Mustafa Özcan

Firavunluk genetik midir?

Neden sadece Mısır, firavunlarla anılıyor? Ve neden bu ülke firavunlarıyla övünmektedir? Bu daha da düşündürücüdür. Nadiren başka ülkelerdeki benzerlerine mecazen firavun denmektedir. Firavunlarla ilgili çok şeyler anlatılır. Lakin işin özü Mısır'ın yerli yöneticisi olmalarıdır. Öyleyse neden Mısır? Öncelikli olarak Mısır'da iktidara gelenleri üç sınıfta ele almamız gerekir. Birincisi yerliler ki, bunlara firavunlar deniliyor. İkinci olarak şöyle veya böyle bir biçimde ülkeye dışarıdan gelmiş yabancı kölemenler. Bunlar zamanla ülkede iktidarı ele geçirmişler ve başa geçmişler. Üçüncü sınıf ise dışarıdan gelerek ülkeyi işgal edenler ya da köle vasfına haiz olmayan yabancıların ülkenin dümenine geçmeleridir. Bunlar kral olsalar da firavun değildirler. Hazreti Yusuf bu kategorilerden hangisine giriyor? Köle olarak üç beş kuruşa (semenen bahs) satıldığı malum. Dolayısıyla Hazreti Yusuf iktidarı, kölemen iktidarı mı sayılıyor? Bir yönüyle öyle. Bu ülkenin kaderi hep böyle olagelmiştir. Allah ülke halkına merhamet ettiğinde başına yabancıları musallat etmiştir. İşte son70 yıl Mısırlıların iktidarı sırasında zulüm ve zülumatla anılmıştır. İslam sonrasında iktidara gelen kölemenlerden bir kısmı Türk kökenli diğerleri de Çerkezler olmuştur. Bunlar iktidarlarını kaybettikten sonra da güç merkezi olarak varlıklarını muhafaza etmişlerdir. Hazreti Yusuf döneminde Mısır, Mısır asıllılar tarafından yönetilmiyordu. Baştakiler bu itibarla firavun değildi. Lakin Hazreti Yusuf'tan 250-400 yıl sonra peygamberlikle taltif edilen ve Hazreti Yusuf ile birlikte Mısır'a giren İbranileri çıkarması ile memur edilen Musa Aleyhisselam döneminde Mısır yönetimi yerlilerin yani firavunların elindeydi. Demek ki, Hazreti Yusuf ile Hazreti Musa döneminde Mısır'ı yönetenler farklı kesimlerden, menşelerden geliyordu. Bunu nereden biliyoruz? Kur'an-ı Kerim'den. Tarihe not düşmesi anlamında Kur'an-ı Kerim i'cazını en güzel anlatanlardan birisi Fransız Doktor MORİS BUKAY'ın, Kur'an-ı Kerim Tevrat İncil ve Bilim - Çağdaş Bilimlerin Işığında Kutsal Kitapların İncelenmesi kitabıdır ve bu hususta bize çok şeyler anlatmaktadır.

Hülasa edecek olursak; Hazreti Musa dönemindeki Mısır yöneticisine firavun dendiğini bize bizzat Kur'an söylüyor. Bu firavunun İkinci Ramses olduğuna dair kuvvetli emareler bulunuyor. Kızıldeniz'de boğulmasının ardından ibret-i alem olarak cesedi karaya vuruyor ve hala Londra'daki müzelerden birisinde sergileniyor. Peki! Hazreti Yusuf döneminde yöneticinin firavun yani yerli ve Mısırlı olmadığını nereden biliyoruz? Bunu da yine Kur'an'dan öğreniyoruz. Çağdaş en değerli ve ilmi tefsirlerinden birisi olan Şeyh Şaravi'nin tefsiri bu hususa temas ediyor. Kur'an'da açık bir biçimde ' kale'l meliku i'tuni bihi' ibaresi yer almaktadır. İbareye göre kral açıkça 'Onu ( Hazreti Yusuf) bana getirin' diyor. Burada Kur'an, Musa dönemi hilafına firavun değil melik yani sultan ibaresini kullanıyor. Bu da o dönemde Mısır'ı yöneten hanedanlığın yerli olmadığını göstermektedir. Kısaca, firavunların amelleri ne olursa olsun yerli ve Mısır asıllıdırlar. Mezalimleri de ale'd deracat yani skala biçiminde olabiliyor.

