'daki Berlusconi Trump'dan başkası değildir. Başına buyruk ve aklı bir karış havada zenginliğin şımarttığı ve gözünü kör ettiği bir adamdır. Bu haliyle dünyanın maskarası olmuştur. Faşizan eğilimli idareler başkalarına değer veya demokratik değer dayatabilir mi? Nitekim Rus Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Marya Zaharova, George Floyd olayına gönderme yaparak ABD'nin bundan böyle başkalarına insan hakları karnesi düzenleme, dersi verme hakkını kaybettiğini ve dayatamayacağını söylemiştir. Çünkü ortada açık ve bariz bir çifte standart vardır. Tahran da aynı kervana katılarak Washington'ın kendisini kontrol etmesi ve öfke kontrolüne gitmesi gerektiğini söylemiştir. Daha önce benzeri olaylarda Sırpların tepkisi gibi Ortadoğu'nun Sırplarını temsil eden Esat rejimi de Amerikan yönetiminden göstericilere ilişmemesi gerektiğini söylemiştir! Halbuki, 2011 yılından beri gösterilere ve göstericilere ilişen Esat rejimi ülkeyi kan gölüne çevirmiştir. Daha manidar tepkiyi Çin göstermiş ve Hong Kong'daki insan hakları durumuna ve göstericilerin vahşice bastırılmasına tepki gösteren Amerikan Yönetimine üç kelimeyle karşılık vermiştir. Nefes alamıyorum (I Can't Breathe).
Hepsinin toplamı şu sonuca çıkıyor: İnsan hakları dünyamızda nefes alamıyor. İsrail'de Filistinliler Suriye'de Suriye halkı, ABD'de Zenciler, İran nedeniyle İran halkı ve ilaveten civar ve bölge halkları nefes alamıyor. Çin nedeniyle Hong Kong ile birlikte Doğu Türkistan halkı nefes almakta zorlanıyor. Dünya her yanı çepeçevre saran zulüm nedeniyle nefes alamıyor. Floyd mikro düzeyde bir dünya fotoğrafıdır.
ABD'nin gediğini yakalayan öteki zalim rejimler ders verme kuyruğuna girmiş bulunuyor. Bu kayıkçı kavgasından öte bir durum değildir.
Kimsenin ötekine ders verecek hali ve mecali yok. Hepsinin davranışlarına zulüm bulaşmıştır. Faşist yönetimlerin egemen olduğu ülkelerin hala burunlarından kıl aldırmamaları düşündürücüdür. Faşist eğilimler taşıyan rejimlerin başkalarına değer veya demokrasi umdeleri dayatması çifte standart nedeniyle geri tepecektir. Nitekim öyle olmaktadır. Zaten bu dayatmalar samimiyetten uzaktır. Çıkar eksenli rol ve zemin kazanma yolunda araçtan başka bir şey değildir. Kendi eksiğine bakmadan başkasının eksiği üzerinden siyasi ve ideolojik rant devşirmektir. Floyd olayında olduğu gibi başka milletlerin veya ülkelerin ümüğüne basmaktır. Faşist ülkeler başkalarına değer satamaz ve dayatamazlar. Kelin merhemi olsa önce başına sürer. Ahlaki dış politika ancak ahlaki rejimlerin eseri olabilir. Aksi takdirde, ahlaksız zeminde dayatılan değerler tutarsızlık nedeniyle sırıtacaktır.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Mabedimden elini çek! (29.05.2020)
- Uzlet ve i’tizal (28.05.2020)
- Halvet günlerinden celvet günlerine (26.05.2020)
- Hedefteki adam Raşid Gannuşi! (22.05.2020)
- Çıkmaz sokakta yol aramak! (18.05.2020)
- Korona ilmihali (05.05.2020)
- Suriye’de yeniden çatallaşan yollar! (01.05.2020)
- Şevkani’nin tasavvurundaki Hallac! (25.04.2020)