İki coğrafya vahşetiyle ve zulmüyle anılmaktadır. Bunlardan birisi Nemrutlar yurdu, diyarı olan iki nehir arası ülke anlamına gelen Biladu'r Rafideyn ( Mezopotamya)dır. İkincisi de firavunlarıyla ünlü olan Mısır diyarıdır. Mısır Hazreti Yusuf ve Hazreti Musa gibi yüce peygamberlerle anılmıştır. Mezopotamya ise Hazreti İbrahim ile anılmaktadır. Hazreti Yusuf mutlu başlangıcı ve çile ve romantizmi temsil eder, Hazreti Musa ise mücadele, hurucu yani Kızıldeniz'in ikiye yarılması ve felaketler zinciriyle anılır.

Sisi firavunlar iktidarını temsil etmektedir. Mübarek için de aynısı söylenmiştir. Esasında Enver Sedat'ın dul eşi Cihan Sedat'a atfedilen bir söz vardır. Enver Sedat'tan menkuldür. Demiştir ki: Nasır ile ben Mısır'ın son iki firavunuyuz. Daha sonra Cihan Sedat bu sözü kaynağından yalanlamıştır ama yalanlasa da söz doğrudur. Sadece Nasır, Sedat değil aynı zamanda Mübarek ile Sisi de asker kökenli firavunlardır. General Necip'in dışında 1952 sonrası bütün yöneticiler çağdaş firavunlardır veya firavun kalıplıdırlar. Bunda şüphe yoktur.

Mısır kısaca firavunlar diyardır. Kur'an diktatörlükleri andığında Mısır'ı misal getirir. Kur'an'da kulluk ve kölelik zikredildiğinde yine Mısır örnek olarak verilmektedir. Yani idari anlamda kötülüklerin efendisi, anası Mısır'dır. Haksız yere hapis yatırılma ve medrese-i Yusufiye zikredildiğinde yine karşımıza Mısır çıkmaktadır. Kur'an'da iftira anıldığında yine Mısır zikredilir. 2013 yılında Sisi darbesinden sonra Nahda ve Rabia katliamları yapıldı ve Mısır'ın hür çocukları, Musa Aleyhisselamla huruç edenler gibi Mısır'dan çıktılar. Mehmet Ali Paşa döneminde de Kale katliamından kurtulabilen veya kaçabilenler (Survivors) Afrika içlerine sığınmışlardı. Şimdi Sisi idaresi ülkeden çıkanlar idam etmek için geri istiyor. Gittikleri yerlerde de onları rahat bırakmıyor. Yeni idam furyası ve infazı öncesinde Al Arabiya Kanalı Mısır'ın Türkiye ile normalleşme müzakerelerini askıya aldığını duyurdu.

Niyeymiş? Türkiye firavunun taleplerini dikkate almamış ve bu nedenle de müzakerelerin devamını yararsız görmüş. Ramses'in Hazreti Musa'dan istediği gibi Sisi de darbe Firarilerini Türkiye'den geri istiyor.

ÇALINAN DEVRİM VE SOLAN RÜYA!

1982 yılında derin Fransa nasıl ki Cezayir devrimini çaldı ve devrim çalıntı haline geldi ise Sisi de 3 Temmuz 2013 tarihli darbe ile 25 Ocak-11 Şubat 2011devrimini çaldı ve iki yıl önce de seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mürsi darbeci rejim tarafından hapishane ortamında ağır çekimle öldürüldü. 17 Haziran 2019 yargılama esnasında tıbbi bakım yetersizliğinden mütevellit ağırlaşan şeker ve tansiyon illeti ve benzeri hastalıklardan dolayı mahkeme salonunda yere yığılmıştır. Bu durum vicdanları kanatmış, mazlumları üzmüş ve zalimleri ise sevindirmiş, şamataya gark etmiştir. Böylece şimdilik devrim çalınmış ve rüya ise soldurulmuş ve söndürülmüştür.

Mısır'ın kötü yönü firavunlarıdır. Mısır'ın en güzel yanı ve yönü ise dışarıdan mazlum surette gelen ve iktidara ulaşan Yusuf'lar ve Yusuf yüzlü ve yüreklilerdir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.